-
121 actual ground zero
gerçek yer düzeyi -
122 actual key
gerçek anahtar -
123 actual output
gerçek verim -
124 actual power
gerçek güç -
125 apparent noon
gerçek ögle -
126 apparent solar time
gerçek günes zamani -
127 assume
gerçek saymak, varsaymak, farz etmek; ele geçirmek, üstlenmek, yerine getirmek; almak, takinmak -
128 authentic
gerçek, hakiki, dogru; özgün, orijinal; içten, samimi
См. также в других словарях:
gerçek — sf., ği 1) Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakiki Kâğıt paranın saymaca değeri varsa da gerçek değeri yoktur. 2) is. Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat 3) Aslına uygun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gerçek dışı — sf. Gerçeğin dışında olan, gerçek olmayan, gerçeğe aykırı, hilafıhakikat … Çağatay Osmanlı Sözlük
gerçek dışılık — is., ğı Gerçek dışı olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
gerçek kişi — is. Hakiki şahıs Anayasa mahkemesi kararları idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Anayasa … Çağatay Osmanlı Sözlük
gerçek mantarlar — is., ç., bit. b. Bağlarda mildiyu hastalığını yapan, emeçleri iyi gelişmiş mantarlar (Peronospora viticola) … Çağatay Osmanlı Sözlük
gerçek sayı — is., mat. Bir eksen üzerindeki bir noktanın yerini belirlemeye yarayan sayı … Çağatay Osmanlı Sözlük
gerçek kişi — İnsanlar … Hukuk Sözlüğü
acı gerçek — is., ği Üzüntü, sıkıntı ve rahatsızlık veren olay … Çağatay Osmanlı Sözlük
sana yalan, bana gerçek — söylediğim şeyi sen bilmiyorsun ancak doğrudur, ben biliyorum anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
aslı çıkmak — gerçek olduğu anlaşılmak, gerçek olduğu ortaya çıkmak Söylenenlerin aslı çıkarsa güç duruma düşecek … Çağatay Osmanlı Sözlük
aslı astarı (veya aslı faslı) olmamak — gerçek olmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük