-
1 непристойный
edep dışı; uygunsuz; pis; galiz; açık saçık (о словах, брани) -
2 пристойно
веди́ себя́ присто́йно! — edebini takın!
-
3 пристойный
edep gereklerine uygun, yakışık -
4 приличие
сedep (-bi); terbiyeиз / для прили́чия — terbiye gereği
в ра́мках прили́чия — edep dairesinde, terbiye dışına çıkmadan
соблюда́ть прили́чия — edep gereklerine uymak
-
5 непристойность
жнепристо́йность э́того посту́пка — bu davranışın edep dışı olması
2) ( сальность) pis sözговори́ть непристо́йности — galiz laflar söylemek; ağza alınmaz sözler söylemek
-
6 пошлость
-
7 забываться
unutulmak,küllenmek; dalmak* * *несов.; сов. - забы́ться1) unutulmak; küllenmekтако́е не забу́дется! — öyle şeyler unutulmaz!
боль утра́ты ста́ла забыва́ться — kayıbın verdiği acı küllenmeye başladı
2) врз dalmakзабыва́ться трево́жным сном — kuşkulu bir uykuya dalmak
забыва́ться в мечта́х — rüyalara dalmak
больно́й забы́лся — hasta daldı
3) ( терять самообладание) kendine hakim olamamak; edep dışına çıkmak ( выходить за рамки приличия)не забыва́йся! — haddini bil!; kendine hakim ol!
-
8 переступать
несов.; сов. - переступи́ть1) aşmakпереступить поро́г — eşiği geçmek / aşmak, eşikten adımını atmak
поро́га э́того до́ма я бо́льше не переступлю́! — bu evin kapısından bir daha adım atmam!
еще когда́ переступа́л поро́г э́того заво́да, он зна́л, что... — daha fabrikanın kapısından adımını atarken... biliyordu
2) перен. çiğnemekпереступи́ть зако́н — kanunu çiğnemek
переступи́ть грани́цы прили́чия — edep dairesi dışına çıkmak
3) тк. несов. (идти, двигаться) yürümek, adım atmak -
9 пошлый
bayağı; edep dışı ( непристойный) -
10 предел
м1) ( граница) sınırв стране́ и за её преде́лами — ülke içinde ve dışında
за преде́лами на́ших грани́ц — sınırlarımızın dışında / ötesinde
вы́слать кого-л. за преде́лы страны́ — sınırdışı etmek
перенести́ заво́д за преде́лы го́рода — fabrikayı kent dışına nakletmek
вы́бить мяч за преде́лы по́ля — спорт. topu dışarı atmak
вы́йти за преде́лы (свое́й) доро́жки (о бегуне) — kulvarını aşmak
2) в соч. преде́лы мн. (промежуток времени)в преде́лах трёх ме́сяцев — en son / azami üç ay içinde, üç ayı geçmemek üzere
3) (границы, рамки дозволенного) had (- ddi); daireв разу́мных преде́лах — makul hadler dahilinde
в преде́лах прили́чия — edep dairesinde
4) (последняя степень чего-л.) had (- ddi), kerteволне́ние дости́гло преде́ла — heyecan son haddini buldu
не́рвы бы́ли напряжены́ до преде́ла — sinirler alabildiğine / koparcasına gergindi
у него́ (ка́ждый) день загру́жен / запо́лнен до преде́ла — her günü son kertesine kadar yüklü
довести́ что-л. до преде́ла — son hadde / haddine vardırmak
включи́ть радиоприёмник до преде́ла (гро́мкости) — radyoyu sonuna kadar açmak
наби́ть печь дрова́ми до преде́ла — sobayı ağzına kadar odun doldurmak
и у шу́ток есть свои́ преде́лы — şakanın da bir haddi / kararı vardır
э́то - преде́л наха́льства — bu küstahlığın son perdesidir
5) мат. limit -
11 прилично
веди́ себя́ прили́чно! — edebini / terbiyeni takın!
2) oldukça iyiприли́чно оде́тый — kılığı kıyafeti düzgünce
он прили́чно получа́ет — oldukça iyi para alıyor
-
12 приличный
1) edep gereklerine uygun, edepli2) разг. ( довольно хороший) oldukça iyi; zararsız, ziyansızэ́то прили́чная сумма — bu oldukça iyi bir paradır
у него́ прили́чный францу́зский язы́к — Fransızcası ziyansızdır
-
13 рамка
ж1) врз çerçeve; resimlik (для рисунка, фотографии)2) (ра́мки) мн., перен. çerçeve, sınırlar; daireвы́йти за ра́мки зако́на — yasa dışına çıkmak
в ра́мках прили́чия — edep / terbiye dairesi içinde / dairesinde
э́та зада́ча выхо́дит за ра́мки настоя́щей статьи́ — bu görev, bu yazının çerçevesini / sınırlarını aşıyor / kapsamı dışına çıkıyor
-
14 стыдиться
несов.; сов. - постыди́тьсяutanmak; sıkılmak, çekinmekстыди́сь! — utan! edep yahu!
постыди́сь свои́х седи́н! — ak sakalından utan!
стыди́ться не́чего! — utanacak / çekinecek bir şey yok!
вам не придётся стыди́ться за него́ — sizi utandırmayacaktır
-
15 благовоспитанность
terbiye,edep -
16 воинская этика
Harby edepРусско-туркменский словарь военной терминологии > воинская этика
См. также в других словарях:
edep — is., bi, Ar. edeb 1) Toplum töresine uygun davranma Olur şey mi bu, haydi edebinle çık git, çekil karşımdan! A. Ş. Hisar 2) İyi ahlak, incelik, terbiye Birleşik Sözler edep yeri edebikelam Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller edep etmek edep yahu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
EDEP — abbr. Electrodeposition … Dictionary of abbreviations
edep yeri — is. İnsanlarda üreme organlarının bulunduğu yer, ut yeri … Çağatay Osmanlı Sözlük
edep etmek — utanmak, sıkılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
edep yahu — açık saçık söz söyleyenlere karşı utan, edebini takın anlamında kullanılan söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kahkahayı ağzında söndürmek — edep sınırlarını aşmamak için gülmeyi sınırlamak Hâlbuki hikâyesini dinleyen eşraf efendiler, birbirlerine bakarak kahkahalarını elleriyle ağızlarında söndürmeye çalışıyorlardı. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
DEYDAN — Edep. * Âdet … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
DEYDEN — Edep. * Âdet … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Gender Empowerment Measure — The Gender Empowerment Measure (GEM) is a measure of inequalities between men s and women s opportunities in a country. It combines inequalities in three areas: political participation and decision making, economic participation and decision… … Wikipedia
erdem — fazilet, edep, terbiye; hüner I, 51, 89, 103, 107, 252; 336, I I, 97, 229, 243, 343; III, 41, 133, 143, 211, 303, 440bkz: erdem … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
Abdal Musa — Abdal Musa, betitelt auch Abdal Musa Sultan genannt, war ein alevitischer Geistlicher des 13./14. Jahrhunderts und stammte aus dem Ort Khoy im Iran. Er ist ein Abdale, und schreibt in seinem Gedicht bezüglich seiner Herkunft, das sein Stamm aus… … Deutsch Wikipedia