-
21 جزوع
endişeli; evhamlı -
22 турботний
endişeli -
23 besorgt
endişelihuzursuztasalı -
24 keyed-up
endiseli, gergin, heyecanli, sinirli, diken üstünde -
25 solicitous
endiseli, kaygili, merakli; istekli -
26 worried
endiseli, kaygili, üzgün -
27 worrier
endiseli kimse, kaygili kimse, üzgün kimse -
28 жабыраңқы
endişeli, kederli, keyifsiz, sıkıntılı, tasalı, üzgün -
29 жабыраңқы
endişeli, kederli, keyifsiz, sıkıntılı, tasalı, üzgün -
30 anxious
adj. endişeli, kaygılı, huzursuz; istekli, hevesli, can atan* * *1. anksiyöz 2. endişeli 3. tedirgin* * *['æŋkʃəs]1) (worried about what may happen or have happened: She is anxious about her father's health.) endişeli, kaygılı2) (causing worry, fear or uncertainty: an anxious moment.) endişe verici, kaygı verici3) (wanting very much (to do etc something): He's very anxious to please.) hevesli, can atan•- anxiety -
31 apprehensive
adj. endişeli, korkulu, kaygılı* * *1. endişeli 2. korkan* * *[-siv]adjective (anxious; worried: an apprehensive expression.) endişeli -
32 взволнованный
heyecanlı; endişeli* * *heyecanlı; heyecan dolu; endişeli ( встревоженный); duygulanmış ( растроганный)взволно́ванная речь — heyecanlı nutuk
взволно́ванный го́лос — heyecanlı ses
-
33 встревоженный
telaşlı,endişeli; kuşkulu* * *telaşlı, endişeli; kuşkuluона́ была́ о́чень встрево́жена — kadın çok telaşlıydı
-
34 неспокойно
-
35 uneasy
adj. huzursuz, rahatsız, endişeli, tedirgin, rahatsız edici, endişe verici, sıkıntılı, zor, tutuk* * *tedirgin* * *((of a person or a situation etc) troubled, anxious or unsettled: When her son did not return, she grew uneasy.) rahatsız, huzursuz, endişeli- unease- uneasily
- uneasiness -
36 worried
adj. endişeli, kaygılı, düşünceli, merakta kalmış, üzgün, üzüntülü* * *1. üzül (v.) 2. kaygılı (adj.)* * *adjective ((negative unworried): a worried look.) endişeli -
37 besorgt
endişeli (um -den);um seine Sicherheit \besorgt sein güvenliğinden endişeli olmak;er ist sehr \besorgt um ihre Gesundheit sağlığından çok endişelidir -
38 неспокойный
1) endişeliсего́дня она́ неспоко́йна — bugün endişe içindedir
2) endişe dolu; huzursuzнеспоко́йная жизнь — huzursuz hayat
в на́шем неспоко́йном ми́ре — huzursuz dünyamızda
мо́ре неспоко́йно — deniz sakin değildir; deniz var
-
39 be on tenterhooks
diken üstünde olmak, sabırsızlıkla ve endişe ile beklemek, gergin olmak* * *(to be uncertain and anxious about what is going to happen: He was on tenterhooks about the result of the exam.) endişeli bir bekleyiş içinde olmak, diken üstünde oturmak -
40 fearful
adj. korkunç, dehşetli, müthiş, korkak, endişeli, ürkek, kaygılı, hürmetli, saygılı* * *korkunç* * *1) (afraid: a fearful look.) korkmuş2) (terrible: The lion gave a fearful roar.) korkunç3) (very bad: a fearful mistake!) çok kötü
См. также в других словарях:
endişeli — sf. Endişesi olan O zamanlar ezberi tam kıvırıp kıvıramayacağımızdan endişeli, kalp çarpıntıları içinde sıranın bize gelmemesi için dua ederdik. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
endişeli — (F. T.) kaygılı. ♦ endîşenâk olmak kaygılanmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
MEHMUM — Endişeli. Düşünceli … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ENDİŞNAK — f. Endişeli, kederli, meyus, sıkıntılı, düşünceli … Yeni Lügat Türkçe Sözlük