-
81 ezgi
1. أسى [أَسَى]Anlamı: üzüntü, sıkıntı2. ابتئاس [اِبْتِئاس]Anlamı: üzüntü, sıkıntı3. اكتئاب [اِكْتِئاب]Anlamı: üzüntü, sıkıntı4. بؤس [بُؤْس]Anlamı: üzüntü, sıkıntı5. بأساء [بَأْساء]Anlamı: üzüntü, sıkıntı6. بث [بَثّ]Anlamı: üzüntü, sıkıntı7. تجهم [تَجَهُّم]Anlamı: üzüntü, sıkıntı8. ترح [تَرَح]Anlamı: üzüntü, sıkıntı9. تقطيب [تَقْطِيب]Anlamı: üzüntü, sıkıntı10. جزع [جَزَع]Anlamı: üzüntü, sıkıntı11. جهامة [جَهَامَة]Anlamı: üzüntü, sıkıntı12. حزن [حَزَن]Anlamı: üzüntü, sıkıntı13. حزن [حُزْن]Anlamı: üzüntü, sıkıntı14. شجب [شَجَب]Anlamı: üzüntü, sıkıntı15. شجن [شَجَن]Anlamı: üzüntü, sıkıntı16. شجو [شَجْو]Anlamı: üzüntü, sıkıntı17. عبوس [عُبُوس]Anlamı: üzüntü, sıkıntı18. غصة [غُصَّة]Anlamı: üzüntü, sıkıntı19. غم [غَمّ]Anlamı: üzüntü, sıkıntı20. غمة [غُمَّة]Anlamı: üzüntü, sıkıntı21. كآبة [كَآبَة]Anlamı: üzüntü, sıkıntı22. كأداء [كَأْداء]Anlamı: üzüntü, sıkıntı23. كرب [كَرْب]Anlamı: üzüntü, sıkıntı24. كربة [كُرْبَة]Anlamı: üzüntü, sıkıntı25. لأواء [لَأْواء]Anlamı: üzüntü, sıkıntı26. هم [هَمّ]Anlamı: üzüntü, sıkıntı -
82 zahmet
1. إجهاد [إِجْهاد]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet2. إرهاق [إِرْهاق]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet3. إعياء [إِعْياء]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet4. أود [أَوَد]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet5. تعب [تَعَب]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet6. تعب [تَعِبَ]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet7. تعنى [تَعَنَّى]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet8. حسر [حَسَر]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet9. حسر [حَسَرَ]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet10. حسر [حَسِرَ]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet11. عي [عِيّ]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet12. كدح [كَدَحَ]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet13. كدح [كَدْح]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet14. كلالة [كَلَالَة]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet15. كل [كَلَّ]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet16. لغوب [لُغُوب]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet17. مشقة [مَشَقَّة]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet18. معسرة [مَعْسَرَة]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet19. منصبة [مَنْصَبَة]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet20. نصب [نَصَب]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet21. نهكة [نَهْكَة]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet22. وعثاء [وَعْثاء]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet23. عناء [عَنَاء]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet24. عياء [عَيَاء]Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet -
83 acısız
1. باش [باشّ]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz2. بش [بَشّ]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz3. بشوش [بشوش]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz4. بهج [بَهِج]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz5. بهيج [بَهِيج]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz6. جذل [جَذِل]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz7. جذلان [جَذْلَان]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz8. حلو [حُلْو]Anlamı: tadı acı olmayan9. زاهر [زاهِر]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz10. سعيد [سعِيد]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz11. طرب [طَرِب]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz12. فرح [فَرِح]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz13. فرحان [فَرْحان]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz14. مبتهج [مُبْتَهِج]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz15. مبسوط [مَبْسُوط]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz16. متهلل [مُتَهَلِّل]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz17. محبور [مَحْبُور]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz18. مرتاح [مُرْتاح]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz19. مسرور [مَسْرُور]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz20. مسعود [مَسْعُود]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz21. مغبوط [مَغْبُوط]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz22. مغتبط [مُغْتَبِط]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz23. منبسط [مُنبَسِط]Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz -
84 ezinç
1. أذى [أَذًى]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap2. أذية [أَذِيَّة]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap3. أسى [أَسَى]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap4. ابتئاس [اِبْتِئاس]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap5. اكتئاب [اِكْتِئاب]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap6. امتعاض [اِمْتِعاض]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap7. بأس [بَأْس]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap8. بث [بَثّ]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap9. برحاء [بُرَحَاء]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap10. تألم [تَأَلُّم]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap11. تأوه [تَأَوُّه]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap12. تفجع [تَفَجُّع]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap13. توجع [تَوَجُّع]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap14. زحار [زُحَار]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap15. ضر [ضُرّ]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap16. ضرر [ضَرَر]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap17. ضير [ضَيْر]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap18. عذاب [عَذَاب]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap19. غمرة [غَمْرَة]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap20. كرب [كَرْب]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap21. كربة [كُرْبَة]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap22. مضض [مَضَض]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap23. عنت [عَنَت]Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap -
85 eziyet
1. أذى [أَذًى]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü2. أذية [أَذِيَّة]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü3. أسى [أَسَى]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü4. أضرار [أَضْرار]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü5. أليم [أَلِيم]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü6. إيذاء [إِيذاء]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü7. ابتئاس [اِبْتِئاس]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü8. اكتئاب [اِكْتِئاب]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü9. بأس [بَأْس]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü10. بث [بَثّ]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü11. توجع [تَوَجُّع]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü12. ضرار [ضِرَار]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü13. ضر [ضَرّ]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü14. ضر [ضُرّ]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü15. ضرر [ضَرَر]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü16. ضير [ضَيْر]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü17. عذاب [عَذَاب]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü18. كرب [كَرْب]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü19. كربة [كُرْبَة]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü20. مؤلم [مُؤْلِم]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü21. مض [مَضّ]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü22. مضض [مَضَض]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü23. وجع [وَجَع]Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü -
86 üzgü
1. أسى [أَسَى]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. ألم [أَلَّمَ]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ألم [أَلَم]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı4. ابتئاس [اِبْتِئاس]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı5. اكتئاب [اِكْتِئاب]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı6. بؤس [بُؤْس]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı7. بث [بَثّ]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı8. تجهم [تَجَهُّم]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı9. ترح [تَرَح]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı10. حزن [حَزَن]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı11. حزن [حُزْن]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı12. شجب [شَجَب]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı13. شجن [شَجَن]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı14. شجو [شَجْو]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı15. غصة [غُصَّة]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı16. غم [غَمّ]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı17. غمة [غُمَّة]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı18. كآبة [كَآبَة]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı19. كأداء [كَأْداء]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı20. كرب [كَرْب]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı21. كربة [كُرْبَة]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı22. هم [هَمّ]Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı -
87 ezinti
1. ارتياع [اِرْتِيَاع]Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı2. بأس [بَأْس]Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı3. تخوف [تَخَوُّف]Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı4. خشية [خَشْيَة]Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı5. خوف [خَوْف]Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı6. خيفة [خِيفَة]Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı7. ذعر [ذُعْر]Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı8. رعب [رُعْب]Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı9. رهبة [رَهْبَة]Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı10. روع [رَوْع]Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı11. روعة [رَوْعَة]Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı12. فرق [فَرَق]Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı13. فزع [فَزَع]Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı14. مخافة [مَخَافَة]Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı15. مهابة [مَهَابَة]Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı16. هيبة [هَيْبَة]Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı17. وجل [وَجَل]Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı -
88 zor
1. إجبار [إِجْبار]Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet2. إرغام [إرْغام]Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet3. إكراه [إِكْراه]Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet4. إلزام [إِلْزام]Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet5. استحالة [اِسْتِحَالَة]Anlamı: sıkıntı, güçlük, rahatsızlık6. اضطرار [اِضْطِرار]Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet7. امتناع [اِمْتِناع]Anlamı: sıkıntı, güçlük, rahatsızlık8. تمنع [تَمَنُّع]Anlamı: sıkıntı, güçlük, rahatsızlık9. جبر [جَبْر]Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet10. دفع [دَفْع]Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet11. شاق [شاقّ]Anlamı: sıkıntı ve güçlükle yapılan12. صعب [صَعْب]Anlamı: sıkıntı ve güçlükle yapılan13. عسر [عَسِر]Anlamı: sıkıntı ve güçlükle yapılan14. عسر [عُسُر]Anlamı: sıkıntı, güçlük, rahatsızlık15. عسير [عَسِير]Anlamı: sıkıntı ve güçlükle yapılan16. عصيب [عَصِيب]Anlamı: sıkıntı ve güçlükle yapılan17. غصب [غَصْب]Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet18. قسر [قَسْر]Anlamı: güçlükle, zorla19. قسر [قَسْر]Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet20. قهر [قَهْر]Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet21. متعب [مُتْعِب]Anlamı: sıkıntı ve güçlükle yapılan22. متعذر [مُتَعَذِّر]Anlamı: sıkıntı ve güçlükle yapılan23. متعسر [مُتَعَسِّر]Anlamı: sıkıntı ve güçlükle yapılan24. مجهد [مُجْهِد]Anlamı: sıkıntı ve güçlükle yapılan25. مستصعب [مُسْتَصْعَب]Anlamı: sıkıntı ve güçlükle yapılan26. معقد [مُعَقَّد]Anlamı: sıkıntı ve güçlükle yapılan27. نكير [نَكِير]Anlamı: sıkıntı ve güçlükle yapılan28. عنت [عَنَت]Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet29. عنوة [عَنْوَة]Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet30. عويص [عَوِيص]Anlamı: sıkıntı ve güçlükle yapılan -
89 kasvet
1. أسى [أَسَى]Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı2. ابتئاس [اِبْتِئاس]Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı3. اكتئاب [اِكْتِئاب]Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı4. جزع [جَزَع]Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı5. حزن [حَزَن]Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı6. حزن [حُزْن]Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı7. شجب [شَجَب]Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı8. شجن [شَجَن]Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı9. شجو [شَجْو]Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı10. غصة [غُصَّة]Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı11. غم [غَمّ]Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı12. غمة [غُمَّة]Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı13. كآبة [كَآبَة]Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı14. كأداء [كَأْداء]Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı15. كمد [كَمَد]Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı16. هم [هَمّ]Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı -
90 eza
1. أذى [أَذًى]Anlamı: üzme, sıkıntı verme2. أذية [أَذِيَّة]Anlamı: üzme, sıkıntı verme3. أضرار [أَضْرار]Anlamı: üzme, sıkıntı verme4. إيذاء [إِيذاء]Anlamı: üzme, sıkıntı verme5. بأس [بَأْس]Anlamı: üzme, sıkıntı verme6. توجع [تَوَجُّع]Anlamı: üzme, sıkıntı verme7. ضر [ضُرّ]Anlamı: üzme, sıkıntı verme8. ضرر [ضَرَر]Anlamı: üzme, sıkıntı verme9. ضير [ضَيْر]Anlamı: üzme, sıkıntı verme10. عذاب [عَذَاب]Anlamı: üzme, sıkıntı verme11. كرب [كَرْب]Anlamı: üzme, sıkıntı verme12. كربة [كُرْبَة]Anlamı: üzme, sıkıntı verme13. مض [مَضّ]Anlamı: üzme, sıkıntı verme14. مضض [مَضَض]Anlamı: üzme, sıkıntı verme15. وجع [وَجَع]Anlamı: üzme, sıkıntı verme -
91 حزن
Iحَزَّنَ1. kahretmekAnlamı: çok üzmek2. incitmekAnlamı: kırmak, üzmek3. zehretmek4. üzmekAnlamı: üzüntü vermekIIحَزَن1. üzgünlükAnlamı: neşesizlik, üzgün olma durumu2. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu3. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı4. korkuAnlamı: kaygı, üzüntü5. merakAnlamı: kaygı, tasa6. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı7. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı8. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı9. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü10. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu11. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam14. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü15. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı16. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa17. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa18. teessürAnlamı: üzülmeحَزَنَ1. kahretmekAnlamı: çok üzülmek2. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek3. gamlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak4. kahırlanmakAnlamı: çok ve için için üzülmek5. kaygılanmakAnlamı: kaygı duymak6. kederlenmekAnlamı: kederli olmak, üzülmek7. mahzunlaşmakAnlamı: üzülmek8. hüzünlenmekAnlamı: hüzün duymak, hüzünlü duruma gelmek9. çırpınmakAnlamı: acı ile kıvranmak10. kahrolmakAnlamı: çok üzülmek11. tasalanmakAnlamı: üzülmek, kaygılanmak12. zehrolmak13. kıvranmakAnlamı: acı çekmekIVحَزِن1. mutsuzAnlamı: mutlu olmayan, bedbaht2. neşesizAnlamı: üzgün, düşünceli3. mahzunAnlamı: üzgün, üzüntülü4. efkârlıAnlamı: tasalanmış, tasalı, kaygılı5. melülAnlamı: üzgün6. gamlıAnlamı: kaygılı, tasalı7. zavallıAnlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz8. üzüntülüAnlamı: acılı, üzüntüsü olan, müteessir9. bedbahtAnlamı: mutsuz, bahtsız, talihsiz10. dertliAnlamı: derdi olan kimseVحَزِنَ1. kahretmekAnlamı: çok üzülmek2. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek3. gamlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak4. kahırlanmakAnlamı: çok ve için için üzülmek5. kederlenmekAnlamı: kederli olmak, üzülmek6. kaygılanmakAnlamı: kaygı duymak7. mahzunlaşmakAnlamı: üzülmek8. çırpınmakAnlamı: acı ile kıvranmak9. bunalmakAnlamı: çok sıkılmak10. hüzünlenmekAnlamı: hüzün duymak, hüzünlü duruma gelmek11. kahrolmakAnlamı: çok üzülmek12. tasalanmakAnlamı: üzülmek, kaygılanmak13. zehrolmak14. üzülmekAnlamı: üzüntü duymak, kaygılanmak15. korkmakAnlamı: kaygı duymak, endişe etmek16. kıvranmakAnlamı: acı çekmekVIحُزْن1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı5. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü6. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu7. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam10. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku11. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı12. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü13. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa14. kederAnlamı: acı15. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa16. teessürAnlamı: üzülme -
92 kâbus
1. جاثوم [جَاثُوم]Anlamı: karabasan2. جثام [جُثَام]Anlamı: karabasan3. جثم [جُثَم]Anlamı: karabasan4. رهيب [رَهِيب]Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren5. كابوس [كابُوس]Anlamı: karabasan6. مخوف [مَخُوف]Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren7. مخيف [مُخِيف]Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren8. مذعر [مُذْعِر]Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren9. مرعب [مُرْعِب]Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren10. مروع [مُرَوِّع]Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren11. مريع [مُرِيع]Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren12. مفزع [مُفْزِع]Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren13. مهول [مَهُول]Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren14. هائل [هائِل]Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren -
93 meşakkat
1. إجهاد [إِجْهاد]Anlamı: güçlük, sıkıntı2. أود [أَوَد]Anlamı: güçlük, sıkıntı3. تعب [تَعَب]Anlamı: güçlük, sıkıntı4. كلفة [كُلْفَة]Anlamı: güçlük, sıkıntı5. لأواء [لَأْواء]Anlamı: güçlük, sıkıntı6. لأي [لَأْي]Anlamı: güçlük, sıkıntı7. مشقة [مَشَقَّة]Anlamı: güçlük, sıkıntı8. معسرة [مَعْسَرَة]Anlamı: güçlük, sıkıntı9. وعثاء [وَعْثاء]Anlamı: güçlük, sıkıntı10. عناء [عَنَاء]Anlamı: güçlük, sıkıntı -
94 cefa
1. بربرية [بَرْبَرِيَّة]Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü2. توحش [تَوَحُّش]Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü3. شراسة [شَرَاسَة]Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü4. فورة [فَوْرَة]Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü5. قساوة [قَسَاوَة]Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü6. قسوة [قَسْوَة]Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü7. همجية [هَمَجِيَّة]Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü8. وحشية [وَحْشِيَّة]Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü9. عنف [عُنْف]Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü -
95 أسى
Iأَسَّى1. geçindirmekAnlamı: geçinmesini sağlamak2. arkalamakAnlamı: arkasına almak, desteklemek, yardım etmek3. avutmakAnlamı: teselli etmek, bir kimsenin acısını yatıştırmakIIأَسَى1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu5. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı6. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü7. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. elemAnlamı: dert, acı10. işkenceAnlamı: eziyet11. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku12. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam13. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı14. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü15. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü16. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa17. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa18. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap19. teessürAnlamı: üzülme20. acı -
96 ابتئاس
اِبْتِئاس1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu3. üzgünlükAnlamı: neşesizlik, üzgün olma durumu4. korkuAnlamı: kaygı, üzüntü5. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı6. merakAnlamı: kaygı, tasa7. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu8. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü9. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı10. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı11. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. işkenceAnlamı: eziyet13. elemAnlamı: dert, acı14. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü15. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı16. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam17. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku18. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü19. kederAnlamı: acı20. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa21. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa22. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap23. teessürAnlamı: üzülme24. acı -
97 اكتئاب
اِكْتِئاب1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı5. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı6. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu7. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü10. işkenceAnlamı: eziyet11. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü14. elemAnlamı: dert, acı15. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam16. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa17. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap18. acı -
98 كرب
Iكَرَبَ1. incitmekAnlamı: kırmak, üzmek2. üzmekAnlamı: üzüntü vermek3. ağrıtmakAnlamı: ağrımasına yol açmak4. acıtmakIIكَرْب1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı5. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu6. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü7. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü8. işkenceAnlamı: eziyet9. elemAnlamı: dert, acı10. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam11. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı14. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü15. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa16. kederAnlamı: acı17. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa18. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap19. teessürAnlamı: üzülme20. ezaAnlamı: üzme, sıkıntı verme21. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acı22. acı -
99 zorluk
1. إحالة [إِحَالَة]Anlamı: sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük2. استحالة [اِسْتِحَالَة]Anlamı: sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük3. امتناع [اِمْتِناع]Anlamı: sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük4. تعذر [تَعَذُّر]Anlamı: sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük5. تمنع [تَمَنُّع]Anlamı: sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük6. صعوبة [صُعُوبَة]Anlamı: sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük7. مشكلة [مُشْكِلَة]Anlamı: sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük -
100 بأس
بَأْس1. yılgıAnlamı: korku, dehşet2. haşyetAnlamı: korku, korkma3. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı4. hüsranAnlamı: zarar, ziyan5. beisAnlamı: kötülük, zarar6. dokuncaAnlamı: kötülüğe yol açan, sağlığı bozan şey, zarar7. erkeAnlamı: ış başarma gücü, enerji8. erkeklikAnlamı: erkekçe davranış, yiğitlik9. havilAnlamı: hevl, korku10. yılgınlıkAnlamı: yılgın olma durumu11. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. pervaAnlamı: çekinme, sakınma, korku13. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku14. enerjiAnlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç15. işkenceAnlamı: eziyet16. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü17. elemAnlamı: dert, acı18. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı19. kabadayılıkAnlamı: kabadayı olma durumu20. ehliyetAnlamı: yeterlik, uzluk, belge. ehliyetname21. kahramanlıkAnlamı: kahraman olma durumu, yiğitlik22. güçAnlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet23. mertlikAnlamı: yiğitlik, erkeklik24. korku25. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap26. ezintiAnlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı27. ürküntüAnlamı: ürkme duygusu, tevahuş28. acımaAnlamı: acımak işi29. ezaAnlamı: üzme, sıkıntı verme30. erkAnlamı: bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar31. sakıncaAnlamı: sakınmayı gerektiren durum32. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korku33. ziyanAnlamı: zarar34. yiğitlikAnlamı: yiğit olma durumu35. acı36. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acı37. canAnlamı: güç, kuvvet38. hızAnlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat39. hâlAnlamı: güç, kuvvet, takat40. dermanAnlamı: güç, takat, mecal
См. также в других словарях:
sıkıntı — is. 1) İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet İçinin sıkıntısını mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı. P. Safa 2) Bir bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
šikinti — šìkinti ( yti K), ina, ino tr. K, Rtr, Š, NdŽ, KŽ, Vkš vlg. 1. caus. šikti 1: Ans vaiką šikina iš vakaro J. ^ Padirbsi, ne šunį šikysi LTR(Šmn). 2. leisti, kad apšiktų: Rūbų an pečiaus musiom nešìkinkit Ds. 3. Kv prk. prižiūrėti, laikyti,… … Dictionary of the Lithuanian Language
sıkıntı çekmek — zorluk veya yoksulluk içinde yaşamak İki ateş arasında epeyce sıkıntı çektik. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkıntı basmak — çok sıkılmak, can sıkıntısı duymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkıntı vermek — tedirgin etmek, bunaltmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bun — sıkıntı … Beypazari ağzindan sözcükler
başağrısı olmak — sıkıntı vermek, uğraştırmak Efendim nemize lazım, sonra size başağrısı olur. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
gaile açmak — sıkıntı yaratmak, üzüntü vermek Devletin başına sayısız gaileler açmak yolunda hiçbir fırsatı kaçırmadı. S. Ayverdi … Çağatay Osmanlı Sözlük
kambur üstüne kambur (veya kambur kambur üstüne) — sıkıntı ve tersliklerin üst üste geldiğini anlatan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
meşakkat çekmek — sıkıntı içinde olmak Elazığ a kadar çektiği yol meşakkatlerini anlatıyor. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
taciz etmek — sıkıntı vermek, rahatsız etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük