-
1 schlechterdings
mutlakatamamen -
2 unbedingt
-
3 bestimmt
I adjniemand weiß etwas B\bestimmtes hiç kimse kesin bir şey bilmiyor;ich suche eine \bestimmte Ausgabe belli bir baskıyı arıyorum2) ( entschieden) kararlaştırılan, kararlıdas ist \bestimmt für dich! bu kesinlikle [o mutlaka] senin içindir! -
4 Fall
1. kein plzu \Fall kommen ( fig) düşmek2) (Laub\Fall) döküm2. <-(e) s, Fälle> [fal, pl 'fɛlə] mfür den \Fall, dass es regnet yağmur yağdığı takdirde;gesetzt den \Fall, dass er kommt geldiği takdirde, gelmesi durumunda;auf gar keinen \Fall asla;auf jeden \Fall kesinlikle, her hâlde, mutlaka;im schlimmsten/günstigsten \Fall en kötü/iyi durumda;er ist ein hoffnungsloser \Fall onun için umut yok;in diesem \Fall bu durumda;von \Fall zu \Fall durumdan duruma;auf alle Fälle her durumda, kesinlikle, mutlaka;für alle Fälle her ihtimale karşı, ne olur ne olmaz -
5 gewiss
I adj1) ( sicher) emin;2) ( bestimmt) belli;ein \gewisser Herr Müller Bay Müller adında biri;in \gewissem Maße belli bir ölçüde;bis zu einem \gewissen Grade belli bir dereceye kadaraber \gewiss! ama gerçekten bu böyle!;\gewiss hat er es gehört onu kesinlikle [o mutlaka] duymuştur;\gewiss doch! elbette! -
6 bestimmt
1. adj (gewiss) belirli; Worte kesin, kararlı;etwas Bestimmtes belirli/kesin bir şey;nichts Bestimmtes belirli/kesin bir şey değil/yok;bestimmt sein für için ayrılmış/tahsis edilmiş olmak2. adv (gewiss, sicher) elbet; mutlaka; kesin; kesinlikle;ich weiß bestimmt, dass -in-diğini/-eceğini kesin biliyorum;ganz bestimmt muhakkak, kesin;ich kann es nicht bestimmt sagen kesin bir şey diyemem -
7 erforderlich
erforderlich adj gerekli, lüzumlu;unbedingt erforderlich mutlaka gerekli -
8 müssen
müssen <h>1. v/aux <muss, musste, müssen> -mek zorunda olmak, -meye mecbur olmak, -in -mesi gerekmek; unwillkürlich -meden edememek;du musst den Film sehen! filmi mutlaka görmelisin!;sie muss krank sein hasta olsa gerek;du musst es nicht tun yapmana gerek yok, yapmasan da olur;das müsstest du (doch) wissen bunu bilmen gerekirdi;sie müsste zu Hause sein evde olabilir;du hättest ihm helfen müssen ona yardım etmen gerekirdi2. v/i <muss, musste, gemusst> ich muss! başka çarem yok!;ich muss nach Hause eve gitmem lazım/gerek(iyor) -
9 unbedingt
-
10 absolut
-
11 aller
alle(r, s) pronhepsi, cümlesi, bütün;\allers in \allerm ( insgesamt) hepsi hepsi, tam tamına; ( im Großen und Ganzen) topu topu; ( im Allgemeinen) genel olarak; ( kurzum) kısacası, hülasa;\aller auf einmal hep birden, herkes birden;\aller beide/drei her ikisi/üçü;\aller, die dort sind orada bulunan herkes;\aller zehn Minuten (her) on dakikada bir;\aller zwei Tage (her) iki günde bir;auf \aller Fälle kesinlikle, mutlaka; ( so oder so) öyle veya böyle;ein für \allermal ilk ve son defa olmak üzere;dies \allers bütün bunlar, bunların hepsi;\allers auf einmal hepsini birden;\allers, was du willst her istediğini, ne istersen;\allers, was Sie wollen her istediğinizi, ne isterseniz;\aller zu seiner Zeit! her şeyin zamanı var!;vor \allerm her şeyden önce;für \aller Zeiten ebediyen;wer war \allers da? kimler oradaydı?;es waren \aller da herkes oradaydı;ist das \allers? hepsi bu kadar mı?;was soll das \allers? bütün bunlar ne demek oluyor?;in \allerr Frühe erkenden;die schönste \allerr Mädchen/Tage kızların/günlerin en güzeli;es ist noch nicht \allerr Tage Abend gün doğmadan neler doğar;wir \aller hepimiz -
12 durchaus
-
13 erforderlich
erforderlich [ɛɐ'fɔrdɐlıç] adjgerekli;für \erforderlich halten gerekli bulmak;unbedingt \erforderlich mutlaka olması gerekli -
14 jede
jede(r, s) ['je:də, -dɐ, -dəs] pron1) ( substantivisch) her;\jeder von uns her birimiz;\jedes einzelne Fenster her (bir) pencere;\jeder Zweite/Dritte her iki/üç kişiden biri;\jeder für sich herkes kendi başına;hier kennt \jeder \jeden burada herkes herkesi tanırauf \jeden Fall kesinlikle, mutlaka;ohne \jeden Grund hiç yoktan, hiçbir sebep yokken;um \jeden Preis (her) ne pahasına olursa olsun;es kann \jeden Augenblick passieren her an olabilir;ohne \jede Hoffnung hiç umut kalmadan -
15 jedenfalls
jedenfalls ['je:dənfals] adv1) ( auf jeden Fall) her hâlde, kesinlikle, mutlaka -
16 nötig
gerekli, lüzumlu;unbedingt \nötig mutlaka gerekli;es ist nicht \nötig hacet yok, gerekmez, gerekliği yok, gerekli değil;wenn \nötig gerekirse;ich habe es nicht \nötig, mir das sagen zu lassen bunları dinlemek zorunda değilim, bunları dinlemeye mecbur değilim -
17 tunlichst
1) ( möglichst) mümkün mertebe2) ( auf jeden Fall) kesinlikle, her hâlde, mutlaka -
18 unfehlbar
-
19 durchaus
kesinliklemutlakatümüyle -
20 unbedingt
kayıtsızkesinliklemutlakaşartsız
См. также в других словарях:
mutlaka — zf., Ar. muṭlaḳā Kesinlikle Mutlaka sabırsızlığından kendi kendine soyunmaya girmiştir. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
mutlaka — (A.) [ ﺎﻘﻠﻄﻡ ] kesinlikle, zorunlu olarak, kayıtsız şartsız … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
MUTLAKA — Ne olursa olsun, her halde, ill … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ekseriyyet -i mutlaka — [ ﻪﻘﻠﻄﻡ ﺖیﺮﺜﮐا ] çoğunluk … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
EKSERİYET-İ MUTLAKA — f. Yarımın bir fazlasıyla elde edilen ekseriyet, mutlak ekseriyet … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
KAZİYE-İ MUTLAKA — Man: Hiçbir ihtimâl gösterilmeyip, bir şeyin şöyle olduğuna veya olmadığına açıktan açığa hükmolunan kaziyye dir … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
KEFALET-İ MUTLAKA — Huk: Bir kayıt ile bağlı olmıyan kefalet … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
RUBUBİYYET-İ MUTLAKA — Herşeyi kaplayan ve idaresi altına almış olan Allah ın rububiyeti.(Evet bütün kâinatta hususan zihayatlarda ve bilhassa terbiye ve iaşelerinde her tarafta aynı tarzda ve umulmadık bir surette beraber ve birbiri içinde hakimâne, rahimâne bir dest… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ULUHİYET-İ MUTLAKA — Kayıt altında olmayan, mutlak uluhiyet. Ancak bir tek İlâhın mâbud oluşu.(Evet, nev i beşerin her taifesi birer nevi ibadetle fıtrî gibi meşgul olması ve sair zihayatın belki cemâdâtın dahi fıtrî hizmetleri birer nevi ibadet hükmünde bulunması ve … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İARE-İ MUTLAKA — Bir mülkün, bir eşyanın sâhibi tarafından hiç bir şart ve kayda bağlı kalmayarak başka birine ödünç verilmesi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İDARE-İ MUTLAKA — Bir hükümdarla idare. Bir hükümdarın idare ve yönetimi altında bulunan devlet. Mutlakiyet idaresi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük