-
1 tarlayı satın almak için peşinde dolaşıyor
он надое́дливо хо́дит за ним, что́бы купи́ть [у него́] зе́млюTürkçe-rusça sözlük > tarlayı satın almak için peşinde dolaşıyor
-
2 dinlendirmek
-i2) оставля́ть под па́ром ( землю)tarlayı dinlendirmek — оставля́ть под пара́ми зе́млю
3) разг. загаси́ть (огонь, лампу и т. п.) -
3 ekmek
засева́ть паха́ть се́ять хлеб (м)* * *I -er, -i, -e1) се́ять тж. перен., засева́тьfesat tohumları ekmek — се́ять семена́ раздо́ра
tarlayı ekmek — засе́ять по́ле
2) -e посыпа́тьtuz ekmek — посоли́ть
yemeğe biber ekmek — поперчи́ть
3) разг. сори́ть деньга́ми, расточи́тельствовать4) арго перегна́ть, опереди́ть, оста́вить позади́••II озвонч. -ğiekmediği yerden biter — посл. появля́ться там, где не жда́ли
1) хлебekmek fabrikası — хлебозаво́д
ekmek içi — мя́киш
ekmek kabuğu — хле́бная ко́рка
taze ekmek — све́жий хлеб
2) хлеб насу́щныйekmeğini alın teriyle kazanıyor — он в по́те лица́ зараба́тывает свой хлеб
••ekmek aslanın ağzında — погов. хлеб нахо́дится в па́сти льва (о чём-л. труднодоступном)
- ekmeğinden etmekekmek elden, su gölden — погов. жить на дармовщи́ну
- ekmeğine göz koymak
- ekmeğini kana doğramak
- ekmeğini kazanmak
- ekmeğiyle oynamak
- ekmek öpmek
- ekmeğini taştan çıkarmak
- ekmeğine yağ sürmek
- ekmeğini yemek -
4 ölçmek
изме́рить ме́рить* * *- er -i1) ме́рить, измеря́ть; обмеря́тьkumaşı ölçmek — отмеря́ть материа́л
tarlayı ölçmek — определя́ть пло́щадь по́ля
yağı ölçmek — отме́рить ма́сло ( жидкое)
2) перен. взве́шивать (слова и т. п.), прики́дывать [в уме́]; оце́нивать чтоölçüp biçmek — хороше́нько взве́шивать / обду́мывать [всё] за и про́тив, прики́дывать в уме́
attığı her adımı ölçmek — обду́мывать ка́ждое своё де́йствие, взве́шивать ка́ждый свой шаг
sözünü ölçmek — обду́мывать свои́ слова́ (прежде, чем сказать)
onun müzikçi değerini ölçmek bana düşmez — не мне суди́ть о том, како́й он музыка́нт
-
5 peş
Iвста́вка ( чтобы расставить платье)II••- peşimi hiç bırakmaz
- peşinde dolaşmak
- peşinde gezmek
- tarlayı satın almak için peşinde dolaşıyor
- peşine düşmek
- peşine gitmek
- ekmek parası peşine gittiler
- peşinde gitmek
- peşinde koşmak
- peşinden koşmak
- peşine takılmak
- peşine takmak
- peşinden yürümek -
6 sulamak
ороша́ть полива́ть* * *-i1) полива́ть; ороша́тьçiçekleri sulamak — полива́ть цветы́
tarlayı sulamak — ороша́ть поля́
2) пои́ть ( скот)3) арго выкла́дывать де́ньги на бо́чку -
7 sürmek
води́ть дли́ться тере́ть* * *-er -i, -e1) гнатьarabayı sürmek — вести́ маши́ну
atı sürmek — погоня́ть ло́шадь
hayvanı sürmek — гнать скоти́ну
köpek sürerek yapılan av — псо́вая охо́та
2) протяну́ть, дви́нуть, подви́нуть; толка́ть вперёдileri sürmek — а) выдвига́ть, предлага́ть; приводи́ть (доводы и т. п.); б) гнать вперёд, продвига́ть вперёд
bir ipotez ileri sürmek — вы́двинуть гипо́тезу
karyolanın altına sürmek — задви́нуть под крова́ть
taşı sürmek — дви́нуть фигу́ру
3) прикаса́ться, дотра́гиватьсяelinizi oraya sürmeyiniz — до того́ ме́ста не дотра́гивайтесь
4) нама́зывать; покрыва́ть чемekmeğe tereyağı sürmek — ма́зать хлеб ма́слом
parfüm sürmek — надуши́ть духа́ми
pudra sürmek — напу́дрить
yaraya merhem sürmek — ма́зать ра́ну ма́зью
5) изгоня́ть, высыла́ть, ссыла́ть6) сбыва́ть; выставля́ть на прода́жуkışlık etekleri piyasaya sürdüler — зи́мние ю́бки они́ вы́ставили на прода́жу
7) сбыть, всучи́ть (фальшивые деньги и т. п.)8) паха́тьtarlayı sürmek — вспаха́ть зе́млю
9) продолжа́ться, дли́ться, тяну́тьсяbu iş iki saat sürer — э́та рабо́та продли́тся два часа́
fırtına üç gün sürdü — бу́ря продолжа́лась три дня
10) прораста́ть, произраста́тьfiliz sürmek — дава́ть побе́ги, появля́ться - о побе́гах ( на дереве)
11) име́ть поно́с; име́ть жи́дкий стулşu hastanın içi sürüyor — у э́того больно́го поно́с
-
8 изрыть
сов.kazarak deşik çukur içinde bırakmak; deşelemekкабаны́ изры́ли всё по́ле — yaban domuzları tüm tarlayı deşelemişler
-
9 химикаты
мн.kimyasal maddeler, eczalarобрабо́тать по́ле химика́тами — tarlayı ilaçlamak
-
10 cultivate
v. işlemek; ekip biçmek, yetiştirmek; ilerletmek, geliştirmek; kendini adamak, gayret etmek; kazanmaya çalışmak* * *1. işle 2. toprağı işle* * *1) (to prepare (land) for crops.) tarlayı sürüp ekmek2) (to grow (a crop in a garden, field etc): He cultivates mushrooms in the cellar.) yetiştirmek, üretmek•- cultivation
- cultivator -
11 ekmek
1. vt1) säenekmeden biçilmez ( prov) ohne Fleiß kein Preisrüzgâr eken fırtına biçer ( prov) wer Wind sät, wird Sturm ernten2) anpflanzen; (sebze \ekmek) anbauentarlayı \ekmek das Feld [o den Acker] bestellen3) ( serpmek) streuenyemeğe tuz/biber \ekmek Salz/Pfeffer auf Essen streuenbirini \ekmek jdn hängen [o sitzen] lassenbirini \ekmek überholen1) Brot ntbir somun \ekmek ein Laib Brotbirinin ekmeğine yağ sürmek ( fam) Wasser auf jds Mühle gießenekmeğini kazanmak sich sein Brot verdienen, sich seinen Lebensunterhalt verdienen -
12 nadas
-
13 sürmek
I vt1) ( araba) fahren2) ( gütmek) treibenhayvanları meraya \sürmek das Vieh auf die Weide treibentopu \sürmek den Ball treibenelini bir şeye \sürmek etw mit der Hand berühren [o anfassen]topu \sürmek den Ball führen5) ( harç) auftragenbir şeye yağ \sürmek etw mit Fett einschmierenekmeğe tereyağı \sürmek das Brot mit Butter bestreichenyaraya merhem \sürmek eine Wunde mit Salbe einreiben, Salbe auf die Wunde auftragen6) ( piyasaya) in Umlauf bringenpiyasaya sahte para \sürmek Falschgeld in Umlauf bringen7) ( nefyetmek) verbannen, deportieren8) agr pflügenII vi1) dauernçok sürmez es dauert nicht lange( artık) fazla sürmez es dauert nicht (mehr) langeuzun \sürmek lange dauernbu, aylarca/günlerce/yıllarca sürebilir das kann monatelang/tagelang/jahrelang dauerndaha sürecek mi? dauert es noch lange?daha ne kadar sürecek? wie lange dauert es noch?fazla sürmedi es dauerte nicht langegelmesi çok sürdü es dauerte lange, bis er kam2) ( otlar) treiben -
14 Acker
-
15 durchwachsen
durchwachsen [dʊrç'vaksən] adj1) ( durchsetzt) bürünmüş;das Feld ist mit Unkraut \durchwachsen tarlayı otlar bürümüş -
16 pflügen
pflügen ['pfly:gən]I vt pullukla sürmek;den Acker \pflügen tarlayı (pullukla) sürmekII vi çift sürmek -
17 محراث
-
18 saban
محراث [مِحْراث] -
19 basmak
"1. /a/ to step on or in, tread on; /ı, a/ to set (one´s foot) on, put (one´s foot) on (a place): Ayağını o ipek halıya basma! Don´t you set foot on that silk rug! 2. /ı, a/ to press (one´s finger, a seal, a mold, a wood block, etc.) on; /a/ to press: Zile bas! Ring the doorbell! 3. /ı, a/ to pack (something) tightly into (a container). 4. /ı/ to print (books, etc.); to coin, strike, mint (coins). 5. (for darkness) to fall. 6. /ı/ (for fog) to descend on, cover. 7. /ı/ (for something undesirable) to cover (a place): Tarlayı sel bastı. Floodwater has covered the field. Bahçenin her yerini ot bastı. Weeds have taken over the garden. 8. /a/ to become, turn (a specified age): Bugün elliye bastı. He turned fifty today. 9. /ı/ to make an unexpected attack on, raid; (for the police) to bust. 10. /ı, a/ to put (air) in (a tire). 11. /ı/ (for a machine) to pump (a liquid) or compress (a gas). 12. /ı/ suddenly to let out (a yell, a curse, a laugh). 13. /ı/ suddenly to deliver (a blow) to, land (a blow) on. 14. /ı/ suddenly to hand in (one´s resignation, a letter of protest). 15. suddenly to feel...: Feci halde uyku bastı. I feel very sleepy. 16. /ı/ to be consumed with: Hocayı öfke bastı. The teacher was consumed with rage. 17. /ı/ to set, put (a hen) on eggs so that she will hatch them. Bas!/Bas git! slang Clear out! Beat it! Get lost! Scram! basıp geçmek /ı/ 1. to pass, overtake, leave (someone, something) behind. 2. just to pass (someone) by, not to stop and visit (someone). basıp gitmek/geçmek colloq. to get up and leave, take off. bastığı yeri bilmemek 1. not to know what one is doing, be out of it. 2. to be overjoyed. bastığı yerde ot bitmemek /ın/ to bring bad luck wherever he/she goes; to blight whatever he/she touches. " -
20 borner
- 1
- 2
См. также в других словарях:
tarlayı taşlı, kızı kardeşli yerden almalı — tarlanın taşlısı, evlenilecek kızın kardeşlisi halk arasında daha yeğ tutulur anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
herk etmek — tarlayı sürüp dinlenmeye bırakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
nadasa bırakmak (veya yatırmak) — tarlayı ekmeyip bırakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
NADAS — Tarlayı temizleyip otlarını kurutmak için önceden sürüp hazırlama … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
akdarma — tarlayı sürme, bir yerden bir yere değiştirme … Beypazari ağzindan sözcükler
dinlendirmek — i 1) Dinlenmesini sağlamak 2) Durulmaya bırakmak 3) Tarlayı nadasa bırakmak Tarlayı dinlendirmek. 4) hlk. Yanan lamba, ateş vb.ni söndürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
nadas etmek — bir tarlayı sürerek dinlenmeye bırakmak İki tarla ötede Çetecioğlu Mustafa, bu yıl mahsulünü kaldırdığı tarlayı nadas etmekle uğraşıyordu. N. Nâzım … Çağatay Osmanlı Sözlük
aktarma — is. 1) Aktarmak işi 2) Bir taşıttan başka bir taşıta geçme Bebek ten aktarma Rumeli kıyısı vapurları bulunurdu. R. H. Karay 3) Sürülmemiş tarlayı ilk veya ikinci kez sürme 4) Arıları bir kovandan ötekine geçirme 5) ed. Alıntı 6) sp. Bir oyuncunun … Çağatay Osmanlı Sözlük
bürümek — i 1) Sarmak, kaplamak, örtmek, basmak, istila etmek Tarlayı otlar bürümüştü. N. Nâzım 2) mec. Çok, güçlü etkilemek Bir kötümserlik bürümüş sizin içinizi. N. Ataç … Çağatay Osmanlı Sözlük
deşelemek — i 1) Güçlü bir biçimde deşmek, karıştırmak Yaban domuzları tarlayı deşelemişler. 2) mec. Araştırmak Bu biraz da ihtiyarı deşelemek, o profesör hakkında bildiklerini söyletmek içindi. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
dörtleme — is. 1) Dörtlemek işi 2) ed. Bir gazelin her beytinin başına iki dize katılarak yapılan nazım biçimi, terbi 3) hlk. Tarlayı dört kez sürme … Çağatay Osmanlı Sözlük