Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

tutukluk

  • 1 tutukluk

    tutukluk <- ğu> Sprachhemmung f; Gehemmtheit f; MED Heiserkeit f; TECH Störung f;
    tutukluk yapmak TECH stottern, aussetzen, haken

    Türkçe-Almanca sözlük > tutukluk

  • 2 tutukluk

    tutukluk <- ğu> s
    1) Gehemmtheit f, Verklemmtheit f
    2) ( kaslarda) Kater m
    3) motor \tutukluk yapıyor der Motor setzt aus

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > tutukluk

  • 3 tutukluk

    озвонч. -ğu
    1) медли́тельность
    2) засте́нчивость, сде́ржанность
    3) ско́ванность
    4) заку́порка; заде́ржка

    Türkçe-rusça sözlük > tutukluk

  • 4 tutukluk

    заедание, задержка, закупорка

    İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > tutukluk

  • 5 tutukluk

    n. seizing, breakdown, jamming, block

    Turkish-English dictionary > tutukluk

  • 6 tutukluk

    تمتمة

    Türkçe-Arapça Sözlük > tutukluk

  • 7 tutukluk

    تمتمة [تَمْتَمَة]

    Türkçe-Arapça Sözlük > tutukluk

  • 8 tutukluk

    "timidiy, shyness; stuttering, lisping; breakdown, stopage, jamming, malfunction"

    İngilizce Sözlük Türkçe > tutukluk

  • 9 tutukluk

    1. speaking in a hesitant, disjointed way. 2. shyness, retiringness, reservedness. 3. being serious-minded, slow-moving, and silent. 4. shortness. 5. muffled nature. 6. blockage. 7. (bodily) stiffness. 8. paralysis. 9. being under arrest. 10. (an internal combustion engine´s) continually dying or cutting out.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > tutukluk

  • 10 tutukluk yapmak

    v. seize, seize up, jam

    Turkish-English dictionary > tutukluk yapmak

  • 11 tutukluk yapmak

    a) to misfire b) to jam

    İngilizce Sözlük Türkçe > tutukluk yapmak

  • 12 istemli hareketlerde tutukluk

    n. disseminated sclerosis

    Turkish-English dictionary > istemli hareketlerde tutukluk

  • 13 заедание

    tutukluk, tutma, sıkışma

    Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > заедание

  • 14 заедать

    paralamak; yiyip bitirmek; sıkışıp kalmak,
    tutukluk yapmak
    * * *
    несов.; сов. - зае́сть
    1) ( загрызать) paralamak
    3) в соч.

    заеда́ть лека́рство конфе́той — ( içilen acı) ilacın üstüne bir şeker yemek

    4) перен., разг. (изводить, мучить) yeyip bitirmek

    её тоска́ зае́ла — elem onu yeyip bitirdi

    5) безл., разг. ( застревать) takılıp kalmak; sıkışıp kalmak; tutukluk yapmak

    я́корь зае́ло — demir bir şeye takılıp kaldı

    6) безл., прост. onuruna dokunmak

    что тебя́ зае́ло? — senin onuruna dokunan nedir?

    Русско-турецкий словарь > заедать

  • 15 jam

    n. reçel, sıkışıklık, izdiham, tıkanıklık, kolay şey, basit şey, çocuk oyuncağı
    ————————
    v. sıkıştırmak, kıstırmak, sıkmak, basmak, tıkamak, durdurmak, yayını bozmak, parazit yapmak, sıkışmak, tutukluk yapmak, takılmak, doğaçlama çalmak (caz)
    * * *
    1. sıkış (v.) 2. sıkışıklık (n.) 3. tıkıştır (v.) 4. reçel (n.)
    * * *
    [‹æm] I noun
    (a thick sticky substance made of fruit etc preserved by being boiled with sugar: raspberry jam; ( also adjective) a jam sandwich.) reçel, marmelât
    II 1. past tense, past participle - jammed; verb
    1) (to crowd full: The gateway was jammed with angry people.) tıka basa doldurmak
    2) (to squeeze, press or wedge tightly or firmly: He jammed his foot in the doorway.) sıkıştırmak
    3) (to stick and (cause to) be unable to move: The door / steering-wheel has jammed.) sıkışmak, tutukluk yapmak
    4) ((of a radio station) to cause interference with (another radio station's broadcast) by sending out signals on a similar wavelength.) parazit yap(tır)mak
    2. noun
    1) (a crowding together of vehicles, people etc so that movement is difficult or impossible: traffic-jams.) tıkanıklık, sıkışıklık
    2) (a difficult situation: I'm in a bit of a jam - I haven't got enough money to pay for this meal.) güç/zor durum

    English-Turkish dictionary > jam

  • 16 block

    n. blok, kütük, iki cadde arasındaki binalar [amer.], apartman [brit.]; engel, tutukluk, makara, palanga, kütle; sıkışıklık
    ————————
    v. bloke etmek, engellemek, tıkamak, kapamak, kalıplamak, durdurmak
    * * *
    1. blok 2. engelle (v.) 3. tıka (v.) 4. blok (n.)
    * * *
    [blok] 1. noun
    1) (a flat-sided mass of wood or stone etc: blocks of stone.) parça, kütle, blok
    2) (a piece of wood used for certain purposes: a chopping-block.) kütük
    3) (a connected group of houses, offices etc: a block of flats; an office block.) blok apartman, iş hanı
    4) (a barrier: a road block.) engel, mania
    5) ((especially American) a group of buildings bounded by four streets: a walk round the block.) blok
    2. verb
    (to make (progress) difficult or impossible: The crashed cars blocked the road.) tıkamak, kapamak, engel olmak
    3. verb
    The ships blockaded the town.) ablukaya almak, kuşatmak
    - blocked
    - block capital/letter
    - blockhead

    English-Turkish dictionary > block

  • 17 breakdown

    n. sağlığın bozulması, bozulma, çöküntü, arıza, analiz, tutukluk
    * * *
    bozulma
    * * *
    1) ((often nervous breakdown) a mental collapse.) sinir zafiyeti, sinir krizi
    2) (a mechanical failure causing a stop: The car has had another breakdown. See also break down.) bozulma, çalışmama

    English-Turkish dictionary > breakdown

  • 18 misfire

    n. ateş almama, tekleme
    ————————
    v. ateş almamak, teklemek, anlaşılmamak (espri)
    * * *
    1. ateş alma (v.) 2. patlamama (n.)
    * * *
    1) ((of a gun, bomb etc) to fail to explode or catch fire.) ateş almamak, patlamamak, tutukluk yapmak
    2) ((of a motor engine) to fail to ignite properly.) ateşlememek
    3) ((of a plan etc) to go wrong.) suya düşmek, gerçekleşmemek

    English-Turkish dictionary > misfire

  • 19 seize

    v. yakalamak, ele geçirmek, kabullenmek, kapmak, ganimet almak, tutmak, almak, kaçırmamak, el koymak, gaspetmek, zaptetmek, kavramak, anlamak, benimsemek, tutuklamak, tutukluk yapmak, takılmak (makine), yapışmak, havada kapmak
    * * *
    1. ele geçir 2. tut
    * * *
    [si:z]
    1) (to take or grasp suddenly, especially by force: She seized the gun from him; He seized her by the arm; He seized the opportunity of leaving.) yakalamak, kavramak
    2) (to take, especially by force or by law: The police seized the stolen property.) ele geçirmek
    - seize on
    - seize up

    English-Turkish dictionary > seize

  • 20 seize up

    v. tutukluk yapmak, takılmak (makine)
    * * *
    ((of machinery etc) to get stuck and stop working: The car seized up yesterday.) çalışmamak

    English-Turkish dictionary > seize up

См. также в других словарях:

  • tutukluk — is., ğu 1) Tutuk olma durumu Bu, onca sosyal uzviyet üzerinde, beyni durduran, kulakları tıkayan, gözlere perde çeken, dile ve ellere inmeli bir adam tutukluğunu veren bir darbe idi. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Düzgün işlememe durumu Motor tutukluk… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tutukluk yapmak — 1) silah çalışmaz olmak 2) aksamak, doğru dürüst veya istenen ölçüde gitmemek En çok da kaleminin hiç tutukluk yapmamasına seviniyordum. C. Uçuk …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dili tutukluk — is., ğu Dili tutuk olma durumu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • konuşma korkusu — is. Tutukluk …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • lüknet — is., esk., Ar. luknet Dilde pelteklik, tutukluk …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sıcaklık — is., ğı 1) Sıcak olan şeyin durumu, etkisi veya sıcak olan şeyin niteliği, hararet Sobanın sıcaklığı. 2) Bir araçla veya cihazla ölçülebilen ısı derecesi, suhunet Havanın sıcaklığı. 3) Isı 4) Hamamlarda yıkanılan sıcak yer 5) mec. Sevgi, içtenlik …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • teklemek — i 1) Sık fideleri seyrekleştirmek Mısırları tekledi. 2) nsz Motorda pistonun biri çalışmamak Motor tekliyor. 3) nsz Tabanca bozulup tutukluk yapmak 4) nsz, mec. Kalp düzenli çalışmamak 5) nsz, argo Kekelemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ELKEN — Dilinde tutukluk olan, kekeme, peltek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • KEKEME — t. Harfleri serbest söyliyemeyip tekrarlayan. Dilinde tutukluk olan …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • LÜKNUNET — Kekeleme, pelteklik, dildeki tutukluk …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • LÜKUNET — Dildeki tutukluk, pelteklik, kekeleme …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»