Перевод: с русского на турецкий

с турецкого на русский

ezbere

  • 1 наизусть

    ezbere; ezberden

    вы́учить что-л. наизу́сть — ezber etmek; ezberlemek

    Русско-турецкий словарь > наизусть

  • 2 знать назубок

    ezbere bilmek

    Русско-турецкий словарь > знать назубок

  • 3 заученный

    зау́ченная речь — ezbere ders okur gibi söylenen demeç

    Русско-турецкий словарь > заученный

  • 4 назубок

    разг.

    знать что-л. назубо́к — su gibi bilmek

    вы́учить что-л. назубо́к — su gibi ezberlemek

    Русско-турецкий словарь > назубок

  • 5 почти

    (hemen) hemen; neredeyse; adeta; bayağı

    почти́ непреодоли́мая тру́дность — üstesinden gelinmesi adeta olanaksız bir güçlük

    почти́ полови́на э́кспорта — ihracatın neredeyse yarısı

    почти́ полови́на всего́ э́кспорта — ihracatın tümüne yakını

    с тех пор прошло́ почти́ со́рок лет — o zamandan bu yana neredeyse kırk yıl geçti

    у него́ почти́ полувеково́й о́пыт — elli yıla yakın bir tecrübe sahibidir

    э́ти показа́тели / ци́фры возросли́ почти́ в два ра́за — bu rakamlar bir katına yakın arttı

    э́то означа́ло почти́ ве́рную смерть — bu yüzde doksan ölüm demekti

    почти́ по всей Евро́пе — neredeyse Avrupa'nın tümünde

    почти́ всегда́ — hemen her zaman

    э́то почти́ невозмо́жно — bu neredeyse / hemen hemen olanaksızdır

    его́ почти́ невозмо́жно узна́ть — onu tanımak neredeyse imkansız

    почти́ незаме́тная ра́зница — belli belirsiz bir fark

    почти́ постоя́нно — adeta sürekli olarak

    он по́мнил расска́з почти́ наизу́сть — öykü adeta ezberindeydi

    он зна́ет э́тот расска́з почти́ что наизу́сть — bu öyküyü ezbere bilecek kadar iyi bilir

    он почти́ (что) бежа́л — koşarcasına gidiyordu

    он почти́ что вы́рвал газе́ту у меня́ из рук — elimden gazeteyi koparırcasına aldı

    он почти́ совсе́м не ест мя́са — hiç denecek kadar az et yer

    он почти́ обезу́мел от ра́дости — sevincinden çıldırır gibi oldu

    в стране́ почти́ не́ было промы́шленности — ülkede sanayi yok gibiydi

    я почти́ бы́ло пове́рил — bayağı kanacak gibi oldum

    Русско-турецкий словарь > почти

См. также в других словарях:

  • ezbere — zf. 1) Ezberleyerek, bir yerden okumayarak, bir yere bakmayarak Siz piyesi âdeta ezbere biliyorsunuz. P. Safa 2) mec. Aslını, gerçeğini anlamadan, bilmeden, düşünmeden, incelemeden Sen bunu ezbere söylüyorsun. Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ezbere bilmek — (bir yeri) o yerin her yanını iyice bilmek Buraların altını ezbere bilirim, ezbere. S. F. Abasıyanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ezbere almak — dikkat etmeden satın almak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ezbere anlatmak — okunan bir şeyi olduğu gibi, bozmadan anlatmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ezbere iş görmek — incelemeden gelişigüzel yapmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ezbere yapmak — 1) ezberden yapmak 2) model veya doğa karşısında durmayarak fikirden tasavvur ve tahayyül suretiyle resim yapmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ezbere konuşmak — bilmeden, aslını arayıp sormadan konuşmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • donam — is., hlk. 1) Bir evin kapı, pencere, tavan, döşeme vb. bölümleri 2) Gemi ve sandalların donanımları Ayşe yse köyün önünden geçen kayıkların teknelerini, yelkenlerini, donamlarını hep ezbere bilirdi. Halikarnas Balıkçısı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ezberden — zf. Ezberlenmiş biçimde, ezbere Sen konuşurken niçin iki yana da sallanıyorsun? Söyleyeceğim sözleri ezberden mi okuyorsun? M. Ş. Esendal Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ezberden yapmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hafız — is., din b., Ar. ḥāfiẓ 1) Kur an ı bütünüyle ezbere bilen kimse 2) argo Bir şeyi anlamadan ezberleyen kimse 3) sf., esk. Koruyan, saklayan Birleşik Sözler hafızali …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • manzume — is., ed., Ar. manẓūme 1) Şiir, nazım Başladı kâh ezbere, kâh cep defterinden manzumeler okumağa. R. N. Güntekin 2) fel., esk. Dizge …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»