-
41 golden
adj. altın, altın gibi, altın sarısı, üstün, türünün en iyisi* * *altın* * *1) (of gold or the colour of gold: golden hair.) altın, altın sarısı2) ((of a wedding anniversary, jubilee etc) fiftieth: They will celebrate their golden wedding (anniversary) next month.) ellinci evlilik yıldönümü -
42 honey
interj. tatlım, canım, şekerim, sevgilim————————n. bal, tatlı şey, bitki özü, en iyisi, klas* * *1. bal 2. balla tatlandır (v.) 3. bal (n.)* * *1) (a sweet, thick fluid made by bees from the nectar of flowers: bread and honey.) bal2) ((especially American) darling (used when speaking to someone one loves).) sevgili(m)•- honeybee- honeycomb
- honeymoon -
43 pick
n. kazma, kürdan, seçme, seçenek, hasat, toplanan ürün miktarı, burun karıştırma————————v. toplamak, koparmak, yolmak, ayıklamak, didiklemek, karıştırmak (burun), kemirmek, seçip almak, seçmek, küçük küçük yemek, gagası ile toplamak, delmek, kazmak, çapalamak, sivri bir şeyle açmak (kilit vb.), yankesicilik yapmak, çekiştirmek* * *topla* * *I 1. [pik] verb1) (to choose or select: Pick the one you like best.) seçmek2) (to take (flowers from a plant, fruit from a tree etc), usually by hand: The little girl sat on the grass and picked flowers.) koparmak, toplamak3) (to lift (someone or something): He picked up the child.) tutup kaldırmak, eğilip almak4) (to unlock (a lock) with a tool other than a key: When she found that she had lost her key, she picked the lock with a hair-pin.) kurcalayıp açmak2. noun1) (whatever or whichever a person wants or chooses: Take your pick of these prizes.) seçim, tercih2) (the best one(s) from or the best part of something: These grapes are the pick of the bunch.) en iyisi•- pick-up
- pick and choose
- pick at
- pick someone's brains
- pick holes in
- pick off
- pick on
- pick out
- pick someone's pocket
- pick a quarrel/fight with someone
- pick a quarrel/fight with
- pick up
- pick up speed
- pick one's way II [pik] noun((also (British) pickaxe, (American) pickax - plural pickaxes) a tool with a heavy metal head pointed at one or both ends, used for breaking hard surfaces eg walls, roads, rocks etc.) kazma -
44 plum
n. erik, kuşüzümü, en iyisi, ballı lokma, can atılan şey, ikramiye, beklenmedik kazanç* * *erik* * *(a type of fruit, usually dark-red or purple, with a stone in the centre.) erik -
45 rather
adv. tercihen, iyisimi, daha iyisi, daha doğrusu, oldukça, bayağı, az çok, aksine [brit.], bilâkis [brit.]* * *1. daha isteyerek (fa.) 2. oldukça (adv.)* * *1) (to a certain extent; slightly; a little: He's rather nice; That's a rather silly question / rather a silly question; I've eaten rather more than I should have.) oldukça, biraz, az çok2) (more willingly; preferably: I'd rather do it now than later; Can we do it now rather than tomorrow?; I'd rather not do it at all; I would/had rather you didn't do that; Wouldn't you rather have this one?; I'd resign rather than do that.)...-den ziyade,...-mektense3) (more exactly; more correctly: He agreed, or rather he didn't disagree; One could say he was foolish rather than wicked.) daha doğrusu, (şöyle) demek daha iyi olacak -
46 second to none
hepsinden iyi* * *(better than every other of the same type: As a portrait painter, he is second to none.) en iyisi -
47 flagship
n. amiral gemisi, sancak gemisi, en iyisi, mükemmeli* * *amiral gemisi -
48 even better
daha da iyi, hattâ daha iyisi -
49 in a class of one's own
n. türünün en iyisi, eşsiz, benzersiz -
50 nothing like
gibisi, üstüne, daha iyisi -
51 stand supreme among
v. içlerinde en iyisi olmak -
52 that beats everyting
en iyisi bu, bu kadar da olmaz, canıma yetti -
53 the best
n. en iyisi -
54 the best bet
n. en iyisi, en iyi yol -
55 the finest
en iyisi -
56 the lesser evil
n. kötünün iyisi, diğerine göre daha az kötü olan şey -
57 topflighter
n. en iyisi, üstât -
58 topnotcher
n. en iyisi, üstât -
59 what vintage is the best
hangi bağbozumu en iyisi -
60 even better
daha da iyi, hattâ daha iyisi
См. также в других словарях:
iyisi mi — yapılacak olanın en doğrusu, en uygun olanı İyisi mi, yüz vermemeli ve hatta danslara iştirak etmesine müsaade etmemeli, demiş. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
daha iyisi can sağlığı — bulunabileceklerin en iyisi oldu anlamında kullanılan bir söz Tertemiz, sıcacık bir oda. Daha iyisi can sağlığı. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
bundan iyisi can sağlığı — bundan daha iyisi olamaz anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmek — borçlu ve dertli bir biçimde yaşanılmaz; borçtan kurtulmanın yolu onu vermek, onulmaz dertten kurtulmanın çıkar yolu ise ölmektir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmek — imkan varken borcunu temizlemeye bakmalı … Beypazari ağzindan sözcükler
el iyisi olmak — yakın çevresine değil, yabancılara yardımcı olmayı sevmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
malın iyisi boğazdan geçer — kişinin, yiyemediği malının bir değeri yoktur anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
adamın iyisi işbaşında (veya alışverişte) belli olur — bir kişinin iyi ve becerikli olduğu yaptığı işlerden anlaşılır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
borç — 1. is., Rus. Borş 2. is., cu 1) Geri verilmek üzere alınan veya ödenmesi gerekli para veya başka bir şey Vaktim yok, bana para bul, şu borcu ödeyeyim, söz verdim. P. Safa 2) mec. Birine karşı bir şeyi yerine getirme yükümlülüğü, vecibe Vatan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iyi — sf. 1) İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı Bir aralık iyi fal bildiğimi haremde duyurdum. F. R. Atay 2) Bol, yararlı, kazançlı İyi yağmur yağdı. 3) Çok İyi para kazandı. 4) Uğurlu, hayırlı, iyilik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstüne yok — bundan daha iyisi olamaz, hepsinden iyisi bu anlamında kullanılan bir söz Güner desinler, bir ev döşemiş, üstüne yok. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük