-
1 eğmek
v. bend, curve, incline, flex, bow, buckle, cant, contort, decline, droop, incurve, inflect, ply, slant, spring, stoop, sway, tilt, warp -
2 eğmek
"to tip, to tilt; to bow, to bend, to incline, to curve" -
3 eğmek
1. /ı, a/ to lean, tilt, or bend (something) (in a specified direction). 2. /ı, a/ to turn (one´s eyes) to. 3. /ı/ to bend. 4. /ı/ to bring (someone) round, persuade. -
4 boyun eğmek
v. bow down, bow, submit, bend the knee, give way, sit down under, surrender, bend, buckle, buckle under, cave, comply, comply with, indulge, knuckle down, knuckle under, resign oneself to, truckle* * *1. obey 2. surrender -
5 cezaya boyun eğmek
kiss the rod -
6 kaderine boyun eğmek
meet one's doom -
7 çaresizliğe boyun eğmek
v. yield to despair -
8 boyun eğmek
to submit, to yield, to truckle to sb, to bite the bullet, to give in (to sb/sth), to knuckle under, to succumb (to sth) -
9 kadere boyun eğmek
to bow to fate, to bow to the inevitable -
10 eğmemek
v. (neg. form of eğmek) bend, curve, incline, flex, bow, buckle, cant, contort, decline, droop, incurve, inflect, ply, slant, spring, stoop, sway, tilt, warp -
11 boyun
",-ynu 1. neck. 2. cervix. 3. geog. pass, defile. 4. responsibility. -una almak /ı/ to accept responsibility for. -u altında kalsın! colloq. May he die! -u armut sapına dönmüş. colloq. He has grown very thin. -una atılmak /ın/ to embrace (someone), fall on (someone´s) neck. -una atmak /ı, ın/ to put (the blame) on (someone). - atkısı scarf. - borcu a binding duty. -unun borcu a duty. -unu burmak /ın/ to wring (an animal´s) neck. -unu bükmek 1. to abase oneself. 2. to submit to something. -u bükük/eğri 1. destitute. 2. unhappy, sorrowful. - eğmek /a/ to submit (to); to humiliate oneself (before). -una geçirmek /ı/ to seize, take (something) for one´s own. -unda kalmak (for an obligation) to remain unfulfilled. -unu kesmek/ vurmak /ın/ to behead. -um kıldan ince. colloq. I am ready to accept any decision./I am ready to comply with anything. -u kopsun! colloq. May he die! - kökü the base of the neck. -una sarılmak /ın/ to embrace. -u tutulmak to have a stiff neck. -unu uzatmak/vermek /a/ to surrender (to), submit (to). " -
12 çehre
"1. face. 2. aspect, appearance. 3. sour face. -si bozulmak to look upset; to get a sour look on one´s face. - çatmak/eğmek/etmek to make a sour face. - fukarası/züğürdü ugly -faced."
См. также в других словарях:
egmek — eğmek I, 100, 168 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
eğmek — i, er 1) Düz olan bir şeyi eğik duruma getirmek Ağır ağır başını eğip yere baktı ve boynunu büktü. Y. Z. Ortaç 2) Sert bir cismi bükmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
eğmek (-admak) — yaradılış gösteren isimlerden fiil yapma edat ı II, 340 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
boyun eğmek — isteyerek veya istemeyerek uymak, katlanmak Para bulabilmek için ya bir tarafa boyun eğmeli ya öbür tarafla birleşmeli idik. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
kadere boyun eğmek — yazgısını, talihini kabul etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
boynuz eğmek — istemeyerek uymak, karşı tarafın gücünü kabul etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaşını gözünü eğmek — kızgın bir durumdayken kaş çatmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş eğmek — 1) saygı göstermek için baş eğerek selamlamak Ulema, şeyhler, yerden selam verdiler, baş eğip el öptüler. R. E. Ünaydın 2) direnmekten vazgeçip buyruk altına girmek, inkıyat etmek Gittikçe yükselen başı Allah a kalkıyor / Asrın baş eğdi sandığı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şapkayı öne eğmek — aileden birisinin unanılacak bir şey yaptığında aile reisinin mahçup olması … Beypazari ağzindan sözcükler
imale etmek — eğmek, çevirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
egsemek — eğmek istemek I, 277 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini