-
1 бледный
soluk,solgun; sönük,renksiz,cılız* * *1) sarı; soluk, solgunбле́дные гу́бы — soluk dudaklar
бле́дное лицо́ — sarı yüz, uçuk beniz
она́ была́ о́чень бле́дна́ — yüzü çok sarıydı
она́ была́ бле́дна́ как полотно́ — yüzü kağıt gibi olmuştu; kireç kesilmişti
2) перен. sönük, renksiz, cılızбле́дный расска́з — renksiz / cılız bir öykü
-
2 блёклый
soluk,donuk* * *solmuş; soluk; donuk ( тусклый)блёклая трава́ — solmuş otlar
блёклые кра́ски — sönük / akçıl renkler
блёклый сни́мок — soluk fotoğraf
-
3 вдох
-
4 бескровный
soluk; kansız* * *1) kanı çekilmiş; soluk2) перен. kansız -
5 вздох
-
6 дышать
soluk almak; hohlamak,üflemek; esmek* * *1) solunmak; teneffüs etmek; soluk / nefes alıp vermek / almakтяжело́ дыша́ть — solumak
дыша́ть чи́стым кислоро́дом — saf oksijen teneffüs etmek
во́здух, кото́рым мы ды́шим — teneffüs ettiğimiz hava
2) ( дуть) hohlamak; üflemekдыша́ть на озя́бшие ру́ки — üşümüş ellerine hohlamak
3) перен. esmek; yayılmakона́ дыша́ла све́жестью и здоро́вьем — ondan temiz bir dirilik ve sıhhat esiyordu
••дыша́ть на ла́дан — bir ayağı çukurda olmak; yolcu olmak
дом е́ле ды́шит — evin bir nefeslik canı kalmış
он слу́шал не дыша́ — soluğunu kesmiş dinliyordu
-
7 поблёклый
soluk, solmuş -
8 увядший
soluk тж. перен. -
9 без передышки
soluk almadan,durup dinlenmeden; aralıksız -
10 дыхание
solunum,soluk,nefes* * *сsolunum; soluk / nefes alıp verme; soluk (-ğu), nefes ( воздух при выдохе)о́рганы дыха́ния — solunum aygıtı
дыха́ние у больно́го норма́льное — hastanın soluk / nefes alışı normaldir
у него́ затруднённое дыха́ние — soluk / nefes alamıyor
••до после́днего дыха́ния — son nefese kadar
сде́лать кому-л. иску́сственное дыха́ние — suni solunum / teneffüs
-
11 дух
ruh; cesaret; soluk,nefes* * *м1) ruhмора́льный дух — moral (-li); maneviyat
не па́дать ду́хом — yese düşmemek
не сло́мленный ду́хом — maneviyatı kırılmamış
поднима́ть дух — moralini güçlendirmek; moral vermek
пасть ду́хом — morali bozulmak, gönlü çökmek
2) (смелость, мужество) cesaretсобра́ться с ду́хом — cesarete gelmek
у меня́ не хвати́ло ду́ху сказа́ть — söylemeye cesaret edemedim
3) ( характерные свойства) ruhпоня́ть дух вре́мени / эпо́хи — çağın ruhunu anlamak
противоре́чить ду́ху зако́на — yasanın ruhuna / özüne aykırı olmak
в духе маркси́зма-ленини́зма — Marksizm-Leninizm ilkelerine uygun olarak
в духе уваже́ния взаи́мных интере́сов — karşılıklı çıkarlara saygı ruhu içinde
он вы́ступил в том же ду́хе — o da aynı ağızla konuştu
и да́лее письмо́ продолжа́лось в том же ду́хе — mektup bu minval üzere devam ediyordu
что́-то в э́том ду́хе — ona benzer sözler / bir şey
одни́м ду́хом — bir solukta, soluklamadan
5) миф., рел. ruhзлы́е ду́хи — kötü ruhlar / ervah
свято́й дух — Ruhulkudüs
вызыва́ть ду́хов — ruh çağırmak
••состоя́ние / расположе́ние ду́ха — ruh hali
он не в ду́хе — kefi bozuk
о нём ни слу́ху ни ду́ху — ondan ses seda yok
-
12 передохнуть
сов.soluk almak; soluklanmak, yorgunluğunu almakон нам передохну́ть не даёт — bize soluk aldırmıyor
-
13 передышка
жбез переды́шки — ( без отдыха) soluk almadan, durup dinlenmeden; ( непрерывно) aralıksız, durmamacasına
-
14 вздохнуть
nefes almak,içini çekmek,göğüs geçirmek* * *сов.1) bir soluk / nefes almak; içini çekmek, iç / göğüs geçirmek ( тяжело)вздохну́ть по́лной гру́дью — göğüs dolusu bir nefes almak
2) разг. ( отдохнуть) nefes almakон мне вздохну́ть не даёт — bana nefes aldırmıyor
••вздохну́ть свобо́дно — (rahat bir) nefes almak
-
15 вздыхать
-
16 выдох
-
17 дыхательный
solunum(sıfat)* * *solunum °ве́рхние дыха́тельные пути́ — üst solunum yolları
дыха́тельные упражне́ния — solunum alıştırmaları / egzersizleri
дыха́тельное го́рло — soluk borusu
-
18 задыхаться
tıkanmak; boğulmak* * *несов.; сов. - задохну́ться1) tıkanmak; ıkıl ıkıl nefes almak; boğulur gibi olmakзадыха́ясь — soluk soluğa; boğula boğula
задыха́ться от волне́ния — heyecandan tıkanmak
задыха́ться от слёз / рыда́ний — hıçkırıklardan boğulur gibi olmak
он задыха́лся от ка́шля — boğula tıkana öksürüyordu, boğulurcasına öksürdü
он задыха́лся от сме́ха — boğulacak gibi gülüyordu
задыха́ться, поднима́ясь по ле́стнице — merdiveni çıkarken ıkıl ıkıl nefes almak
2) ( умирать от удушья) boğulmak; tıkanıp ölmekзадохну́ться от ды́ма — dumandan tıkanıp ölmek
3) перен. bunalmak; boğulmak -
19 запыхаться
сов., разг., в соч.он запыха́лся — soluk soluğa idi
-
20 затаить
сов.затаи́ть зло́бу на кого-л. — birine garez olmak
••затаи́ть дыха́ние — soluğunu kesmek / tutmak
затаи́в дыха́ние — soluk almadan
- 1
- 2
См. также в других словарях:
Soluk — Soluk, Sortenbezeichnung im Anbau von Orienttabak außerhalb der Türkei … Universal-Lexikon
soluk — sòluk m <N mn uci> DEFINICIJA reg. ekspr. dah, dašak ETIMOLOGIJA tur … Hrvatski jezični portal
soluk — 1. is., ğu 1) Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes Kalp gitgide hafiflemekteydi ve soluklarda hafif bir hışıltı başlamıştı. R. N. Güntekin 2) Ciğerlere hava alıp verme 3) mec. Tarz Gençler dergimize yeni bir soluk getirdiler.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
soluk soluğa — zf. Koşmaktan güçlükle soluk alarak, sık sık soluyarak, yorgun, bitkin veya telaşla, nefes nefese Soluk soluğa gelmişti; mühim bir haber getirmişti, belli. E. E. Talu … Çağatay Osmanlı Sözlük
soluk almak — 1) havayı ciğerlere çekmek, nefes almak Soluk aldığı bile hissedilmiyor. R. N. Güntekin 2) dinlenmek Hem biraz soluk alırım hem de adamcağızın gönlünü almış olurum. S. M. Alus … Çağatay Osmanlı Sözlük
soluk almadan — zf. 1) Heyecanla Kendisini soluk almadan dinleyen sınıfın karşısında, talebesinden birini ayağa kaldırmış, konuşuyordu. Y. Z. Ortaç 2) Durmaksızın, sürekli … Çağatay Osmanlı Sözlük
soluk benizlilik — is., ği Soluk benizli olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
soluk darlığı — is. Soluk alamaz duruma gelme, nefes darlığı … Çağatay Osmanlı Sözlük
soluk soluğa kalmak — nefes alamayacak duruma gelmek, çok yorulmak Çıkrıkçılar yokuşunu bir sincap çevikliğiyle tırmanır ve yokuşun üst başında soluk soluğa kalırdı. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
şölük — (Kürdəmir) pinti, səliqəsiz … Azərbaycan dilinin dialektoloji lüğəti
soluk — balon … Beypazari ağzindan sözcükler