-
1 минувший
geçmiş; geçene geçtiğimiz -
2 прошлое
сgeçmiş, maziих кочево́е про́шлое — onların göçebe geçmişleri
его́ полити́ческое про́шлое — onun politik geçmişi
челове́к про́шлого — geçmiş çağın adamı
худо́жники про́шлого — geçmiş zaman ressamları
возвра́т к про́шлому — geriye dönüş
••отойти́ в про́шлое — geçmişe / maziye karışmak
-
3 прежний
1) eski; geçmişпре́жний ре́ктор — eski rektör
в пре́жние времена́ — eski zamanlarda, eskiden
продолжа́ть пре́жнюю пра́ктику — geçmiş uygulamaları sürdürmek
пре́жние оши́бки — geçmişteki hatalar
2) aynıве́тер дул с пре́жней си́лой — rüzgar aynı kuvvetle esiyordu
••он зли́лся пу́ще пре́жнего — daha da beter kızıyordu
-
4 прошедший
1) geçenпроше́дшим ле́том — geçen yaz
2) (проше́дшее) → сущ., с geçmiş••проше́дшее вре́мя грам. — geçmiş zaman
-
5 старомодный
modası geçmiş; köhnemiş ( устаревший)старомо́дные поня́тия — modası geçmiş kavramlar
у него́ старомо́дные взгля́ды — eski kafalıdır
-
6 устарелый
eskimiş,modası geçmiş,köhne,demode; çağdışı* * *köhnemiş, eskimiş, modası geçmiş; çağdışı ( анахронический)устаре́лый ме́тод — köhnemiş / köhne bir yöntem
устаре́лая информа́ция — eskimiş / bayat haberler / bilgi
-
7 былой
eski; geçmiş (тж. было́е → сущ., с)его́ была́я си́ла — onun mazideki kuvveti
-
8 вваливаться
çukurlaşmak; içeri dalmak* * *1) çökmekу него́ глаза́ ввали́лись — gözleri çukurlarına kaçmış
у неё щёки ввали́лись — avurtları çökmüş, avurdu avurduna geçmiş
2) разг. şıppadak girmek; hürya içeri girmek (гурьбой, толпой) -
9 воротить
I в соч., сов., разг., см. вернутьII в соч., разг.про́шлого не воро́тишь — geçmiş bir daha geri dönmez
вороти́ть нос — burun kıvırmak
с души́ воро́тит — insanın içi bulanıyor; insanı tiksindiriyor; insanın burnunun direği kırılıyor ( от неприятного запаха)
-
10 минувшее
с -
11 наговаривать
1) разг. (клеветать на кого-л.) birine bühtan atmakон наговори́л на тебя́ дире́ктору — o seni müdüre geçmiş
2) в соч.нагова́ривать на плёнку — banda doldurmak
-
12 недавний
yakında olmuş* * *неда́вние собы́тия — yakında olmuş olaylar
до неда́внего вре́мени — yakın zamana kadar; kısa sure öncesine kadar
неда́внее про́шлое — yakın geçmiş
неда́вно — yakında; geçenlerde
шестна́дцать (лет) ему́ испо́лнилось неда́вно — on altısını yeni bitirdi
инжене́ром он стал совсе́м неда́вно — daha yeni mühendis oldu
неда́вно прибы́вший — yeni gelen
-
13 окаменелый
1) fosilleşmiş; taşlaşmış; fosilокамене́лые оста́тки дре́вних живо́тных — geçmiş çağlarda yaşamış hayvanların taşlaşmış kalıntısı
2) перен. ( ставший твёрдым) kaskatı kesilmiş; taş gibi olmuş3) перен. katılaşmışокамене́лое се́рдце — katılaşmış yürek
-
14 отживший
( устарелый) dönemini doldurmuş, ömrünü (yaşayıp) tamamlamış / ikmal etmiş, çağı geçmiş, çağdışı -
15 перезрелый
geçkin, tohuma kaçmış; içi geçmiş ( о фруктах)перезре́лая ды́ня — geçkin kavun
перезре́лый огуре́ц — tohuma kaçmış salatalık
-
16 переплетаться
несов.; сов. - переплести́сьbirbiri geçmek; iç içe olmak / geçmek тж. перен.пять переплетённых олимпи́йских коле́ц — iç içe geçmiş beş olimpiyat halkası
рост безрабо́тицы переплёлся с энергети́ческим кри́зисом — işsizliğin artması enerji bunalımı ile iç içedir
-
17 переплетение
с(фактов и т. п.) iç içe oluş, iç içe geçmiş olma -
18 перепутанный
karışık, dolaşık, birbirine geçmiş -
19 пожелание
-
20 поздно
1) нареч. geç (vakit)по́здно но́чью — gece geç vakit, gecenin geç saatinde
ложи́ться по́здно — geç yatmak
сейча́с о́чень по́здно — vakit çok geç
я верну́сь не по́зднее, чем через час — bir saate kadar dönerim
2) безл., → сказ. geç(tir), vakti geçtiпо́здно! — iş işten geçti! olan oldu!
ещё не по́здно — henüz geç değil
опозда́й мы еще немно́го, бы́ло бы уже́ по́здно — biraz daha gecikseydik iş işten geçmiş olacaktı
- 1
- 2
См. также в других словарях:
geçmiş — sf. 1) Geçme işini yapmış 2) Zaman bakımından geride kalmış Bu eski sesler içinde geçmiş zamanlar uyuyor, uyanıyor, geriniyor, yaşıyor gibidir. A. Ş. Hisar 3) Çürümeye yüz tutmuş 4) is. Bugüne göre geride kalmış olan zaman, mazi Onlar bu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmiş zaman sıfat-fiili — is., dbl. Geçmiş zaman kavramı veren, dik veya miş ekleriyle kurulan ve ad, sıfat gibi kullanılan sıfat fiil: Bildiklerinizi anlatın. Tanıdık adam. Geçmişi saygıyla anıyoruz cümlelerindeki bildik, tanıdık, geçmiş birer geçmiş zaman sıfat fiilidir … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmiş zaman görünümü — is., dbl. mış geçmiş zaman eki almış fiille yardımcı fiilin veya başka bir fiilin birlikte kullanılmasından ortaya çıkan ve olayın tamamlanmış olduğu kavramını veren görünüm: Gelmiş olmak, gitmiş olmak, vermiş bulunmak gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmiş olsun — hastalananlara, kaza geçirenlere, beklenmedik büyük bir olumsuz durumdan kurtulanlara veya hapishaneye girenlere söylenen iyi dilek sözü Geçmiş olsun ağabey, ne oldu sana böyle? O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmiş zaman — is., dbl. Fiilin belirttiği zaman kavramının, içinde bulunduğu zamandan önceye ait olması, mazi. Ali geldi, Ahmet bu havada İstanbul a gidip gelmiş gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmiş ola — o fırsat bir daha ele geçmez anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirli geçmiş — is., dbl. Fiilin belirttiği kavramın, içinde bulunan zamandan önce olup bittiğini kesinlikle bildiren, dı / di, tı / ti ekiyle kurulan kip, di li geçmiş: al dı, bil di, saç tı, seç ti vb … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirsiz geçmiş — is., dbl. Fiilin belirttiği kavramın, içinde bulunulan zamandan önce olup bittiğini başkasından duyarak veya belirsiz olarak bildiren, mış / miş ekiyle kurulan kip, miş li geçmiş, naklî mazi: ağla mış, gel miş gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
-di'li geçmiş — is., dbl. Belirli geçmiş … Çağatay Osmanlı Sözlük
gelmiş geçmiş — sf. Bugüne kadar gelmiş olan Toprakları üzerinde gelmiş geçmiş eski uygarlıkların insancıl kalıtını özümlemişti. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
günü geçmiş — sf. 1) Eski tarihli Yalısının selamlık odasında oturuyor, günü geçmiş bir gazeteyi okuyordu. M. Ş. Esendal 2) Son kullanma tarihi dolmuş olan (yiyecek), bayat … Çağatay Osmanlı Sözlük