-
1 soğuk
adj. cold, chilly, cool, chill, frigid, freezing, calm, unfriendly, uncompanionable, unsympathetic, aloof, angular, apathetic, apathetical, bleak, distant, frosty, frozen, inclement, inhospitable, marble, offish, parky, phlegmatic, phlegmatical--------n. chill, chilling, cold, frostiness--------pref. cryo--------soğuk (davranış)adj. remote* * *1. chilly 2. cold 3. frigid 4. colder (adj.) 5. chill (n.) ———————— (adj.) aloof -
2 soğuk al
catch cold -
3 soğuk iş
cold work -
4 soğuk
"cold, nippy; frosty; stiff, chilly; cool, standoffish, distant, frosty, aloof; cold-hearted; asexual, frigid; (rüzgâr, vb.) piercing; cold, chill" -
5 soğuk iş
cold work -
6 soğuk
1. cold (as opposed to hot). 2. cold weather, the cold. 3. cold, frosty, unfriendly. 4. (sexually) frigid. - algınlığı path. cold, common cold. - almak to catch cold. -lar bastırmak for the weather to turn cold suddenly. - damga embossed stamp. - davranmak /a/ to behave coldly (towards). - düşmek/kaçmak to fall flat, go over like a ton of bricks. - hava deposu cold-storage depot, cold store. - hava vagonu railway refrigerator car, Brit. refrigerator van. - ısırması chilblains, perniosis. - neva/nevale cold and unapproachable person, cold fish. - renkler cool colors. -la sağaltım cryotherapy. - savaş/ harp cold war. - yakmak /ı/, - vurmak /a/ for the cold to injure (a plant). -
7 soğuk açış
cold boot -
8 soğuk aglutinin
cold agglutinin -
9 soğuk algınlığı
common cold -
10 soğuk algınlığı nöbeti
chill -
11 soğuk alkalili temizleyici
cold alkaline cleaner -
12 soğuk almak
v. catch a cold, be ill with a cold, catch a chill, catch cold* * *catch a cold -
13 soğuk apse
1. scrofulous abscess 2. strumous abscess 3. tuberculous abscess 4. cold abscess -
14 soğuk asfalt
cold asphalt -
15 soğuk asitli temizleyici
cold acid cleaner -
16 soğuk balık
cold fish -
17 soğuk başlamalı lamba
cold start lamp -
18 soğuk başlatma
cold start -
19 soğuk bekletmeli boyama
cold retention dyeing -
20 soğuk bekletme yöntemi
cold pad batch method
См. также в других словарях:
soguk — I, 503 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
soğuk — sf., ğu 1) Isısı düşük olan, sıcak karşıtı Bu el soğuktu ve titriyordu. P. Safa 2) Üşütecek derecede ısısı olan Güneşli, soğuk bir gündü. S. F. Abasıyanık 3) is. Isının üşütecek kadar az veya düşük olması durumu Karın soğuğu başka bir tür… … Çağatay Osmanlı Sözlük
soğuk çalmak — soğuk bitkiye zarar vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
soğuk ter dökmek (veya basmak) — korku, heyecan anlarında birden terlemek Safinaz kardeşini düşününce soğuk ter döktü. H. E. Adıvar Hele ansızın alnını, bıyıklarının dibini ve ensesini basan soğuk ter, sinsi bir ölüm korkusunu içine yılan gibi akıtıyor. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
soğuk algınlığı — is., tıp Nezle, anjin, bronşit gibi üşütmeden ileri gelen rahatsızlık Hafif bir soğuk algınlığı sebebiyle dışarı çıkmamaya, oteldeki odamda çalışmaya karar verdim. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
soğuk büfe — is. Bazı toplantılarda, ayakta yenilmek için soğuk yiyecek ve içeceklerle hazırlanmış masa … Çağatay Osmanlı Sözlük
soğuk dalgası — is., meteor. Yoğun olarak soğuk havanın art arda gelmesi … Çağatay Osmanlı Sözlük
soğuk harp — is., bi Soğuk savaş … Çağatay Osmanlı Sözlük
soğuk nevale — is. İnsanlara yaklaşmayan, söz veya davranışları soğuk olan sevimsiz kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
soğuk savaş — is. 1) İkinci Dünya Savaşı ndan sonra Doğu ve Batı Bloklarının zaman zaman savaş çıkarma tehditlerinin bütün dünyada yarattığı gerginlik, soğuk harp 2) İki kişi arasında fazla belli edilmeden yaşanan çekişme … Çağatay Osmanlı Sözlük
soğuk şaka — is. Hoş karşılanmayan, yersiz nükte veya sözle yapılan şaka Yoo sütnine, bak böyle soğuk şakalar istemem. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük