-
41 демонстрация
gösteri, gösterme, demonstrasyon, tanıtımТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > демонстрация
-
42 показ
gösteri, gösteriş, gösterme, demonstrasyon, tanıtımТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > показ
-
43 реле контроля утечки
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > реле контроля утечки
-
44 comparison
n. kıyaslama, karşılaştırma, mukayese, benzerlik, benzetme, kıyas, üstünlük derecesini gösterme* * *karşılaştırma* * *[kəm'pærisn]noun ((an act of) comparing: There's no comparison between Beethoven and pop music; Living here is cheap in comparison with London.) karşılaştırma -
45 demo
n. gösteri, gösterme; ispat; örgüt toplantısı————————pref. halk* * *demo* * * -
46 demonstration
n. ispat, kanıt, gösterme, gösteri; kanıtlama, arz* * *1. gösterim 2. ispat* * *1) (a display or exhibition (of how something works etc): I'd like a demonstration of this dishwasher.) uygulama, gösteri2) ((also demo ['demou] - plural demos) a public expression of opinion by holding meetings and processions, showing placards etc.) gösteri, miting -
47 designation
n. atama, tayin, atanma; isim, ad, tahsis; gösterme, gösterilme* * *1. belirtme 2. gösterim* * *noun (a name or title.) ünvan, sıfat -
48 diagnosis
n. teşhis, tanı, belirtme, gösterme* * *1. tanı 2. teşhis* * *[-sis]- plural diagnoses [-si:z] - noun (a conclusion reached by diagnosing: What diagnosis did the doctor make?) teşhis, tanı -
49 display
n. sergileme, teşhir, debdebe, gösterme, gösteriş, sergi; görüntü, ekran; büyük puntolarla basma————————v. sergilemek, göstermek, gösteriş yapmak, göz önüne sermek, teşhir etmek, gözler önüne sermek, açığa çıkarmak; büyük puntolarla basmak* * *1. gösterge (n.) 2. göster (v.) 3. gösterim (n.)* * *[di'splei] 1. verb1) (to set out for show: The china was displayed in a special cabinet.) sergilemek2) (to show: She displayed a talent for mimicry.) göstermek2. noun1) ((an) act of showing or making clear: a display of military strength.) gösteri2) (an entertainment etc intended to show the ability etc of those taking part: a dancing display.) gösteri3) (something which shows or sets out something else: an advertising display.) sergileme4) (the part of a video recorder, calculator, digital watch etc that shows numbers, the date, time, or other information.) ekran -
50 effort
n. çaba, gayret, girişim, deneme, çabalama, uğraşma, başarı, eser* * *çaba* * *['efət]1) (hard work; energy: Learning a foreign language requires effort; The effort of climbing the hill made the old man very tired.) çaba, gayret2) (a trying hard; a struggle: The government's efforts to improve the economy were unsuccessful; Please make every effort to be punctual.) çaba, gayret (gösterme)3) (the result of an attempt: Your drawing was a good effort.) sonuç, başarı•- effortlessly -
51 exhibition
n. sergi, gösteri, teşhir, teşhir etme, sergileme, sunma, ibraz etme, burs [brit.]* * *sergi* * *[eksi'biʃən]1) (a public display (eg of works of art, industrial goods etc): an exhibition of children's books.) sergi2) (an act of showing or revealing: What an exhibition of bad temper!) gösterme -
52 gate
n. kapı, geçit, patika, bilet hasılatı, kapıyı gösterme, kovma, işten çıkarma* * *1. geçit 2. kapı* * *[ɡeit](a metal, wooden etc doorlike object which closes) the opening in a wall, fence etc through which people etc pass: I'll meet you at the park gate(s). kapı- gate-crasher
- gate-post
- gateway -
53 indication
n. gösterme, belirtme, belirti, işaret, bulgu, ölçüm, çıtlatma* * *1. belirti 2. gösterim* * *noun There are clear indications that the war will soon be over; He had given no indication that he was intending to resign.) işaret, belirti -
54 indulgence
n. hoşgörü, müsamaha, anlayış gösterme, boyun eğme, yüz verme, şımartma, haz, zevk, bağımlılık, tutku, günahların kilisece affedilmesi* * *1. düşkünlük 2. hoşgörü* * *noun göz yumma, müsamaha -
55 manifestation
n. görünme, belli olma, cilve* * *1. belli etme 2. manifestasyon 3. ortaya koyma* * *1) (an obvious or clear example: This is another manifestation of his ignorance.) gösterge, tezahür2) (the act of showing clearly.) gösterme, belirtme -
56 notation
n. not etme, işaretlerle gösterme, notalar sistemi* * *1. notasyon 2. yazım* * *[nə'teiʃən]((the use of) a system of signs representing numbers, musical sounds etc: musical/mathematical notation.) yazım, nota, özel işaretler, harfler -
57 outbreak
n. çıkma, başlama, patlak verme, salgın, isyan, yeryüzüne çıkmış kaya katmanı* * *patlama* * *(a sudden beginning (usually of something unpleasant): the outbreak of war.) patlak verme, baş gösterme -
58 revival
n. yeniden canlandırma, canlanma, diriltme, dirilme, uyanış, ayılma, ayıltma, yeniden gösterme, yeniden yayınlama, dinin yeniden canlanması* * *diriltme* * *1) (the act of reviving or state of being revived: the revival of the invalid / of our hopes.) canlanma2) ((a time of) new or increased interest in something: a religious revival.) yeniden rağbet bulma3) ((the act of producing) an old and almost forgotten play, show etc.) tekrar sahneye koymak -
59 thoughtfulness
-
60 view
n. bakış, görüş, görüş alanı, manzara, panaroma, görünüm, görüntü, beklenti, amaç, fikir, kanı, gösterme, yayınlama————————v. bakmak, görmek, incelemek, üzerinde düşünmek, seyretmek* * *1. gör (v.) 2. görüş (n.)* * *[vju:] 1. noun1) ((an outlook on to, or picture of) a scene: Your house has a fine view of the hills; He painted a view of the harbour.) manzara2) (an opinion: Tell me your view/views on the subject.) görüş, düşünce3) (an act of seeing or inspecting: We were given a private view of the exhibition before it was opened to the public.) görme, görüş2. verb(to look at, or regard (something): She viewed the scene with astonishment.) bakmak, seyretmek- viewer- viewpoint
- in view of
- on view
- point of view
См. также в других словарях:
gösterme — is. 1) Göstermek işi 2) Teşhir, sergileme Birleşik Sözler gösterme hakkı gösterme parmağı gösterme sıfatı gösterme zamiri … Çağatay Osmanlı Sözlük
gösterme zarfı — is., dbl. Bir fiilin, bir adın veya bir zarfın anlamını gösterme yoluyla sınırlayan zarf: Ta uzaklara gitti gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
gösterme hakkı — is., huk. Sinema, tiyatro, konser vb. görsel sanatlarda telif hakkı … Çağatay Osmanlı Sözlük
gösterme parmağı — is. Elde başparmaktan sonraki parmak, işaret parmağı, şehadet parmağı … Çağatay Osmanlı Sözlük
gösterme sıfatı — is., dbl. İşaret sıfatı … Çağatay Osmanlı Sözlük
gösterme zamiri — is., dbl. İşaret zamiri … Çağatay Osmanlı Sözlük
gösterme hakkı — Sinema, tiyatro, konser vb. görsel sanatlarda telif hakkı … Hukuk Sözlüğü
yön gösterme eki — is., dbl. Yön bildiren, yer ve zaman adları yapan ek, yön eki: son ra, taş ra, dış arı, iç eri vb … Çağatay Osmanlı Sözlük
daha, dahacık diha — gösterme, işaret etme, başka yokmu? … Beypazari ağzindan sözcükler
ibraz — gösterme; meydana çıkarma; sunma … Hukuk Sözlüğü
göstermecilik — is., ği, ruh b. 1) Cinsel organlarını gösterme biçiminde görülen ruhsal sapıklık, ut açıcılık, teşhircilik, eksibisyonizm 2) Kendini üstün gösterme çabası Her ayrıcalık hevesinin kökeninde bir kompleks, bir göstermecilik duygusu yattığı görülür.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
