-
1 неминуемый
-
2 неотвратимый
-
3 неизбежно
э́то неизбе́жно — bundan kaçınılamaz
-
4 неизбежный
спасти́сь от неизбе́жной сме́рти — muhakkak bir ölümden kurtulmak
-
5 назревать
несов.; сов. - назре́тькри́зис назре́л — bunalım kaçınılmaz oldu
в стране́ назрева́ла революцио́нная ситуа́ция — ülkede bir devrimci durum olgunlaşmaktaydı
2) ( о нарыве) işlemek -
6 исторически
tarihsel yönden / bakımdan / olarakистори́чески неизбе́жный — tarihsel yönden kaçınılmaz
истори́чески обусло́вленный — tarihi koşulların belirlediği
-
7 приводить
несов.; сов. - привести́1) getirmekкто привёл его́ сюда́? — onu buraya getiren kim?
2) götürmekтропи́нка приведёт вас к опу́шке — patika sizi orman kenarına götürür
3) врз götürmek, ulaştırmak, vardırmakэ́то приведёт нас к це́ли — bu bizi hedefimize götürecek / vardıracak
к чему́ э́то приведёт? — bunun sonu nereye varır?
привести́ ма́ссы в движе́ние — yığınları harekete geçirmek
привести́ кого-л. к вла́сти — iktidara getirmek
пока́занный спортсме́ном результа́т привёл его́ к побе́де — aldığı derece sporcuyu galibiyete ulaştırdı
привести́ кого-л. к понима́нию происходя́щего — birini olup bitenlerin anlayışına vardırtmak
э́то неизбе́жно приведёт вас к вопро́су о... — bu, kaçınılmaz olarak sizi...dığı /...ması konusuna ulaştırır
4) düşürmek; vermekприводи́ть кого-л. в у́жас — dehşete düşürmek, birini dehşet vermek
5) getirmekприводи́ть что-л. в гото́вность — hazır duruma getirmek
приводи́ть что-л. в исполне́ние — yerine getirmek, gerçekleştirmek
приводи́ть пригово́р в исполне́ние — hükmü infaz etmek
6) yol açmak, neden olmak; götürmekприводи́ть к негати́вным после́дствиям — olumsuz sonuçlara yol açmak
э́то привело́ его́ к заблужде́нию — bu onu yanılgıya götürdü
7) göstermek; vermek; aktarmakпривести́ цита́ту — bir alıntı vermek
привести́ пе́речень чего-л. — listesini vermek
приведем отры́вок из э́той главы́ — bu bölümden bir parça aktaralım / verelim
приво́дим по́лный перево́д э́той статьи́ — yazının tüm çevirisini veriyoruz
приво́дим за́пись бесе́ды на́шего корреспонде́нта с мини́стром — muhabirimizin Bakanla yaptığı mülakatı (aşağıda) sunuyoruz
выступа́вший не привел никаки́х цифр — konuşan hiç rakam vermedi
привести́ приме́ры — örnek vermek
приводи́ть кого-что-л. в ка́честве приме́ра — örnek (olarak) göstermek
он не привел ни еди́ного фа́кта — tek bir olay dahi göstermedi
привести́ до́вод / доказа́тельство — bir kanıt göstermek / getirmek
••привести́ кого-л. в себя́ — врз kendine getirmek
-
8 фатальный
mukadder, kaçınılmaz -
9 обязательный
zorunlu, mecburi, kaçınılmazТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > обязательный
-
10 форс-мажор
fors-major, kaçınılmaz sebeplerТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > форс-мажор
См. также в других словарях:
kaçınılmaz — sf. İstek ve irade dışında olan Silahlı kuvvet kullanılmasına derhâl karar verilmesinin kaçınılmaz olması hâlinde Cumhurbaşkanı da Türk Silahlı Kuvvetleri nin kullanılmasına karar verebilir. Anayasa … Çağatay Osmanlı Sözlük
MÜBREM — Kaçınılmaz olan. Vazgeçilmez olan. Acele yapılması lüzumlu bulunan. Elzem … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Orhan Pamuk — Ferit Orhan Pamuk Orhan Pamuk in 2008 Born 7 June 1952 (1952 06 07) (age 59) Istanbul, Turkey Occupation … Wikipedia
mübrem — (A.) [ مﺮﺒﻡ ] kaçınılmaz, zorunlu. ♦ mübremleşmek kaçınılmaz bir hal almak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
akşamlık sabahlık — zf. Nerede ise, kaçınılmaz sonuç pek yakında … Çağatay Osmanlı Sözlük
baht — is., Far. baḫt 1) Olacakların, kaçınılmaz olduğunu belirleyen ilahî iradenin insan için veya bir toplum için çizdiği hayat tarzı, kader, talih 2) Şans Ben Atatürk ü birkaç defa görmek bahtına erenlerdenim. H. Taner Birleşik Sözler bahtı açık… … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirlenimcilik — is., ği, fel. Her olayın başka olayların gerekli ve kaçınılmaz bir sonucu olduğunu ileri süren öğreti, gerekircilik, determinizm … Çağatay Osmanlı Sözlük
delirtici — sf. Delirten Sökük dikmek gibi usandırıcı, delirtici, ama kaçınılmaz bir işe girişmiştim. T. Uyar … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaçınılmazlık — is., ğı Kaçınılmaz olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
kader — is., Ar. ḳader 1) Yazgı Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor / Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor. Y. K. Beyatlı 2) mec. Genellikle kaçınılmaz kötü talih Birleşik Sözler kader birliği kader çizgisi hasbelkader karınca kaderince Atasözü,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mahkûm — sf., huk., Ar. maḥkūm 1) Hükümlü Müebbet hapse mahkûm bir suçlu. 2) mec. Zorunda olan, mecbur Ben burada oturmaya mahkûmum. 3) mec. Kötü bir sonuca varması kaçınılmaz olan Birleşik Sözler eli mahkûm pranga mahkûmu Atasözü, Deyim ve Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük