-
1 kanaat
\kanaat etmek sich begnügen (-e mit)kıt \kanaat geçinmek sein Leben fristenaza \kanaat etmeyen çoğu bulamaz ( prov) wer den Pfennig nicht ehrt, ist des Talers nicht wert\kanaat getirmek sich überzeugen (-e von) -
2 kanaat
-e kanaat etmek sich zufrieden geben mit;-e kanaat getirmek zu dem Schluss kommen, dass …;kanaatimce nach meiner Überzeugung -
3 kanaat
",-ti 1. opinion, belief; conviction: umumi kanaat public opinion. kanaatimce in my opinion. 2. believing, being of the opinion that: Paşanın bizi ziyaret edeceğine kanaatim yok. I don´t believe the pasha´s going to visit us. 3. being content with what one has, contentment with what one has. 4. being satisfied with a small or a moderate amount; frugality; moderation. 5. acceptance of what fate metes out to one. (bir) - beslemek to cherish the idea of...: Beni yanlarına alacaklar diye bir kanaat besliyor. He cherishes the idea of their taking him along. - dönemi semester (of an academic year). - etmek 1. /la or a/ to be content with, be satisfied with; to content oneself with. 2. /a/ to accept (what fate metes out to one). - getirmek /a/ to be convinced, be persuaded, believe. - notu final grade (given at the end of either a semester or a school year). - notu dönemi semester (of an academic year). -inde olmak to believe, be of the opinion that...: Bir büyünün vaziyeti değiştireceği kanaatinde değilim. I don´t think a magic spell will change things. - sahibi 1. person who is content with what he has. 2. person who is content with little. 3. person who accepts what fate metes out to him. - uyandırmak /da/ to give (someone) (a certain) idea: Öyle yaparsan herkeste kötü bir kanaat uyandırırsın. If you do that you´ll cause people to think badly of you." -
4 kanaat
убежде́ние (с)* * *- ti1) удовлетворённость; непритяза́тельностьkanaat etmek — дово́льствоваться, удовлетворя́ться чем
2) уве́ренность, убеждённость, ве́раsınıfını / geçeceğine kanaatim yok — у меня́ нет уве́ренности, что он перейдёт в сле́дующий класс
3) мне́ние, убежде́ниеbiz kanaatlerimizi açık söyleriz — мы своё мне́ние выска́зываем откры́то
kanaat getirmek — пове́рить, убеди́ться
-
5 kanaat
[T kanaat, Tk kanagat, from Ar qanaat]: satisfactionA Concise Gagauz Dictionary with etymologies and Turkish, Azerbaijani and Turkmen cognates > kanaat
-
6 kanâat
arapça قناعت yetinme. kanaat etmek yetinmek. -
7 kanaat
кәнәгәт -
8 kanaat
n. opinion, reading, conviction -
9 kanaat
qinyat--------ray -
10 kanaat
Qənaət -
11 kanaat
шIошъ зыфэгъэхъу -
12 kanaat
γνώμη, εκτίμηση, αντίληψη, πεποίθηση -
13 kanaat
إيمانثقةقناعةقنعوثوق -
14 kanaat
1. إيمان [إِيمان]Anlamı: kanma, inanma2. ثقة [ثِقَة]Anlamı: kanma, inanma3. قناعة [قَنَاعَة]Anlamı: kanma, inanma4. قناعة [قَنَاعَة]Anlamı: elindekinden hoşnut olma durumu5. قنع [قَنَع]Anlamı: elindekinden hoşnut olma durumu6. وثوق [وُثُوق]Anlamı: kanma, inanma -
15 kanaat
"conviction, opinion; contentment, satisfaction" -
16 kanâat
qənaət -
17 kanaat etmek
v. confine oneself to -
18 kanaat getirme
qîm -
19 kanaat getirmek
qinyatanîn -
20 kanaat etmek
зыфигъэхъун, разэ хъун, езэгъын
См. также в других словарях:
kanaat — is., ti, Ar. ḳanāˁat 1) Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum 2) Kanma, inanma Sınıfını geçeceğine kanaatim yok. 3) Kanış, kanı, inanç, düşünce Biz kanaatlerimizi açık söyleriz. E. İ. Benice… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kanâat — (A.) [ ﺖﻋﺎﻨﻗ ] yetinme. ♦ kanaat etmek yetinmek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
kanaat etmek — yetinmek Halk, gördüklerine kanaat ederek ve oyunun bittiğini anlayarak memnun, sessizce tiyatroyu boşalttılar. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
kanaat getirmek — kanmak, aklı yatmak, inanmak Artık Kâmuran ın ömrümün en büyük aşkı, geleceğime bir tek hâkim kudret olduğuna kanaat getirdim. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
KANAAT — Aç gözlü olmayıp hırs göstermemek. Kısmetinden fazlasına göz dikmemek. Helâl ile yetinip haramı istememek. Az şeyi de olsa kısmetine razı olmak.(Semere i sa yine ve kısmetine rıza kanaattir, meyl i sa yi kuvvetlendirir. Mevcuda iktifa… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
KÜNC-İ KANAAT — Kanaat köşesi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
kanaat gibi devlet olmaz — elindekiyle yetinmesini bilen kişi yokluk nedir bilmez anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıt kanaat — zf. Yoksulluk içinde ve güçlükle (geçinmek) Orada toprakla uğraşıyor, kıt kanaat geçiniyordu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz — büyük şeyleri elde edebilmek için önce küçük şeylerle yetinmek gerekir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
fikir edinmek — kanaat sahibi olmak Ama ben, bir kitap üzerine bir fikir edinmek istedim mi o kitabı kendim okurum. N. Ataç … Çağatay Osmanlı Sözlük
KANU' — Kanaat sâhibi. Kanaatkâr, kanaatli. Hakkına razı olan … Yeni Lügat Türkçe Sözlük