-
1 наизусть
ezbere; ezberdenвы́учить что-л. наизу́сть — ezber etmek; ezberlemek
-
2 знать назубок
ezbere bilmek -
3 заученный
зау́ченная речь — ezbere ders okur gibi söylenen demeç
-
4 назубок
-
5 почти
(hemen) hemen; neredeyse; adeta; bayağıпочти́ непреодоли́мая тру́дность — üstesinden gelinmesi adeta olanaksız bir güçlük
почти́ полови́на э́кспорта — ihracatın neredeyse yarısı
почти́ полови́на всего́ э́кспорта — ihracatın tümüne yakını
с тех пор прошло́ почти́ со́рок лет — o zamandan bu yana neredeyse kırk yıl geçti
у него́ почти́ полувеково́й о́пыт — elli yıla yakın bir tecrübe sahibidir
э́ти показа́тели / ци́фры возросли́ почти́ в два ра́за — bu rakamlar bir katına yakın arttı
э́то означа́ло почти́ ве́рную смерть — bu yüzde doksan ölüm demekti
почти́ по всей Евро́пе — neredeyse Avrupa'nın tümünde
почти́ всегда́ — hemen her zaman
э́то почти́ невозмо́жно — bu neredeyse / hemen hemen olanaksızdır
его́ почти́ невозмо́жно узна́ть — onu tanımak neredeyse imkansız
почти́ незаме́тная ра́зница — belli belirsiz bir fark
почти́ постоя́нно — adeta sürekli olarak
он по́мнил расска́з почти́ наизу́сть — öykü adeta ezberindeydi
он зна́ет э́тот расска́з почти́ что наизу́сть — bu öyküyü ezbere bilecek kadar iyi bilir
он почти́ (что) бежа́л — koşarcasına gidiyordu
он почти́ что вы́рвал газе́ту у меня́ из рук — elimden gazeteyi koparırcasına aldı
он почти́ совсе́м не ест мя́са — hiç denecek kadar az et yer
он почти́ обезу́мел от ра́дости — sevincinden çıldırır gibi oldu
в стране́ почти́ не́ было промы́шленности — ülkede sanayi yok gibiydi
я почти́ бы́ло пове́рил — bayağı kanacak gibi oldum
См. также в других словарях:
ezbere — zf. 1) Ezberleyerek, bir yerden okumayarak, bir yere bakmayarak Siz piyesi âdeta ezbere biliyorsunuz. P. Safa 2) mec. Aslını, gerçeğini anlamadan, bilmeden, düşünmeden, incelemeden Sen bunu ezbere söylüyorsun. Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ezbere bilmek — (bir yeri) o yerin her yanını iyice bilmek Buraların altını ezbere bilirim, ezbere. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
ezbere almak — dikkat etmeden satın almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ezbere anlatmak — okunan bir şeyi olduğu gibi, bozmadan anlatmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ezbere iş görmek — incelemeden gelişigüzel yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ezbere yapmak — 1) ezberden yapmak 2) model veya doğa karşısında durmayarak fikirden tasavvur ve tahayyül suretiyle resim yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ezbere konuşmak — bilmeden, aslını arayıp sormadan konuşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
donam — is., hlk. 1) Bir evin kapı, pencere, tavan, döşeme vb. bölümleri 2) Gemi ve sandalların donanımları Ayşe yse köyün önünden geçen kayıkların teknelerini, yelkenlerini, donamlarını hep ezbere bilirdi. Halikarnas Balıkçısı … Çağatay Osmanlı Sözlük
ezberden — zf. Ezberlenmiş biçimde, ezbere Sen konuşurken niçin iki yana da sallanıyorsun? Söyleyeceğim sözleri ezberden mi okuyorsun? M. Ş. Esendal Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ezberden yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
hafız — is., din b., Ar. ḥāfiẓ 1) Kur an ı bütünüyle ezbere bilen kimse 2) argo Bir şeyi anlamadan ezberleyen kimse 3) sf., esk. Koruyan, saklayan Birleşik Sözler hafızali … Çağatay Osmanlı Sözlük
manzume — is., ed., Ar. manẓūme 1) Şiir, nazım Başladı kâh ezbere, kâh cep defterinden manzumeler okumağa. R. N. Güntekin 2) fel., esk. Dizge … Çağatay Osmanlı Sözlük