-
41 -dık
образует причастия прошедше-настоящего времени. Субстантивированные причастия имеют значение "то/тот/который совершает действие или подвергается действию, названному исходной основой"tanı-mak — знать, узнавать
-
42 попадаться
несов.; сов. - попа́сться1) ( быть пойманным) yakalanmak, yakayı ele vermek, tutulmakпопада́ться на у́дочку — oltaya yakalanmak / düşmek
попади́сь он мне живы́м... — elime diri geçse...
вот тепе́рь ты мне попа́лся! — şimdi yakaladım seni!
(смотри́,) попадешься! — yakalatacaksın kendini!
2) разг. ( встречаться) raslamak karşısına çıkmakхоть бы како́й(-нибудь) знако́мый попа́лся навстре́чу — bir tanıdık çıksa karşıma hiç olmazsa
мне таки́х, как ты, не попада́лось — senin gibi biri çıkmadı karşıma
ну и жу́лик нам попа́лся! — ama da hırsızına çatmışız!
3) ele geçmekмне попа́лась интере́сная кни́га — elime ilginç bir kitap geçti
••попа́сться на глаза́ кому-л. — birinin gözüne ilişmek
стара́йся не попада́ться ему́ на глаза́ — gözüne görünmemeye çalış
пе́рвый попа́вшийся — önüne / karşısına ilk çıkan; rasgele bir, gelişigüzel ( любой)
-
43 сходиться
несов.; сов. - сойти́сь1) karşılaşmakони́ сошли́сь на полдоро́ге — yan yolda karşılaştılar
2) kavuşmakжиле́т не схо́дится — yeleğin önü kavuşmuyor
3) toplanmak, buluşmakсошли́сь друзья́ и знако́мые — dost tanıdık toplandı
4) врз uyuşmakсходи́ться в цене́ — fiyatta uyuşmak
сходи́ться хара́ктерами — huyları uyuşmak
они́ бы́стро сошли́сь с сосе́дями — komşularıyla çabuk uyuştular
5) birleşmekмы схо́димся во мне́нии, что... —... görüşünde birleşiyoruz
э́то - еди́нственное, в чём они́ схо́дятся — birleştikleri tek nokta budur
их показа́ния не схо́дятся — verdikleri ifadeler birbirini tutmuyor
фами́лия сошла́сь, и́мя - нет — soyadı tuttu, adı tutmadı
-
44 friend
n. arkadaş, dost, tanıdık, ahbap, yardımcı, destek* * *arkadaş* * *[frend]1) (someone who knows and likes another person very well: He is my best friend.) arkadaş2) (a person who acts in a friendly and generous way to people etc he or she does not know: a friend to animals.) dost•- friendly
- friendship
- make friends with
- make friends -
45 ring a bell
bir şey hatırlatmak* * *(to have been seen, heard etc before, but not remembered in detail: His name rings a bell, but I don't remember where I've heard it before.) tanıdık gelmek, (hiç) yabancı gelmemek -
46 unfamiliar
adj. yabancı, tanıdık olmayan, alışılmamış, alışık olmayan* * *alışılmamış* * *1) (not well-known: He felt nervous about walking along unfamiliar streets.) yabancı, alışılmadık2) (not knowing about: I am unfamiliar with the plays of Shakespeare.) yabancı, bilmeyen•- unfamiliarity -
47 contact man
bağlantı, bağlantıyı sağlayan kimse, tanıdıkirr. -
48 friend at court
torpil, arka, dayı, tanıdık -
49 contact man
bağlantı, bağlantıyı sağlayan kimse, tanıdıkirr. -
50 friend at court
torpil, arka, dayı, tanıdık -
51 معروف
adlı; belirli; belli; bildik; iyilik; mahdut; mahut; malûm; maruf; muayyen; namlı; şanlı; tanıdık; tanınmış; tanış -
52 معلوم
belli; bildik; mahut; malûm; tanıdık; tanış -
53 bekannt
bekannt geben duyurmak; ilan etmek;bekannt machen (resmen) duyurmak; ilan etmek;jemanden mit jemandem bekannt machen b-ni b-ile tanıştırmak;bekannt werden duyulmak; öğrenilmek; tanınmak;das ist mir bekannt onu/orasını biliyorum;dafür bekannt sein, dass … -mesiyle tanınmak -
54 Bekannte
Bekannte m, f <Bekannten; Bekannten> tanıdık; tanış; allg arkadaş -
55 Bekanntenkreis
Bekanntenkreis m tanıdık/ahbap çevresi -
56 arkadaş
asker(lik) arkadaşı Kamerad m;sınıf arkadaşı Klassenkamerad m, -in f;yol arkadaşı Reisebekanntschaft f -
57 белгән-күргән
bildik, tanıdık -
58 таныш
tanış, aşina, belli, tanıdık, bildik -
59 آشنا
aşikâr, aşkar, açık, belli, görünen alışık; aşinâ; tanıdık -
60 kennis
(bekendheid met) bilgi s; (persoon) tanıdık s
См. также в других словарях:
tanıdık — sf., ğı 1) Tanışılıp konuşulan (kimse), bildik, tanış Mart başlayalı kırkını geçmiş nice tanıdıklarım hastalandı. A. Haşim 2) Daha önceden bilinen, görülen, aşina Yanaştığımız iskeleden birtakım dost ve tanıdık çehreler bana doğru uzanmış,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tanıdık çıkmak — 1) önceden birbirlerini tanımış olmak, tanış olmak 2) bir şeyi daha önceden öğrenmiş, duymuş olmak Sırrı Bey, bu iki ada hemen tanıdık çıktı ve artık oturduğu koltukta büsbütün uzanarak Bekliyoruz paşam dedi. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
bildik — tanıdık … Beypazari ağzindan sözcükler
geçmiş zaman sıfat-fiili — is., dbl. Geçmiş zaman kavramı veren, dik veya miş ekleriyle kurulan ve ad, sıfat gibi kullanılan sıfat fiil: Bildiklerinizi anlatın. Tanıdık adam. Geçmişi saygıyla anıyoruz cümlelerindeki bildik, tanıdık, geçmiş birer geçmiş zaman sıfat fiilidir … Çağatay Osmanlı Sözlük
aşina — sf., Far. āşinā 1) Bildik, tanıdık Sanki herkes uzun yolculuktan yeni dönmüş ve aşinalara kavuşmuştu. T. Buğra 2) Bilinen … Çağatay Osmanlı Sözlük
baba dostu — is. 1) Çok eski, hayırlı aile dostu Bu, müessesemizin çok eski baba dostu müşterisinin kızına hediyemizdir. C. Uçuk 2) argo Hiçbir yardımda bulunmayan, hayırsız çıkan eski tanıdık kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
bildik — sf., ği Tanıdık (kimse veya şey) İstanbullu bir bildikte misafirim. R. N. Güntekin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bildik çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
biliş — is., ruh b. 1) Canlının, bir nesne veya olayın varlığına ilişkin bilgili ve bilinçli duruma gelmesi, vukuf Eyfel in büyük bir kule olduğunu bilmek cinsinden bir biliş... M. Ş. Esendal 2) hlk. Bildik, tanıdık, dost Atasözü, Deyim ve Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
esneme — is. Esnemek işi Mahmur, esnemelerle dolu bir sesle, tanıdık adları sıraladı. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
tanıdıklık — is., ğı Tanıdık olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
tanış — sf. Tanıdık (kimse veya yer) Birdenbire samimileşiverdi, kırkyıllık tanış olup çıktı. T. Buğra Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller tanış çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük