-
1 kazan
kazan Kessel m;kazan kaldırmak meutern, sich empören;-in kazanı kapalı kaynamak Person zugeknöpft sein -
2 kazan
kazan s1) Kessel m2) kafam \kazan oldu ( gürültüden) mir brummt der Kopf; ( zihni yorulmak) mir raucht der Kopf, mir brummt der Schädel -
3 kazán
kazán, -ok Heizkessel m -
4 kazán
(DE) Dampfkessel {r}; Erhitzer {r}; Hochofen {r}; Kessel {r}; Kesselanlage {e}; Kocher {r}; Schmelzofen {r}; Schmelzöfen {pl}; Siedekessel {r}; (EN) boiler; express boiler; furnace -
5 kazan
v. kotao -
6 kazan
v. kazna -
7 kazan dairesi
Kesselraum m -
8 kazan taşı
ohne pl Kesselstein m -
9 Казанская икона Божией Матери
nchrist. Ikone der Gottesmutter von KazanУниверсальный русско-немецкий словарь > Казанская икона Божией Матери
-
10 день Казанской иконы Божией Матери
Универсальный русско-немецкий словарь > день Казанской иконы Божией Матери
-
11 bağışıklık
vergi bağışıklığı Steuerfreiheit f;bağışıklık kazan(dır)ma Immunisierung f -
12 boşaltmak
vt1) ausleeren; ( barsakları) leeren; ( kamyonu, gemiyi) abladen, entladen; ( yükü) ausladen, abladen; ( pili) entladen; ( bavulu) auspacken; ( dolabı) ausräumençöplerini bahçemize boşalttı er hat seinen Müll bei uns im Garten abgeladenmasanın üstünü \boşaltmak den Tisch freimachentulumba ile \boşaltmak auspumpenyemek artıklarını çöp tenekesine \boşaltmak die Essensreste in den Mülleimer leeren -
13 çukur
çukur s1) Grube fel için \çukur kazan, kendisi içine düşer ( prov) wer andern eine Grube gräbt, fällt selbst hineinbir ayağı \çukurda olmak mit einem Bein im Grab stehen -
14 düşmek
I vi1) fallen; ( yere) hinfallen, stürzenattan/merdivenden \düşmek vom Pferd/von der Leiter stürzenbir şeyin içine \düşmek in etw hineinfallenayağı takılıp düştü er ist gestolpert und hingefallenel için çukur [o kuyu] kazan, kendisi içine düşer ( prov) wer andern eine Grube gräbt, fällt selbst hineinbana ne kadar düşüyor? wie viel fällt für mich ab?3) ( yanılgıya) erliegenesir \düşmek in Gefangenschaft geratenbirinin pençesine \düşmek ( fam) in jds Fänge geratentam adamına \düşmek bei jdm an den Falschen geraten6) verfallen (in)fakir \düşmek in Armut verfallen7) ling ausfallen, wegfallen8) zufallenbu görev/ödev bana düştü diese Pflicht/Aufgabe ist mir zugefallen9) ( uçak) abstürzenuçak denize düştü das Flugzeug stürzte ins Meer ab -
15 el
el s1. 1) Hand f\el \ele Hand in Hand\el çırpmak in die Hände klatschenbir şeye \el koymak etw beschlagnahmen [o einziehen], etw sicherstellenbir şeyi \el altından satmak etw unter der Hand verkaufen\elde etmek ( bir şeyi) erlangen/erreichen/bekommen; ( bir kimseyi) (für sich) gewinnen, erobern; ( kendi hizmetine almak) abwerbenbirini bir şey için \elde etmek jdn für etw gewinnenbir şeyi \elde tutmak etw besitzen\elden ağıza yaşamak von der Hand in den Mund leben\elden çıkmak abhandenkommenbir şeyi \ele almak ( fig) etw in die Hand nehmen, etw anpacken, etw ergreifen; ( konuyu, sorunu) behandelnbirini/kendini \ele vermek jdn/sich verraten\elimde değil es liegt nicht in meiner Hand, ich kann nichts dafür\elinde olmak/olmamak etwas/nichts dafürkönnen\elinden geleni yapmak sein Bestes [o Bestmögliches] tun, sein Äußerstes tun, alles Menschenmögliche tun\elinden gelmek können\elinden gelmemek nicht anders können\elinden gelmiyormuş gibi yapma! stell dich nicht so ungeschickt an!\elinden iyi iş gelmek geschickt seinbir şeyi \eline almak etw in [o auf] die Hand nehmenbirinin \eline su dökemez olmak ( fig) jdm nicht das Wasser reichen könnenbir şeyde \elini çabuk tutmak ( fam) mit etw schnell bei der Hand sein\elini kolunu sallaya sallaya mit leeren Händenbirinin \elini sıkmak jdm die Hand schütteln [o drücken]bir şeyden \elini ayağını çekmek sich zurückziehen von etw\elini ayağını öpeyim ich flehe dich anbirine \elini uzatmak jdm die Hand reichenbir \el bir \eli yıkar, iki \el bir yüzü yıkar ( prov) eine Hand wäscht die anderebirinci/ikinci \elden aus erster/zweiter Handçek \elini! Hände weg!sol/sağ \el(de) linke(r) /rechte(r) Hand\elle tutulur gözle görülür greifbar, handgreiflich; ( çok belirgin) deutlich erkennbarbu \el das liegt auf der Hand\elinden geleni yapmak alles tun, was in seiner Macht steht, sein Bestes geben\elinden gelmek können\elinden gelmemek nicht anders können3) ( iskambilde)iyi bir \eli olmak ein gutes Blatt (auf der Hand) haben2. s\el için çukur [o kuyu] kazan, kendisi içine düşer ( prov) wer andern eine Grube gräbt, fällt selbst hinein\el kazanıyla aş kaynatmak ( fig) sich mit fremden Federn schmücken -
16 kafa
kafa s\kafa dinlemek abschalten, sich entspannenbirini \kafa kola almak ( fig) jdn auf den Arm nehmen\kafa yormak ( fam) sich den Kopf zerbrechen\kafadan atmak ( fam) erfinden\kafadan kontak olmak ( fam) einen Dachschaden haben\kafanı bir işletsene! denk doch mal scharf nach!\kafası dumanlı ( fam) benebelt\kafası durmak nicht mehr denken könnenbir şeyi \kafasından çıkarmak sich etw aus dem Kopf schlagen\kafasını taştan taşa çarpmak ( fig) (etw) bitter bereuenbirinin \kafasını uçurmak jdm den Kopf abschlagenbir şeyi \kafaya koymak sich etw in den Kopf setzen\kafayı çalıştırmak scharf nachdenken\kafayı çekmek (sl) sich besaufen\kafayı işletmek scharf nachdenken\kafam kazan oldu ( gürültüden) mir brummt der Kopf; ( zihni yorulmak) mir raucht der Kopf, mir brummt der Schädel -
17 kendi
I adj eigen\kendi ekseni etrafında dönmek sich um die eigene Achse drehen\kendi evim mein eigenes Haus\kendi kabuğuna çekilmek ( fig) sich abkapseln\kendi kanatlarıyla uçmak ( fig) sein eigener Herr sein\kendi yağıyla kavrulmak ( fig) o ( fam) im eigenen Saft schmoren; ( kimseye ihtiyacı olmamak) auf eigenen Füßen stehenonu \kendi gözümle gördüm ich habe es mit eigenen Augen gesehenII pron sich\kendinden geçmek ( fam) ( bayılmak); in Ohnmacht fallen; ( fam) ( coşkuya kapılmak) außer sich geraten (ganz) aus dem Häuschen geraten; ( fam) ( uyuya kalmak) einnicken\kendine mal etmek sich aneignen(\kendi) \kendini aldatmak sich (selbst) betrügen\kendini asmak sich erhängen\kendini birisinin yerine koymak sich in jdn hineinversetzen\kendim ich selbst\kendin du selbst\kendine iyi bak! pass gut auf dich auf!\kendini benim yerime bir koysana! versetz dich doch mal in meine Lage hinein!bunu \kendin mi yaptın? hast du das selbst gemacht?bunu \kendisi yapsın er soll das selbst machenel için çukur [o kuyu] kazan, \kendisi içine düşer ( prov) wer andern eine Grube gräbt, fällt selbst hinein
См. также в других словарях:
KAZAN (E.) — Homme de théâtre venu tardivement au cinéma, Elia Kazan s’est cependant imposé comme le cinéaste le plus lyrique (avec Nicholas Ray) du cinéma américain des années d’après guerre; ses héros, indécis, violents, tourmentés, sont parmi les plus… … Encyclopédie Universelle
Kazan — steht für: die tatarische Umschrift der Stadt Kasan in der russischen Republik Tatarstan einen Landkreis in der türkischen Provinz Ankara, siehe Kazan (Türkei) den Namen von Engstellen in/an der Donau, siehe Kazan Engen den Namen eines… … Deutsch Wikipedia
kazan — kàzan m DEFINICIJA 1. razg. reg. a. kotao b. ono što je nalik kazanu ili ima sličnu namjenu [rakijski kazan] c. lonac 2. geogr. mjesto u koritu potoka ili rijeke kad presuši, gdje se zadržala voda i gdje je moguće napojiti stoku 3. vojn. područje … Hrvatski jezični portal
KAZAN — KAZAN, capital of Tatarstan autonomous republic, in the Russian Federation, an important commercial and industrial center, mainly of the oil industry. Until the 1917 Revolution, Kazan was outside the Jewish pale of settlement . In 1861, 184 Jews… … Encyclopedia of Judaism
Kazan — Kazan, Elia Kazan, Escuela de * * * Ciudad (pob., est. 2001: 1.090.200 hab.), capital de la República de Tatarstán, Rusia occidental. Situada en la confluencia de los ríos Volga y Kazanka, fue fundada en el s. XIII por los mongoles de la Horda de … Enciclopedia Universal
Kazan — [kə zɑːn], Elia, eigentlich E. Kazanjoglous, amerikanischer Regisseur und Schriftsteller griechischer Abstammung, * Konstantinopel 7. 9. 1909; arbeitete mit dem Group Theatre in New York; 1935 41 Bühnen und Filmschauspieler; Theaterregisseur;… … Universal-Lexikon
Kazan — v. de la Fédération de Russie, cap. du Tatarstan, sur la Volga; 1 084 000 hab. Centre comm., universitaire et industr. Cap. mongole plusieurs fois prise et dévastée par les Russes (notam. en 1552). Kremlin (1555) renfermant une cath. (XVIe s.).… … Encyclopédie Universelle
kazan — kȃzan ž <I i/kȃžnju> DEFINICIJA ekspr. kazna [kazan Božja] ETIMOLOGIJA vidi kazna … Hrvatski jezični portal
Kazan — (izg. kazȇn/ob. kazȃn), Elia (pravo ime E. Kazanjoglous) (1909) DEFINICIJA američki filmski i kazališni redatelj, u početku zapažen po kazališnim postavama T. Williamsa i A. Millera, kasnije autor filmskih klasika, u dva navrata dobitnik Oskara… … Hrvatski jezični portal
kàzan — m 1. {{001f}}razg. reg. a. {{001f}}kotao b. {{001f}}ono što je nalik kazanu ili ima sličnu namjenu [rakijski ∼] c. {{001f}}lonac 2. {{001f}}geogr. mjesto u koritu potoka ili rijeke kad presuši, gdje se zadržala voda i gdje je moguće napojiti… … Veliki rječnik hrvatskoga jezika
kȃzan — ž 〈I i/kȃžnju〉 ekspr. kazna [∼ Božja] … Veliki rječnik hrvatskoga jezika