-
101 zusammennehmen
zusammen|nehmenalles zusammengenommen topu topu;er nahm seinen ganzen Mut zusammen bütün cesaretini topladıII vrsich \zusammennehmen kendini toplamak, toparlanmak -
102 zusammentragen
-
103 zusammenziehen
zusammen|ziehenI vtseine Augenbrauen \zusammenziehen kaşlarını çatmak3) ( addieren) toplamakII vrsich \zusammenziehenmit jdm \zusammenziehen biriyle bir eve taşınmak -
104 أجمل
أَجْمَلَ1. genellemekAnlamı: tamim etmek2. toparlamakAnlamı: bir araya getirmek3. özetlemek4. derlemekAnlamı: seçme yaparak toplamak, bir araya getirmek, tedvin etmek5. cemetmekAnlamı: toplamak, bir araya getirmek -
105 أصد
Iأَصَدَّ1. irinlenmekAnlamı: irin toplamak2. cerahatlenmekAnlamı: (yara) irin toplamakIIأَصَّدَ1. dayaklamakAnlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek2. kapatmakAnlamı: kapamak3. kapamakAnlamı: bir açıklığı örtmek için, bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek -
106 جمل
IجَمَلdeveAnlamı: memelilerden, sırtınde bir veya iki hörgücü olan hayvanIIجَمَلَ1. genellemekAnlamı: tamim etmek2. toparlamakAnlamı: bir araya getirmek3. özetlemek4. biriktirmekAnlamı: toplayıp yığmak5. cemetmekAnlamı: toplamak, bir araya getirmek6. derlemekAnlamı: seçme yaparak toplamak, bir araya getirmek, tedvin etmekجَمَّلَ1. güzelleştirmekAnlamı: güzellik vermek2. donatmakAnlamı: birinin giyimini sağlamak3. bezemekAnlamı: süslemek, donatmak -
107 حشر
Iحَشَرَ1. genellemekAnlamı: tamim etmek2. tıkıştırmakAnlamı: rastgele doldurmak3. toparlamakAnlamı: bir araya getirmek4. derlemekAnlamı: seçme yaparak toplamak, bir araya getirmek, tedvin etmek5. biriktirmekAnlamı: toplayıp yığmak6. cemetmekAnlamı: toplamak, bir araya getirmekIIحَشْر1. haşirAnlamı: toplanma, bir araya gelme2. birikimAnlamı: bir yerde toplanıp yığılma -
108 حوى
حَوَى1. kaplamakAnlamı: bir kabın, bir kılıfın, bir örtünün içine almak2. genellemekAnlamı: tamim etmek3. içermekAnlamı: kapsamak, içine almak4. kapsamakAnlamı: içine almak5. derlemekAnlamı: seçme yaparak toplamak, bir araya getirmek, tedvin etmek6. cemetmekAnlamı: toplamak, bir araya getirmek7. biriktirmekAnlamı: toplayıp yığmak -
109 صدد
Iصَدَد1. açarAnlamı: yemekten önce içilen alkollü içki, aperitif2. hedefAnlamı: amaç, gaye, maksat3. konuAnlamı: konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, alay veya durum, mevzu4. meramAnlamı: istek, amaç, maksat5. muratAnlamı: istek, dilek6. kasıtAnlamı: amaç, maksat7. kenarAnlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı8. gayeAnlamı: amaç, hedef9. sadetAnlamı: konuşulan asıl konu10. erekAnlamı: amaç, gaye, maksat, hedef11. garazAnlamı: hedef, amaç, maksat12. yanAnlamı: ön, arka, alt ve üstün dışında kalan bölüm13. amaçAnlamı: erişilmek istenilen sonuç, gaye, hedef, maksat14. bahisAnlamı: konuşulan şey, konu15. kıranAnlamı: kıyı, uç, kenar, çevre16. cihetAnlamı: yön, taraf, yan17. bucakAnlamı: kenar, köşe, yerIIصَدَّدَ1. irinlenmekAnlamı: irin toplamak2. cerahatlenmekAnlamı: (yara) irin toplamak -
110 غث
-
111 قاح
-
112 لم
Iلِمَ1. neyeAnlamı: niye2. nedenIIلَمَّ1. genellemekAnlamı: tamim etmek2. toparlamakAnlamı: bir araya getirmek3. toplamakAnlamı: bir araya getirmek4. biriktirmekAnlamı: toplayıp yığmak5. cemetmekAnlamı: toplamak, bir araya getirmek -
113 levy
zorla toplama; toplanan para; vergi koyma, vergi tarh etme; prelevman; haciz, icra,(on, upon ile) zorla toplamak; vergi toplamak; haczetmek, el koymak -
114 pull
çekmek; çekmek, asilmak, çekistirmek; koparmak, yolmak, toplamak; çekmek, toplamak; çekme, çekis; zorlu tirmanis; yudum; firt; kisa sandal gezintisi; etki, nüfuz, iltimas, torpil; prova -
115 accumuler
-
116 additionner
-
117 amasser
-
118 glaner
-
119 rallier
-
120 ratisser
v t1 nettoyer taramak2 rassembler tırmıkla toplamak3 fouiller arama tarama yapmak◊La police ratisse le quartier. — Polis mahalleyi tarıyor.
См. также в других словарях:
toplamak — i 1) Bir araya getirmek Şairin bütün eserlerini, bütün hatıralarını toplayacak. O. S. Orhon 2) nsz Devşirmek Kırlardan çiçek topladık. 3) Devşirip kaldırmak Sofrayı toplamak. Yatakları toplamak. 4) Dağınıklıktan kurtarmak Bu odayı biraz toplamak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pılıyı pırtıyı (veya pılı pırtıyı) toplamak — gitmek üzere bütün eşyalarını toplamak Dört sene sonra ustası pılıyı pırtıyı toplamış, geldiği memlekete geri dönmüş. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
tası tarağı toplamak — 1. tkz. gitmek üzere bütün eşyasını toplamak Büyükada da misafir akınından kaçan ev sahipleri gibi tası tarağı toplamışlar, civardaki dağlara kaçmışlar. R. N. Güntekin 2. her türlü ilişkiyi kesmek üzere hazırlanmak Tası tarağı toplayıp ortalıktan … Çağatay Osmanlı Sözlük
başak toplamak — tarlalarda kalmış başakları veya bağlarda dökülmüş meyveleri toplamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bohçasını toplamak — eşyasını toplamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
keli körü toplamak — işe yaramaz kimseleri toplamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
alaka çekmek (veya toplamak veya uyandırmak) — ilgi çekmek Bu sahneyi mangalın başında Havva Hanım bize kaç defa tekrar etti, hatırlayamam. Ama her defasında bizde büyük bir alaka uyandırıyordu. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
derleyip toplamak (veya toparlamak) — dağınık olan şeyleri bir araya getirip düzenlemek, düzene sokmak Söylediklerini derleyip toparlamak, bir sonuca varmak işi okuyucusuna düşüyor. N. Cumalı Selim çekinerek girdi. Filiz dikişini derleyip topladı, yer gösterdi. O. Rifat … Çağatay Osmanlı Sözlük
parsayı başkası toplamak — bir emeğin karşılığını o emeği çeken değil, başka biri almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendinde toplamak — kendi üzerinde bulundurmak, kendi varlığı içinde yer almasını sağlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sofrayı kaldırmak (veya toplamak) — yemek yendikten sonra masa, sini vb.ni temizlemek Sofrayı topladıktan sonra yanımıza uğramadı. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük