-
1 taraf
сторона́ (ж)* * *1.1) сторона́karşı taraf — противополо́жная сторона́
ön taraf — пере́дняя сторона́
yan taraf — бокова́я сторона́
2) ме́сто, ме́стность, край; райо́н, окре́стностьonlar bizim taraflarda oturuyordu — они́ жи́ли в на́ших края́х
Izmir taraflarında — в райо́не Изми́ра
3) сторона́ (в переговорах, споре, на суде)taraflar — юр. сто́роны
taraf gözetmek — защища́ть / подде́рживать чью-л. сто́рону
taraf[a] olmak / çıkmak — подде́рживать чью-л. сто́рону, быть на чьей-л. стороне́
tarafını tutmak — быть чьим-л. сторо́нником
4) определённая часть (чего-л.)5) сторона́ ( о родственных связях)baba tarafından akraba — [он] ро́дственник со стороны́ отца́
2.gelin tarafı — ро́дственники со стороны́ неве́сты, неве́стина ли́ния
в функции служ. имениkendi tarafına celbetmek — привлека́ть на свою́ сто́рону
orman tarafına gitti — он пошёл в сто́рону ле́са
tarafından — от кого
•• -
2 dünya
земля́ (ж)* * *1) мир; вселе́нная; земля́dünya haberleri — междунаро́дные изве́стия
dünya hâkimiyeti — мирово́е госпо́дство
dünyanın her tarafına gitmek — объе́здить весь свет
dünya piyasası — мирово́й ры́нок
dünya satranç şampıyonu — чемпио́н ми́ра по ша́хматам
dünya savaşı — мирова́я война́
dünya yüzünde — на земле́
2) астр. Земля́3) весь мир, весь свет, все лю́ди, всеdünya âlem — весь свет, все лю́ди, все
dünya ne söylerse söylesin onun umrunda olmuyor — пусть все говоря́т, что хотя́т, ему́ до э́того нет де́ла
dünyaya rüsva etmek — опозо́рить на весь мир, опозо́рить пе́ред все́ми
4) мирBatı dünyası — за́падный мир
bitkiler dünyası — мир расте́ний
hayvanlar dünyası — мир живо́тных
5) вну́тренний мир; мироощуще́ниеdünyaları apayrı iki insan — два челове́ка с соверше́нно разли́чными взгля́дами
6) бесчи́сленное мно́жество, о́чень мно́гоdünyanın parası harcandı — была́ потра́чена у́йма де́нег
••- dünya başına dar gelmek
- dünya başına yıkılmak
- dünyayı başına zindan etmek
- dünya bir araya gelse
- dünyanın dört bucağı
- dünya durdukça
- dünyadan elini eteğini çekmek
- dünyadan geçmek
- dünyaya gelmek
- dünyaya getirmek
- dünya gözü ile görmek
- dünyaya gözlerini kapamak
- dünyadan haberi olmamak
- dünyanın kaç buçak olduğunu gösteririm!
- dünya kadar
- dünyaya kazık kakmak
- dünya onun olmak
- dünyalar onun olmak
- dünyayı tutmak -
3 kaymak
I (-ğı)сли́вки тж. перен.; кремkaymak ağzı — ве́рхний (устоя́вшийся) слой сли́вок
kaymak altı — снято́е молоко́
kaymak bağlamak — отстоя́ться — о сли́вках
◊
kaymak gibi — а) как сли́вки, белосне́жный; б) о́чень мя́гкий и вку́сный◊
işler kaymak gibi gidiyor — дела́ иду́т как по ма́слу II (kayar)1) скользи́ть; сполза́ть, съезжа́тьayağım kaydı — я поскользну́лся
2) прям., перен. склоня́ться, переходи́тьdüşmanların tarafına kaymak — перейти́ на сто́рону врага́, переметну́ться к врагу́
gözü kaymak — а) скользи́ть взгля́дом; б) слегка́ коси́ть глаза́ми
См. также в других словарях:
Qaraei — Infobox Ethnic group http://www.rugreview.com/or95k1.jpg] caption = A Qaraei man group = Qaraei pop = ca. ? region1 = flagcountry|Iran pop1 = ? (est. ? of total) ref1 = region2 = flagcountry|Azerbaijan pop2 = ? ref2 = region3 = flagcountry|Turkey … Wikipedia
Ottoman persecution of Alevis — Part of a series on Shi ah Islam and Twelvers Alevism Beliefs … Wikipedia
Arthrocnemum macrostachyum — Arthrocnemum macrostachyum … Wikipedia Español
açmak — i, ar 1) Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek Kapıyı açan hizmetçi benim kadın olduğumu anlamadı. S. F. Abasıyanık 2) Bir şeyin kapağını veya örtüsünü kaldırmak Örtüyü açmaya mecburum. R. H. Karay 3) Engeli kaldırmak Karla kapanan yolu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
angıç — is., cı, hlk. Harman zamanı fazla sap yüklemek için öküz ve at arabalarının iki tarafına takılan parmaklık, kanat … Çağatay Osmanlı Sözlük
astar — is., Far. āster 1) Giyecek, perde, çanta, ayakkabı vb. şeylerde, kumaşın veya derinin iç tarafına geçirilen ince kat 2) Sıvanacak, boyanacak yerlere boyadan önce sürülen kat Siz hiç eski tahtalara yağlı boya yaptınız mı? / Bütün iş ilk çekilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayaklık — is., ğı 1) Ayakla işletilen makinelerde ayağın bastığı yer, pedal 2) Ayak basacak yer 3) Ayakçak 4) Kaide 5) den. Küçük teknelerde kürekçinin oturduğu yeri destekleyen, kaplamaların iç tarafına çakılan kiriş … Çağatay Osmanlı Sözlük
baygın — sf. 1) Bayılmış, kendinden geçmiş İki tarafına sarhoş sarhoş sallanan sandalda balıkçıyı baygın buldu. S. F. Abasıyanık 2) Süzgün Baygın bakış. 3) Gönül vermiş 4) İnsanı kendinden geçirir gibi olan Bahçe kapısına varmadan daha / Baygın kokusu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
beri — is. 1) Konuşanın önündeki iki uzaklıktan kendisine daha yakın olanı Biraz beriye geliniz. 2) sf. Bu uzaklıkta bulunan Ağaçlardan, karanlığın beri tarafına doğru bir nehir akışı var. S. F. Abasıyanık 3) e. den bu yana Kar sabahtan beri yağmıştı. S … Çağatay Osmanlı Sözlük
ceviz — is., bit. b., Ar. cevz 1) Cevizgillerin örnek bitkisi olan, uzun ömürlü, gövdesi kalın, kerestesi değerli, yurdumuzda çok yetişen ağaç (Juglans regia) Ceviz ağaçlarının altına çökebilir, tabakalarınızdan birer sigara yakabilirsiniz. S. F.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gocuklu — sf. Gocuğu olan Ahır tarafına giden gocuklu ve aba tozluklu kâhyama seslendim. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük