-
1 kalmak
استمربقيداممكث -
2 kalmak
1. استمر [اِسْتَمَرَّ]Anlamı: olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek2. بقي [بَقِيَ]Anlamı: olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek3. دام [دامَ]Anlamı: olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek4. مكث [مَكَثَ]Anlamı: konaklamak, konmak, oturmak -
3 artakalmak
1. تبقى [تَبَقَّى]Anlamı: geriye kalmak, elde kalmak, artmak2. سئر [سَئِرَ]Anlamı: geriye kalmak, elde kalmak, artmak3. ظل [ظَلَّ]Anlamı: geriye kalmak, elde kalmak, artmak -
4 beklemek
1. ارتقب [اِرْتَقَبَ]Anlamı: bir yerde kalmak, durmak, bir şeyi gözetmek2. استنظر [اِسْتَنْظَرَ]Anlamı: bir yerde kalmak, durmak, bir şeyi gözetmek3. انتظار [اِنْتِظار]Anlamı: bir yerde kalmak, durmak, bir şeyi gözetmek4. ترقب [تَرَقَّبَ]Anlamı: bir yerde kalmak, durmak, bir şeyi gözetmek -
5 kalım
1. استقرار [اِسْتِقْرار]Anlamı: kalmak işi2. بقاء [بَقَاء]Anlamı: kalmak işi3. ثبوت [ثُبُوت]Anlamı: kalmak işi4. لبث [لَبْث]Anlamı: kalmak işi -
6 artmak
1. ازداد [اِزْدادَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak2. استفاض [اِسْتَفَاضَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak3. تبقى [تَبَقَّى]4. تزايد [تَزَايَدَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak5. تكاثر [تكَاثَرَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak6. توافر [تَوَافَرَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak7. توفر [تَوَفَّرَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak8. زاد [زادَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak9. سئر [سَئِرَ]10. ظل [ظَلَّ]11. غزر [غَزُرَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak12. كثر [كَثُرَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak13. وفر [وَفَّرَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak -
7 çatallaşmak
1. تشعب [تَشَعَّبَ]2. تعسر [تَعَسَّرَ]3. تفرع [تَفَرَّعَ] -
8 züğürtlemek
1. أترب [أَتْرَبَ]Anlamı: parasız, meteliksiz kalmak2. افتقر [اِفْتَقَرَ]Anlamı: parasız, meteliksiz kalmak3. فقر [فَقُرَ]Anlamı: parasız, meteliksiz kalmak -
9 aksamak
1. تأخر [تَأَخَّرَ]Anlamı: ani geri kalmak2. تعطل [تَعَطَّلَ]Anlamı: ani geri kalmak3. خزعل [خَزْعَلَ]Anlamı: hafif topallamak4. ظلع [ظَلَعَ]Anlamı: hafif topallamak5. عرج [عَرَجَ]Anlamı: hafif topallamak6. عرج [عَرِجَ]Anlamı: hafif topallamak -
10 durmak
1. انقطع [اِنْقَطَعَ]Anlamı: dinmek, kesilmek2. تعطل [تَعَطَّلَ]Anlamı: ışlemez olmak, çalışmamak3. تقطع [تَقَطَّعَ]Anlamı: dinmek, kesilmek4. توقف [تَوَقَّفَ]Anlamı: hareketsiz kalmak5. حيا [حَيَّا]Anlamı: varlığını sürdürmek6. وقف [وَقَفَ]Anlamı: hareketsiz kalmak -
11 tenhalaşmak
-
12 yapışmak
1. لزج [لَزِج]Anlamı: bir yere tutunup kalmak2. لصق [لَصِقَ]Anlamı: bir yere tutunup kalmak3. مسك [مَسَكَ]Anlamı: sıkıca tutmak -
13 çakılmak
تسمر [تَسَمَّرَ]Anlamı: hızla düşüp saplanmak, bir yerde hareketsiz kalmak -
14 dönmek
1. آب [آبَ]2. آض [آضَ]3. أطاف [أَطَافَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak4. أوب [أَوَّبَ]5. اجتاب [اِجْتابَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak6. استحضر [اِسْتَحْضَرَ]Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak7. استذكر [اِسْتَذْكَرَ]Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak8. امتثل [اِمْتَثَلَ]Anlamı: bir şeyi andıracak duruma girmek9. انسحب [اِنْسَحَبَ]10. باء [باءَ]11. تأثر [تَأَثَّرَ]Anlamı: bir şeyi andıracak duruma girmek12. تجول [تَجَوَّلَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak13. تذكر [تَذَكَّرَ]Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak14. ترسم [تَرَسَّمَ]Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak15. تطوف [تَطَوَّفَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak16. تقلب [تَقَلَّبَ]Anlamı: inanç, din ve düşüncesini deiğştirmek17. توجه [تَوَجَّهَ]Anlamı: yönelmek18. ثاب [ثابَ]19. جاب [جَابَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak20. جال [جَالَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak21. حاكى [حاكَى]Anlamı: bir şeyi andıracak duruma girmek22. حذا [حَذَا]Anlamı: bir şeyi andıracak duruma girmek23. حكى [حَكَى]Anlamı: bir şeyi andıracak duruma girmek24. ذكر [ذَكَرَ]Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak25. رجع [رَجَعَ]26. رسب [رَسَبَ]Anlamı: sınıfta kalmak27. عاد [عادَ]28. عاود [عاوَدَ]29. فاء [فاءَ]30. قفل [قَفَلَ]31. قهقر [قَهْقَرَ]32. كر [كَرَّ] -
15 oturmak
1. جلس [جَلَسَ]2. سكن [سَكَنَ]Anlamı: bir yerde sürekli olarak kalmak3. قعد [قَعَدَ]4. ناسب [ناسَبَ]Anlamı: uygun gelmek5. وافق [وافَقَ]Anlamı: uygun gelmek -
16 uymak
1. اتبع [اِتَّبَعَ]Anlamı: bağlı kalmak2. تلاءم [تَلَاءَمَ]Anlamı: ölçüleri birbirini tutmak, uygun düşmek3. طابق [طابَقَ]Anlamı: ölçüleri birbirini tutmak, uygun düşmek -
17 uyuşmak
1. اتفق [اِتَّفَقَ]Anlamı: uzlaşmak, mutabık kalmak2. انسجم [اِنْسَجَمَ]Anlamı: her konuda birbirine uymak3. توافق [تَوَافَقَ]Anlamı: her konuda birbirine uymak4. خدر [خَدِرَ]Anlamı: soğuk, basınç vb. yüzünden vücudun bir yerinden, duygu ve hareket geçici olarak azalmak
См. также в других словарях:
kalmak — kalmak, bırakmak I, 41, 45, 68, 85, 110, 219, 294, 362, 370, 376, 384, 409, 410; I I, 25, 250; III, 30, 49, 156 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
kalmak — nsz, ır 1) Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. T. Buğra 2) Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. O. C. Kaygılı 3) de Konaklamak, konmak Hemen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalmak — çin ve moğul cinsinden bir ulus ismi dir, kalmuk dahi denir … Çağatay Osmanlı Sözlük
payidar kalmak (veya olmak) — kalmak, yok olmamak, yaşamak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. Atatürk … Çağatay Osmanlı Sözlük
arkada kalmak — 1) geriden gelmek, geride kalmak 2) değerce ileride olanların arkasında kalmak, ileri gidememek, geride kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sipsivri kalmak — herkesin çekilmesiyle yalnız kalmak veya ortada kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş başa kalmak — (bir kimseyle veya şeyle) biriyle veya bir şeyle yalnız kalmak Odanın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerdim. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortada kalmak — 1) yersiz kalmak, barınacak yer bulamamak 2) güç bir durumda veya iki şey arasında kalmak 3) bir şeyi hiç kimse üzerine almamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaya kalmak — 1) istediği şeyi yapamaz duruma gelmek Yetişmiş adamları, pek çok paraları olanlar bile bu yolda yaya kalıyorlar. M. Ş. Esendal 2) binecek bir şeyi olmamak 3) yardımcısız kalmak İddiası sosyal adalet ilkesi bazında oldukça yaya kalmıştı. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
arkaya kalmak — geride kalmak, sonraya kalmak, geriden gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüzüne hasret kalmak — (bir şeyin) o şeyden yoksun kalmak, hasret kalmak Burada yağdan yumurtadan geçtik, ekmek yüzüne hasret kaldık. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük