-
81 şans
şans Chance f; Glück n;bol şanslar! viel Glück!;şans eşitliği Chancengleichheit f;şans oyunu Glücksspiel n;şans tanımak eine Chance haben;şansa kalmak eine Frage des Glülcks ( oder Zufalls) sein;şansı dönmek Glück sich ins Gegenteil verkehren;şansı yaver gitmek, -in şansı olmak Glück haben -
82 tabanvay
-
83 talih
talih [ɑː] Schicksal n; Zufall m; Glück n; Chance f;talih kuşu fig Glücksstern m, Glückslos n;-in talihi yaver gitmek vom Glück begünstigt sein -
84 tan
tan1 Morgendämmerung f;tan ağarmak (oder atmak) v/unp es dämmert -
85 tebdil-i hava
tebdil-i hava osm Luftveränderung f; Kur f;tebdil-i havaya gitmek eine Luftveränderung brauchen, eine Kur machen;tebdil-i havaya gönderilmek (zur Kur) verschickt werden -
86 tepetaklak
1. subst Purzelbaum m; LUFTF Looping n;tepetaklak etmek fig jemanden ruinieren2. adv kopfüber;tepetaklak gitmek fig steil bergab gehen -
87 tersine
tersine im Gegenteil, vielmehr;-i tersine çevirmek ins Gegenteil verkehren A;tersine dönmek umgekehrt ausfallen;tersine gitmek schief gehen; nicht ausstehen ( oder nicht leiden) können A -
88 tıkır
tıkır1: tıkırında (alles) in Butter;onun işi tıkırında er hat es gut; bei ihm ist alles geregelt;tıkırı yolunda olmak in gesicherten Verhältnissen leben;-i tıkırına koymak in Ordnung bringen A;tıkırında in Ordnung;tıkırında gitmek fig glatt gehentıkır2: tıkır tıkır bim; klimpernd (Münze); tick- -tack (Uhr); fig reibungslos, wie geschmiert (gehen); ohne zu stocken (antworten) -
89 tırıs
tırıs Trab m;tırıs gitmek traben;tırıs tırıs eiligst; verschämt, zögernd;tırısa kalkmak lostraben -
90 tuhaf
tuhaf olmak ratlos, perplex sein;işin tuhafı das Komische daran ist, (dass) …;tuhafına gitmek jemandem merkwürdig ( oder komisch) vorkommen -
91 unutulmak
-
92 üzere
üzere konj um … zu; wie; … wovon; falls, unter der Bedingung, dass …;-mek üzere olmak im Begriff sein, zu …; gerade;Beispiele gitmek üzere kalktı er stand auf, um zu gehen;yukarda yazıldığı üzere wie oben beschrieben;ikisi kız olmak üzere üç çocuğu var sie hat drei Kinder, von denen zwei Mädchen sind;gelmek üzere er kommt gleich -
93 vız
vız Summen n (der Insekten); Sausen n; -
94 yaban
yaban Wildnis f, Einöde f; Wilde(r); wild, Wild-;-i yabana atmak nicht für voll nehmen A; fig hinweggehen (über A); verachten;yabana gitmek fig verpuffen;yabana söylemek fam Stuss reden -
95 yağma
yağma Raub m; Plünderung f; Raubzug m; ausgeraubt;-i yağma etmek ausrauben, ausplündern; HIST einen Raubzug durchführen;yağma gitmek reißenden Absatz finden;yağma yok! nix da! -
96 yanlış
yanlış Fehler m; fehlerhaft, verkehrt, falsch;yanlış anlamak falsch verstehen, missverstehen;yanlış bilmek falsch unterrichtet sein;yanlış yola gitmek den verkehrten Weg einschlagen;yanlış kapı çalmak fig sich an die verkehrte Adresse wenden;hesabı(nı) yanlış tutmak sich verrechnen;yanlış yere fälschlich -
97 yayan
yayan zu Fuß; fig unbedarft, ahnungslos;yayan gitmek (zu Fuß) gehen, marschieren;yayan yapıldak auf Schusters Rappen -
98 yelken
yelken MAR Segel n;yelkenle gitmek segeln;yelken açmak die Segel setzen;yelken basmak absegeln;yelken bezi Segeltuch n;yelken sporu Segelsport m;yelken yarışı Segelregatta f;yelkenleri suya indirmek fig die Segel streichen, sich ergeben -
99 yitmek
yitip gitmek verloren gehen -
100 yol
1. subst Weg m; Reise f; ANAT Gang m; TECH Leitung f; Streifen m (eines Stoffes); Art und Weise f; Mittel n, Mittel und Wege pl; fig Ausweg m; Vorgehen n, Methode f; System n; Ziel n, Zweck m; Mal n; TECH Geschwindigkeit f;-e yol açmak einen Weg bahnen, einen Weg anlegen; -e jemandem den Weg freimachen ( oder freigeben); Platz machen; fig jemandem Vorbild sein; fig führen zu;yol arkadaşı Reisegefährte m, -gefährtin f;yol ayrımı Weggabelung f;-i yol etmek oft besuchen A, Stammgast sein bei D;yol gitmek gehen, unterwegs sein;-e yol görünmek v/unp jemandem eine Reise bevorstehen;-e yol(u) göstermek jemandem den Weg zeigen; fam jemanden hinauswerfen; fig jemandem einen Fingerzeig geben;yolu tutmak den Weg sperren; fig einen Weg einschlagen;-e yol vermek jemandem den Weg freigeben; passieren lassen; fig jemanden rausschmeißen, feuern;yol yordam (Verhaltens)Regeln f/pl; Ordnung f;yola çıkmak aufbrechen; abreisen;(-in) yol(un)a düşmek sich auf den Weg machen in A, zu;yola düzülmek aufbrechen;yola gelmek zur Vernunft kommen;-i yola getirmek jemanden zur Vernunft bringen;yola koyulmak sich auf den Weg machen;yollara düşmek (in den Straßen) umherirren; sich auf die Suche begeben;yolda kalmak liegen bleiben, nicht weiter(fahren) können; sich verspäten;yolun açık olsun! glückliche Reise!; komm gut hin!;yoluna çıkmak jemandem entgegengehen;yoluna girmek in Ordnung kommen, geregelt werden;yoluna koymak regeln, ordnen;-in yolunu beklemek jemandes Kommen erwarten;yolunu kaybetmek den Weg verlieren, sich verirren;yolunu şaşırmak sich verirren;-in yolunu tutmak den Weg einschlagen nach;yolunu yapmak einen Weg bahnen; anlegen2. postp yoluna für A; um G willen; im Namen G;
См. также в других словарях:
gitmek — e, der 1) Bir yere doğru yönelmek 2) den Bir yerden veya bir işten ayrılmak 3) Çıkmak, ulaşmak Bu yol nereye gider? 4) Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak Her gün çalışmaya gidiyor. 5) nsz Sürmek, devam etmek Ama böyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıçın kıçın gitmek — 1) geriye doğru gitmek, geri geri gitmek 2) henüz yürümeyen bebek kıçüstü gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sılaya gitmek — 1) bir süre ayrı kaldığı evini, yurdunu görmeye gitmek Ara sıra memlekete, sılaya gitmek lazım. R. H. Karay 2) anne, baba ve diğer akrabalarını görmek için memlekete gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağır aksak yürümek (veya gitmek veya ilerlemek) — 1) yavaş olarak, istenilen hızda olmayarak yürümek (gitmek, ilerlemek) Hava ve su kirlenmesine karşı mücadele ağır aksak yürüdü. 2) düzensiz, aralıklı olarak yürümek (gitmek, ilerlemek) … Çağatay Osmanlı Sözlük
hacca gitmek — 1) Müslümanlıkta, hac amacıyla Mekke ye gitmek 2) Hristiyanlıkta, kutsal sayılan yerlere gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
basıp gitmek — birdenbire gitmek, aklına koyduğu şeyi yapmak üzere bulunduğu yerden uzaklaşmak, çekip gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ipe gitmek — ölüme gitmek Menfaatine dokunan adam, ipe gitmek için lazım gelen hükümleri giyer. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
acayibine gitmek — yadırgamak, tuhafına gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
badi badi yürümek (veya gitmek veya koşmak) — ördek gibi iki yana sallanarak yürümek (gitmek, koşmak) Hani biz bir çayırda arabayla geçerken bir boğa çıkageldi, köylü korkudan nasıl badi badi koşmaya başlamıştı? A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
deplasmana gitmek (veya çıkmak) — dış sahaya gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dere tepe düz gitmek — engelleri aşarak gitmek Geceleyin ay aydınlığında yola düzüldüler. Dere tepe düz gittiler. Dağlar aştılar. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük