-
1 getirmek
أحضراستحضرجلب -
2 getirmek
1. أحضر [أَحْضَرَ]Anlamı: gelmesini sağlamak2. استحضر [اِسْتَحْضَرَ]Anlamı: gelmesini sağlamak3. جلب [جَلَبَ]Anlamı: gelmesini sağlamak -
3 bütünlemek
1. أتم [أَتَمَّ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak2. أدى [أَدَّى]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak3. أكمل [أَكْمَلَ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak4. أنجز [أَنْجَزَ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak5. أنهى [أَنْهَى]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak6. اختتم [اِخْتَتَمَ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak7. استكمل [اِسْتَكْمَلَ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak8. تمم [تَمَّمَ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak9. حسم [حَسَمَ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak10. طوى [طَوَى]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak11. قضى [قَضَّى]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak12. قضى [قَضَى]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak13. كمل [كَمَّلَ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak14. نجز [نَجَزَ]Anlamı: eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak -
4 güçlendirmek
1. أعمد [أَعْمَدَ]Anlamı: güçlü duruma getirmek2. أقسى [أَقْسَى]Anlamı: güçlü duruma getirmek3. جمد [جَمَّدَ]Anlamı: güçlü duruma getirmek4. دعم [دَعَّمَ]Anlamı: güçlü duruma getirmek5. دعم [دَعَمَ]Anlamı: güçlü duruma getirmek6. رسخ [رَسَّخَ]Anlamı: güçlü duruma getirmek7. رفد [رَفَدَ]Anlamı: güçlü duruma getirmek8. ساعد [ساعَدَ]Anlamı: güçlü duruma getirmek9. ساند [سانَدَ]Anlamı: güçlü duruma getirmek10. صلب [صَلَّبَ]Anlamı: güçlü duruma getirmek11. عزز [عَزَّزَ]Anlamı: güçlü duruma getirmek12. قسى [قَسَّى]Anlamı: güçlü duruma getirmek13. قوى [قَوَّى]Anlamı: güçlü duruma getirmek14. وطد [وَطَّدَ]Anlamı: güçlü duruma getirmek -
5 delmek
1. اجتاب [اِجْتابَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek2. بزل [بَزَلَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek3. ثقب [ثَقَبَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek4. ثقب [ثَقَّبَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek5. جاب [جَابَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek6. خرت [خَرَتَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek7. خرز [خَرَزَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek8. خل [خَلَّ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek9. فخت [فَخَتَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek10. فض [فَضَّ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek11. قض [قَضَّ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek12. نخرب [نَخْرَبَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek13. نقب [نَقَبَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek -
6 eğmek
1. اطوى [اِطَّوَى]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek2. طوى [طَوَى]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek3. عصل [عَصَلَ]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek4. عطف [عَطَّفَ]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek5. عطف [عَطَفَ]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek6. قنطر [قَنْطَرَ]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek7. قوس [قَوَّسَ]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek8. لفت [لَفَتَ]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek9. لفت [لَفَّتَ]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek10. لوى [لَوَّى]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek11. لوى [لَوَى]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek12. عوج [عَوَّجَ]Anlamı: bir şeyi eğik duruma getirmek -
7 büyütmek
1. أجل [أَجَلَّ]Anlamı: büyük duruma getirmek2. أعظم [أَعْظَمَ]Anlamı: büyük duruma getirmek3. أكبر [أَكْبَرَ]Anlamı: büyük duruma getirmek4. أمجد [أَمْجَدَ]Anlamı: büyük duruma getirmek5. احترم [اِحْتَرَمَ]Anlamı: büyük duruma getirmek6. اعتبر [اِعْتَبَرَ]Anlamı: büyük duruma getirmek7. شرف [شَرَّفَ]Anlamı: büyük duruma getirmek8. عظم [عَظَّمَ]Anlamı: büyük duruma getirmek9. فخم [فَخَّمَ]Anlamı: büyük duruma getirmek10. هاب [هابَ]Anlamı: büyük duruma getirmek11. وقر [وَقَّرَ]Anlamı: büyük duruma getirmek -
8 eğriltmek
1. طوى [طَوَى]Anlamı: eğri duruma getirmek2. عصل [عَصَلَ]Anlamı: eğri duruma getirmek3. عطف [عَطَّفَ]Anlamı: eğri duruma getirmek4. عطف [عَطَفَ]Anlamı: eğri duruma getirmek5. قنطر [قَنْطَرَ]Anlamı: eğri duruma getirmek6. قوس [قَوَّسَ]Anlamı: eğri duruma getirmek7. لفت [لَفَتَ]Anlamı: eğri duruma getirmek8. لفت [لَفَّتَ]Anlamı: eğri duruma getirmek9. لوى [لَوَّى]Anlamı: eğri duruma getirmek10. لوى [لَوَى]Anlamı: eğri duruma getirmek11. عوج [عَوَّجَ]Anlamı: eğri duruma getirmek -
9 kanıksamak
1. برم [بَرَم]Anlamı: bıkkınlık getirmek2. برم [بَرِم]Anlamı: bıkkınlık getirmek3. تبرم [تَبَرُّم]Anlamı: bıkkınlık getirmek4. تدرب [تَدَرَّبَ]Anlamı: çok tekrarlama sebebiyle etkilenmez olmak, alışmak5. تمرن [تَمَرَّنَ]Anlamı: çok tekrarlama sebebiyle etkilenmez olmak, alışmak6. سأم [سَأَم]Anlamı: bıkkınlık getirmek7. سئم [سَئِم]Anlamı: bıkkınlık getirmek8. سئم [سَئِمَ]Anlamı: bıkkınlık getirmek9. سآمة [سَآمَة]Anlamı: bıkkınlık getirmek10. سئوم [سَئُوم]Anlamı: bıkkınlık getirmek11. ضجر [ضَجَر]Anlamı: bıkkınlık getirmek12. ضجر [ضَجِر]Anlamı: bıkkınlık getirmek13. مل [مَلّ]Anlamı: bıkkınlık getirmek -
10 saflaştırmak
1. أنقى [أَنْقَى]Anlamı: saf duruma getirmek2. خلص [خَلَّصَ]Anlamı: saf duruma getirmek3. رشح [رَشَّحَ]Anlamı: saf duruma getirmek4. روق [رَوَّقَ]Anlamı: saf duruma getirmek5. زكى [زَكَّى]Anlamı: saf duruma getirmek6. صفى [صَفَّى]Anlamı: saf duruma getirmek7. صول [صَوَّلَ]Anlamı: saf duruma getirmek8. قطر [قَطَّرَ]Anlamı: saf duruma getirmek9. كرر [كَرَّرَ]Anlamı: saf duruma getirmek10. محص [مَحَّصَ]Anlamı: saf duruma getirmek11. نقى [نَقَّى]Anlamı: saf duruma getirmek -
11 cemetmek
1. أجمل [أَجْمَلَ]Anlamı: toplamak, bir araya getirmek2. جمل [جَمَلَ]Anlamı: toplamak, bir araya getirmek3. حزق [حَزَقَ]Anlamı: toplamak, bir araya getirmek4. حشر [حَشَرَ]Anlamı: toplamak, bir araya getirmek5. حوى [حَوَى]Anlamı: toplamak, bir araya getirmek6. رب [رَبَّ]Anlamı: toplamak, bir araya getirmek7. قطب [قَطَبَ]Anlamı: toplamak, bir araya getirmek8. لملم [لَمْلَمَ]Anlamı: toplamak, bir araya getirmek9. لم [لَمَّ]Anlamı: toplamak, bir araya getirmek10. هبش [هَبَشَ]Anlamı: toplamak, bir araya getirmek -
12 düzlemek
1. أسوى [أَسْوَى]Anlamı: düzlem durumuna getirmek2. بسط [بَسَطَ]Anlamı: düzlem durumuna getirmek3. دك [دَكَّ]Anlamı: düzlem durumuna getirmek4. سطح [سَطَحَ]Anlamı: düzlem durumuna getirmek5. سطح [سَطَّحَ]Anlamı: düzlem durumuna getirmek6. سوى [سَوَّى]Anlamı: düzlem durumuna getirmek7. فرش [فَرَشَ]Anlamı: düzlem durumuna getirmek8. مهد [مَهَّدَ]Anlamı: düzlem durumuna getirmek9. وطأ [وَطَّأَ]Anlamı: düzlem durumuna getirmek10. وهد [وَهَّدَ]Anlamı: düzlem durumuna getirmek -
13 kapamak
1. أخفى [أَخْفَى]2. آصد [آصَدَ]Anlamı: bir açıklığı örtmek için, bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek3. أصد [أَصَّدَ]Anlamı: bir açıklığı örtmek için, bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek4. أغلق [أَغْلَقَ]Anlamı: bir açıklığı örtmek için, bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek5. أقفل [أَقْفَلَ]Anlamı: bir açıklığı örtmek için, bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek6. أوصد [أَوْصَدَ]Anlamı: bir açıklığı örtmek için, bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek7. دربس [دَرْبَسَ]Anlamı: bir açıklığı örtmek için, bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek8. سد [سَدَّ]Anlamı: tıkamak, içini doldurmak9. سكر [سَكَرَ]Anlamı: bir açıklığı örtmek için, bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek10. صك [صَكَّ]Anlamı: bir açıklığı örtmek için, bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek11. غلق [غَلَقَ]Anlamı: bir açıklığı örtmek için, bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek12. قفل [قَفَّلَ]Anlamı: bir açıklığı örtmek için, bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek13. كتم [كَتَمَ] -
14 ısıtmak
1. أحر [أَحَرَّ]Anlamı: sıcak duruma getirmek2. أحمى [أَحْمَى]Anlamı: sıcak duruma getirmek3. أدفأ [أَدْفَأَ]Anlamı: sıcak duruma getirmek4. أسخن [أَسْخَنَ]Anlamı: sıcak duruma getirmek5. أصلى [أَصْلَى]Anlamı: sıcak duruma getirmek6. حم [حَمَّ]Anlamı: sıcak duruma getirmek7. دفأ [دَفَّأَ]Anlamı: sıcak duruma getirmek8. سخن [سَخَّنَ]Anlamı: sıcak duruma getirmek9. صلى [صَلَّى]Anlamı: sıcak duruma getirmek -
15 düzmek
1. أنشأ [أَنْشَأَ]Anlamı: yaratmak, oluşturmak2. أهب [أَهَّبَ]3. جدول [جَدْوَلَ]4. دبر [دَبَّرَ]5. رتب [رَتَّبَ]6. سوى [سَوَّى]7. ضبط [ضَبَطَ]8. فطر [فَطَرَ]Anlamı: yaratmak, oluşturmak9. كون [كَوَّنَ]Anlamı: yaratmak, oluşturmak10. نظم [نَظَّمَ]11. هيأ [هَيَّأَ] -
16 basitleştirmek
1. بسط [بَسَّطَ]2. سنى [سَنَّى]3. سهل [سَهَّلَ]4. مهد [مَهَّدَ]5. هون [هَوَّنَ]6. وهد [وَهَّدَ]7. يسر [يَسَّرَ] -
17 boklamak
1. أنجس [أَنْجَسَ]Anlamı: kötü duruma getirmek2. أوسخ [أَوْسَخَ]Anlamı: kötü duruma getirmek3. دنس [دَنَّسَ]Anlamı: kötü duruma getirmek4. قذر [قَذَّرَ]Anlamı: kötü duruma getirmek5. لوث [لَوَّثَ]Anlamı: kötü duruma getirmek6. نجس [نَجَّسَ]Anlamı: kötü duruma getirmek7. وسخ [وَسَّخَ]Anlamı: kötü duruma getirmek -
18 düzeltmek
1. أصلح [أَصْلَحَ]Anlamı: düzgün duruma getirmek2. ألأم [أَلْأَمَ]Anlamı: düzgün duruma getirmek3. تدارك [تَدَارَكَ]Anlamı: düzgün duruma getirmek4. رم [رَمَّ]Anlamı: düzgün duruma getirmek5. رمم [رَمَّمَ]Anlamı: düzgün duruma getirmek6. صوب [صَوَّبَ]Anlamı: düzgün duruma getirmek7. ضبط [ضَبَطَ]Anlamı: düzgün duruma getirmek -
19 kirletmek
1. أبرز [أَبْرَزَ]Anlamı: küçük veya büyük aptesini yapmak2. أنجس [أَنْجَسَ]Anlamı: kirli duruma getirmek3. أوسخ [أَوْسَخَ]Anlamı: kirli duruma getirmek4. بال [بالَ]Anlamı: küçük veya büyük aptesini yapmak5. برز [بَرَّزَ]Anlamı: küçük veya büyük aptesini yapmak6. بول [بَوَّلَ]Anlamı: küçük veya büyük aptesini yapmak7. تبرز [تَبَرَّز]Anlamı: küçük veya büyük aptesini yapmak8. تبول [تَبَوَّلَ]Anlamı: küçük veya büyük aptesini yapmak9. تغوط [تَغَوَّطَ]Anlamı: küçük veya büyük aptesini yapmak10. خرئ [خَرِئَ]Anlamı: küçük veya büyük aptesini yapmak11. دنس [دَنَّسَ]Anlamı: kirli duruma getirmek12. شخ [شَخَّ]Anlamı: küçük veya büyük aptesini yapmak13. قذر [قَذَّرَ]Anlamı: kirli duruma getirmek14. لوث [لَوَّثَ]Anlamı: kirli duruma getirmek15. نجس [نَجَّسَ]Anlamı: kirli duruma getirmek16. وسخ [وَسَّخَ]Anlamı: kirli duruma getirmek -
20 kurban
1. أضحية [أُضْحِيَّة]2. ذبيحة [ذَبِيحَة]3. ضحية [ضَحِيَّة]4. قربان [قُرْبان]5. نسك [نُسُك]6. نسيكة [نَسِيكَة]7. هدي [هَدْي]
См. также в других словарях:
getirmek — e 1) Gelmesini sağlamak Dün bir deri bir kemik hâlinde eve getirip bırakmışlar. R. N. Güntekin 2) de Bir şeyi yanında veya üstünde bulundurmak 3) i Erişmek veya eriştiğini sanmak Baharı getirdik. 4) nsz İleri sürmek Örnek getirmek. 5) nsz Sebep… … Çağatay Osmanlı Sözlük
...-ına (veya ...-ine) getirmek — birini, istediğini yaptıracak duruma getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
açıklık getirmek (veya kazandırmak) — bir konu veya sorunu anlaşılır duruma getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
olupbittiye getirmek — oldubittiye getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
peresesine getirmek — tam sırasını, uygun zamanını bulmak, biçimine getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
uğur getirmek — iyilik, şans, talih, bereket getirmek Emeti ile evlenmek, Satılmış a uğur getirmişti. E. E. Talu … Çağatay Osmanlı Sözlük
... demeye getirmek — doğrudan söylemeyip dolayısıyla anlatmak Çağımızı kötülemek, bugün gerçek şair, eskisinden azdır demeye getirmek için mi söylüyorum bunları... N. Ataç … Çağatay Osmanlı Sözlük
açmaza getirmek (veya düşürmek) — düzen, hile yapmak, bir kimseyi oyuna getirmek, zor duruma sokmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
emdiği sütü burnundan getirmek — anasından emdiği sütü burnundan getirmek Bu olanları başka birinden işitecek olursam emdiğin sütü burnundan getiririm. B. Günel … Çağatay Osmanlı Sözlük
fütur getirmek — bezginlik getirmek, bezmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hizaya getirmek — birinin davranışlarını düzeltmek, yola getirmek Bir defada sözü, beni meslek hayatımda hizaya getiren uyarmalardan biri olmuştur. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük