-
21 Dorn
-
22 drei
-
23 Eile
-
24 Einigkeit
kein pl birlik; ( Übereinstimmung) uzlaşma, uyuşma;\Einigkeit macht stark ( prov) birlikten kuvvet doğar;in diesem Punkt herrschte \Einigkeit bu noktada birlik vardı -
25 Eisen
Eisen <-s, -> ['aızən] ntdemir;ein heißes \Eisen anfassen ( fig) nazik bir meseleye el atmak;man muss das \Eisen schmieden, solange es heiß ist ( prov) demir tavında dövülür -
26 ernten
ernten ['ɛrntən]Beifall \ernten alkış toplamak;wer Wind sät, wird Wind \ernten ( prov) rüzgâr eken fırtına biçer -
27 Feuer
Feuer <-s> ['fɔıɐ] nt1. kein pl1) mil ateş;das \Feuer eröffnen/einstellen ateş açmak/kesmek2) ( Temperament)dieses Pferd hat viel \Feuer bu at çok ateşli2. <-s, -> nt1) ( vom Menschen kontrolliert) ateş;das olympische \Feuer Olimpiyat Ateşi;\Feuer fangen ateş almak, tutuşmak;haben Sie \Feuer? ateşiniz var mı?;jdm \Feuer geben birine ateş vermek;mit dem \Feuer spielen ( fig) ateşle oynamak;für jdn durchs \Feuer gehen biri için kendini ateşe atmak, biri için canını vermek;jdm \Feuer unterm Hintern machen ( fam) birini dürtüklemek;Öl ins \Feuer gießen ( fig) yangına körükle gitmek2) ( Brand) yangın, ateş;\Feuer an etw legen bir şeye kundak koymak, yangın çıkarmak için bir şeyi tutuşturmak;\Feuer und Flamme für etw/jdn sein ( fam) bir şey/kimse için yanıp tutuşmak;\Feuer fangen ( in Brand geraten) yanmaya başlamak, tutuşmak; ( sich begeistern) ateşlenmek;gebranntes Kind scheut das \Feuer ( prov) sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer -
28 finden
finden <findet, fand, gefunden> ['fındən]I vter war nirgends zu \finden hiçbir yerde bulunamadı;ihr Haus ist gut/schlecht zu \finden evini bulmak kolay/zor;Anklang \finden rağbet görmek, tutulmak;Beachtung \finden saygı görmek;ich muss zu mir selbst \finden kendimi toparlamam gerekiyor;sie findet Freude an der Arbeit çalışmaktan sevinç duyuyor;ich finde nichts Schlimmes dabei ben bunda kötü bir şey görmüyorum;kein Ende \finden son bulmamak;Verwendung \finden kullanılmak;2) ( meinen) bulmak;wie findest du das? bunu nasıl buluyorsun?;ich finde das gut ben bunu iyi buluyorumII vrsich \finden1) ( zum Vorschein kommen) bulunmak, ortaya çıkmak;der Schlüssel wird sich schon ( wieder) \finden anahtar (tekrar) ortaya çıkacaktır2) ( in Ordnung kommen) hallolunmak;das wird sich alles \finden bütün bunlar hallolunacaktır -
29 Fleiß
ohne \Fleiß kein Preis ( prov) zahmetsiz rahmet olmaz, ekmeden biçilmez -
30 Gaul
-
31 gebrannt
-
32 Geld
-
33 Geschmack
1. kein pl (\Geschmackssinn) tat alma duyusu2) ( ästhetisches Empfinden) zevk;für meinen \Geschmack benim zevkim için;das ist nicht nach meinem \Geschmack bu, benim zevkime göre değil; -
34 gewinnen
gewinnen* <gewinnt, gewann, gewonnen> [gə'vınən]I vt1) ( Spiel) kazanmak2) ( erhalten) elde etmek;Zeit/Abstand/Boden \gewinnen vakit/mesafe/yer kazanmak;jdn zum Freund \gewinnen birini dost olarak kazanmak;jdn für etw \gewinnen birini bir şey için kazanmak [o kendinden yana çekmek] [o elde etmek];aus diesen Trauben wird Wein gewonnen bu üzümlerden şarap elde edilirII vi1) ( siegen) kazanmak;die Mannschaft gewann 3:1 takım 3:1 kazandı2) ( besser werden) kazanmak (an -);an Bedeutung \gewinnen önem kazanmak;an Höhe \gewinnen yükselmek -
35 Glashaus
Glashaus ntwer im \Glashaus sitzt, soll nicht mit Steinen werfen ( prov) sırça köşkte oturan komşusuna taş atmamalı -
36 gleich
gleich [glaıç]I adjder/die/das G\gleiche aynı(sı), tıpkı(sı);aufs [o auf das] G\gleiche hinauslaufen aynı kapıya çıkmak;zu \gleichen Teilen eşit olarak;in \gleicher Weise aynı biçimde;zur \gleichen Zeit aynı zamanda;G\gleiches mit G\gleichem vergelten kısasa kısas etmek, kısasa kısasla karşılık vermek;zwei mal zwei ( ist) \gleich vier iki kere iki dörde eşittir, iki kere iki dört eder2) ( ähnlich) benzer;G\gleich und G\gleich gesellt sich gern ( prov) tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş3) (\gleichgültig)ist mir ganz \gleich! bana göre hava hoş!, umurumda değil!;ganz \gleich, was er sagt ne derse desinII advich komme \gleich hemen geliyorum, birazdan gelirim;bis \gleich birazdan görüşmek üzere;\gleich darauf ondan hemen sonra;\gleich heute hemen bugün;wie hieß sie doch \gleich? adı neydi ki?2) ( dicht daneben) hemen;der Schrank steht \gleich neben der Tür dolap kapının hemen yanında duruyor;\gleich hier hemen burada, buracıkta3) ( ebenso) aynı;\gleich schnell aynı hızda;\gleich groß aynı boyda;\gleich viel eşit miktarda;du musst sie beide \gleich behandeln ikisine eşit muamele yapman gerekiyor, ikisine aynı muameleyi yapman gerekiyor\gleich einem Schmetterling bir kelebek gibi -
37 Gold
-
38 golden
1) ( aus Gold) altın;\goldene Hochzeit altın yıl;das \goldene Zeitalter altın çağ;\goldener Käfig ( fig) altın kafes;ein \goldenes Herz haben altın yürekli [o kalpli] olmak;Handwerk hat \goldenen Boden ( prov) kolunda altın bileziği var2) ( goldfarben) altunî -
39 Grube
Grube <-n> ['gru:bə] fçukur; bergb ocak, maden (ocağı); (Kalk\Grube) kuyu; (Gold\Grube) maden;wer anderen eine \Grube gräbt, fällt selbst hinein ( prov) el için çukur [o kuyu] kazan, kendisi içine düşer, kazma elin kuyusunu, kazarlar kuyunu -
40 Hand
el;an \Hand von yoluyla;aus erster/zweiter \Hand birinci/ikinci elden;von \Hand elden;jdm die \Hand geben birine eline vermek;jdm die \Hand schütteln birinin elini sıkmak, biriyle tokalaşmak;linker/rechter \Hand sol/sağ elde;linker/rechter \Hand sehen Sie... sol/sağ elde... görüyorsunuz;eine \Hand voll bir tutam [o avuç dolusu];alle Hände voll zu tun haben ( fam) işi başından aşkın olmak;etw aus der \Hand legen bir şeyi elinden bırakmak;etw in die \Hand nehmen bir şeyi eline almak; ( fig) bir şeyi ele almak;in die Hände klatschen el çırpmak;etw zur \Hand haben bir şeyi el altında bulundurmak, bir şey elinde bulunmak;jds rechte \Hand sein ( fig) birinin sağ kolu olmak;zwei linke Hände haben ( fam) elinden bir şey gelmemek;sich mit Händen und Füßen verständigen ( fam) el kol yordamıyla anlaşmak;sich mit Händen und Füßen gegen etw wehren ( fam) bir şeye canla başla karşı koymak;mit leeren Händen eli boş olarak, elini kolunu sallaya sallaya;ein gutes Blatt auf der \Hand haben eli iyi olmak;\Hand und Fuß haben tutarlı olmak;die \Hand im Spiel haben bir işte parmağı olmak;es lässt sich nicht von der \Hand weisen, dass...... olduğu yadsınamaz;\Hand in \Hand el ele;\Hand in \Hand mit jdm arbeiten biriyle el ele çalışmak;freie \Hand zu etw haben bir şey yapmakta serbest olmak;das liegt auf der \Hand bu elle tutulur gözle görülür;von der \Hand in den Mund leben elden ağıza yaşamak;er ist bei ihnen in guten Händen onların yanında iyi ellerdedir;in festen Händen sein ( fam) sözlü olmak;etw von langer \Hand planen bir şeyi uzun uzadıya planlamak;etw unter der \Hand verkaufen bir şeyi el altından satmak;jdm etw zu treuen Händen übergeben birine bir şeyi emanet vermek;jdm etw in die \Hand drücken birinin eline bir şey sıkıştırmak;jdm in die Hände fallen birinin eline düşmek;etw aus der \Hand geben bir şeyi elinden çıkarmak;jdn in der \Hand haben birini avcunun içinde tutmak;jdm aus der \Hand lesen birinin el falına bakmak;zu jds Händen birinin eline, birine verilmek üzere;Hände hoch! eller yukarı!;Hände weg! çek elini!;eine \Hand wäscht die andere ( prov) bir el bir eli yıkar, iki el bir yüzü yıkar
См. также в других словарях:
Prov — est, dans la mythologie slave, le dieu de la Justice. Il est représenté par un vieillard habillé tout en blanc, avec une chaîne sur la poitrine (symbole de l achèvement de chaque affaire traitée par la justice). Ses attributs sont une pierre… … Wikipédia en Français
Prov. — Prov. = ↑ Provinz. * * * Prov. = Provinz … Universal-Lexikon
Prov. — Prov., Abkürzung 1) für Provision; 2) für Proverbia … Pierer's Universal-Lexikon
Prov — /prov/, n. Provo. [by shortening from PROVO or PROVISIONAL] * * * … Universalium
Prov. — Prov. † Catholic Encyclopedia ► Ecclesiastical Abbreviations ► Abbreviation in general use, chiefly Ecclesiastical Provisio, Provisum ( Provision , Provided ) The Catholic Encyclopedia, Volume VIII. New York: Robert Appleton Company.… … Catholic encyclopedia
Prov. — Prov. = Provinz … Die deutsche Rechtschreibung
Prov — abbrev. 1. Provençal 2. Bible Proverbs 3. Province 4. Provost … English World dictionary
prov — abbrev. 1. province 2. provincial 3. provisional … English World dictionary
prov|en|ly — «PROO vuhn lee», adverb. = provably. (Cf. ↑provable) … Useful english dictionary
prov|en — «PROO vuhn», verb. proved; a past participle of prove: »We do not wish guilty persons to get away. Neither do we wish innocent persons or persons not yet proven guilty to be subjected to unlawful and unconstitutional procedures (New York Times).… … Useful english dictionary
prov|er — «PROO vuhr», noun. 1. a person or thing that proves or tries. 2. a skilled workman employed to strike off proofs from engraved plates … Useful english dictionary