-
1 eğlendirmek
-
2 eğlendirmek
vt amüsieren, unterhalten, belustigen -
3 eğlendirmek
потеша́ть развесели́ть* * *-iразвлека́ть; забавля́ть -
4 eğlendirmek
күңел ачу -
5 eğlendirmek
v. amuse, beguile, break up, divert, entertain, feast, recreate, regale, tickle* * *amuse -
6 eğlendirmek
bawić; zabawiać -
7 eğlendirmek
آنسأنسسلى -
8 eğlendirmek
1. آنس [آنَسَ]Anlamı: eğlenmesine yol açar2. أنس [أَنِسَ]Anlamı: eğlenmesine yol açar3. أنس [أَنَّسَ]Anlamı: eğlenmesine yol açar4. سلى [سَلَّى]Anlamı: eğlenmesine yol açar -
9 eğlendirmek
to entertain, to amuse, to divert, to regale -
10 eğlendirmek
/ı/ to entertain, amuse. -
11 eğlendirmek
bavit; obveselit; pobavit -
12 gönül eğlendirmek
развлека́ться, получа́ть удово́льствие -
13 gönül eğlendirmek
to amuse oneself -
14 gülmece
1. أطروفة [أُطْرُوفَة]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor2. دعابة [دُعَابَة]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor3. طرفة [طُرْفَة]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor4. ظرافة [ظَرَافَة]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor5. ظرف [ظَرْف]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor6. فكاهة [فُكَاهَة]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor7. كياسة [كِيَاسَة]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor8. لطيفة [لَطِيفَة]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor9. مداعبة [مُدَاعَبَة]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor10. مزاح [مُزَاح]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor11. مزاحة [مُزَاحَة]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor12. مزح [مَزْح]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor13. مزحة [مَزْحَة]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor14. ملاعبة [مُلَاعَبَة]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor15. ممازحة [مُمَازَحَة]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor16. نادرة [نادِرَة]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor17. نكتة [نُكْتَة]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor18. نوادر [نَوَادِر]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor19. هزل [هَزْل]Anlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor -
15 gönül
- lü1) душа́, се́рдцеgönül işleri — серде́чные дела́
gönül maceraları — любо́вные похожде́ния
2) перен. жела́ние, охо́таokumağa gönülün var mı? — у тебя́ есть жела́ние учи́ться?
••gönül kimi severse güzel odur — посл. кого́ се́рдце полю́бит, тот и краси́в
gönül ferman istemez — погов. се́рдцу не прика́жешь
- gönül akıtmakgönül kocamaz — погов. душа́ не старе́ет
- gönül almak
- gönülünü almak
- gönül avlamak
- gönül bağlamak
- gönülü bulanmak
- gönül çekmek
- gönülü çekmek
- gönülü çelinmek
- gönülünü çelmek
- gönülden çıkarmak
- gönülden çıkarmamak
- gönülü çökmek
- gönülüne doğmak
- gönülüne dokunmak
- gönülünü düşürmek
- gönül eğlendirmek
- gönülünü etmek
- gönülünü yapmak
- gönülünden geçirmek
- gönülüne göre
- gönülünü hoş etmek
- gönül indirmek
- gönülü kalmak
- gönülü kanmak
- gönülü kararmak
- gönülünü kaptırmak
- gönülü kaymak
- gönülü kırılmak
- gönül kırmak
- gönülünden kopmak
- gönül okşamak
- gönülü olmak
- gönülünü pazara çıkarmak
- gönülü razı olmamak
- gönülünü serin tutmak
- gönülünü söndürmek
- gönülü takılmak
- gönülü varmıyor
- gönül vermek
- gönül yakmak
- gönülünü yaralamak
- gönül yıkmak
- gönülü yok -
16 eğlendirmemek
v. (neg. form of eğlendirmek) amuse, beguile, break up, divert, entertain, feast, recreate, regale, tickle -
17 gönül
gönül acısı Liebeskummer m;gönül (oder gönlünü) almak jemanden erfreuen; jemandem Mut machen; jemandes Sympathie erwerben; jemanden (wieder) versöhnen;gönül borcu herzliche(r) Dank; Dankbarkeit f;gönül (oder gönlünü) bulandırmak jemandem Übelkeit verursachen; jemanden kränken; jemanden verdächtigen; Verdacht erwecken;gönül darlığı Beklommenheit f;gönül eğlendirmek sich vergnügen;gönül eri Spaßvogel m; fam fig ein fideles Haus;-e gönül etmek jemandem etwas (A) wünschen; (bestimmte) Absichten haben;-in gönlünü etmek jemanden zufrieden stellen; jemandes Zustimmung erhalten;gönül ferahlığı Sorglosigkeit f;gönül hoşluğu ile von Herzen gern; gütlich (Einigung);gönül işi Liebesaffäre f;-e gönül koymak böse sein (auf A);gönül okşamak jemandem gefällig sein, freundlich zu jemandem sein;-i gönlünden çıkarmamak jemanden nicht vergessen können;gönlü açık ohne Falsch;gönlü alçak bescheiden; friedfertig;(-de) gönlü kalmak: gönlüm kalır ich nehme (es) übel ( oder krumm);(-de) gönlüm kaldı (es) sagte mir sehr zu, ich war sehr angetan von D;-in gönlünü hoş etmek jemanden zufrieden stellen;gönlünden kopmak von Herzen (etwas) geben;-de gönlü olmak jemanden gern haben;-e gönlü olmak einverstanden sein mit; zufrieden sein mit;gönlü tez ungestüm;gönlümce nach meinem Geschmack; meinem Wunsch entsprechend;gönülden von Herzen -
18 eğlendirme
-
19 oyalamak
vt1) hinhaltentakviye gelinceye kadar düşmanı \oyalamak den Feind hinhalten, bis Verstärkung kommt2) ( meşgul etmek) aufhalten, beschäftigen3) ( bekletmek) warten lassen4) ( eğlendirmek) unterhalten -
20 gönül
",-nlü 1. heart; mind. 2. inclination, desire, willingness. -den 1. heartfelt, sincere. 2. most sincerely. -ünce after one´s own heart. - acısı pangs of love. -ü açık 1. openhearted, frank, sincere. 2. lighthearted, carefree, cheerful. - açıklığı 1. openheartedness, sincerity. 2. lightheartedness, carefreeness, cheerfulness. -ü açılmak to cheer up, become cheerful. - açmak to cheer up, make happy. -ü akmak /a/ to be enchanted by, be attached to, feel an attraction for. - alçaklığı humility, modesty. -ünü almak /ın/ 1. to please. 2. to restore relations with, apologize to and make up with. - avcısı (a) Don Juan; vamp. -ünü avlamak /ın/ to captivate, win (someone´s) love. - avutmak 1. to dally with love. 2. /la/ to resign oneself to (a lesser portion), content oneself with (little). - bağı bonds of love. - bağlamak /a/ to set one´s heart on. - belası trouble caused by love. - birliği unity of feelings. -ü bol generous-hearted. - borcu gratitude. - budalası hopelessly in love. -ünü bulandırmak /ın/ 1. to nauseate. 2. to raise (one´s) suspicions. -ü bulanmak 1. to feel sick at one´s stomach, be nauseated. 2. to get suspicious. - bulantısı 1. nausea. 2. suspicion. - çekmek to be in love. -ü çekmek /ı/ to desire. -ünü çelmek /ın/ to captivate, win (someone´s) love. -den/-ünden çıkarmak /ı/ to forget, cast (someone) out of one´s heart. -ü çökmek to have a breakdown in morale, give up. -ü daralmak to be distressed. - darlığı 1. distress. 2. intolerance. - delisi one who keeps falling in love. - dilencisi one who is so madly in love that he undergoes any humiliation to be near his beloved. -üne doğmak to have a presentiment. -ünün dümeni bozuk colloq. (one) who is not serious in his love affairs. - eğlencesi 1. pastime, amusement. 2. passing love affair, flirtation. - eğlendirmek /la/ 1. to amuse oneself with, have a good time (doing something). 2. to have a love affair with. - eri tolerant and sensible person. - esenliği peace of mind, repose. -ünü etmek/yapmak /ın/ 1. to persuade, induce, win (one´s) assent. 2. to please. - ferahlığı contentment. - ferman dinlemez. proverb The heart will always have its own way. -ü gani 1. generous. 2. contented. -ünden geçirmek /ı/ to want to do; to wish (something) to happen. -ünden geçmek to come to one´s mind, occur to one. -ü geniş tolerant. - gezdirmek/dolaştırmak to review the possible (pleasant) choices. -üne göre after one´s own heart. -ü gözü açılmak to be cheered up, feel revived. -ünü hoş etmek /ın/ to please, make (someone) contented. - hoşluğu ile/- rızasıyla willingly. -den ırak olmak not to be loved. -ü ile oynamak /ın/ to play with (someone´s) heart. -ü ilişmek/takılmak /a/ to be attracted by. - indirmek to be willing to do some job that is beneath one; to accept or do something that is beneath one, condescend to do something. - işi love affair. -ü kalmak 1. to feel resentment, feel hurt. 2. /da/ to long for. -ü kanmak to stop worrying, be set at ease. -ünü kapmak /ın/ to captivate, win (someone´s) love. -ünü kaptırmak /a/ to be captivated by. -ü kara malevolent. -ü kararmak to feel disgusted with life. -ünü karartmak /ın/ to make (someone) lose the joy of living. -ü kaymak /a/ to love, feel attraction for. -ü kırılmak (for one´s feelings) to be hurt. -ünü kırmak /ın/ to hurt the feelings of; to crush; to put (someone) down. - kimi severse güzel odur. proverb Beauty is a matter of individual taste. -den/-ünden kopmak to be given gladly: gönlünüzden ne koparsa what you feel like giving. - koymak /a/ to be upset by. - maskarası one who becomes a laughingstock because of a love affair. - okşamak to treat someone kindly. - okşayıcı pleasant, tender, loving. -ü olmak 1. /a/ to be willing to; to agree to, consent to. 2. /da/ to want to have, be in love with (something). 3. /da/ to love, be in love with (someone). -ünü pazara çıkarmak to fall in love with an unworthy person. - rahatlığı complete peace and co
- 1
- 2
См. также в других словарях:
eğlendirmek — i Eğlenmesini sağlamak, eğlenmesine yol açmak Ne şımarıklıklar, ne hoppalıklar yapacak, beni nasıl kızdıracak ve eğlendirecekti. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
lala paşa eğlendirmek — işini gücünü bırakıp karşısındakinin hoş vakit geçirmesini sağlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gönül eğlendirmek — geçici bir ilgi ve sevgi göstererek hoşça vakit geçirmek O bizim arkadaşı oraya dilber Çingene kızları ile gönlünü eğlendirmeye gelmiş paralıca bir delikanlı sanıyordu. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
canlandırıcı — is. 1) Canlılık veren, canlılık kazandıran şey 2) Bir canlı resim veya şema filmi için hareketliliği sağlayan tek tek resimleri yapan sanatçı 3) Otel, tatil köyü vb. turistik yerlerde konukları eğlendirmek için çeşitli oyunlar, gösteriler yapan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
canlandırma — is. 1) Canlandırmak işi Küçük kafasında kendisini çağırtan ihtiyar kadının hayalini canlandırmaya çalışıyordu. H. E. Adıvar 2) ed. Kişileştirme 3) Otel, tatil köyü vb. turistik yerlerde konukları eğlendirmek için çeşitli oyunlar, gösteriler yapma … Çağatay Osmanlı Sözlük
ce — 1. Türk alfabesinin üçüncü harfinin adı, okunuşu 2. ünl. Kucak çocuklarını, bebekleri eğlendirmek için çıkarılan ses Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ce demeye mi geldin? … Çağatay Osmanlı Sözlük
eğlendiri — is. Gazino, bar vb. yerlerde müşterileri oyalamak, eğlendirmek amacıyla yapılan ilgi çekici gösteri, atraksiyon … Çağatay Osmanlı Sözlük
eğlendirme — is. Eğlendirmek işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
gönül — is., nlü 1) Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi. O. S. Orhon 2) mec. İstek, arzu Okumaya gönlün var mı? Birleşik Sözler gönül avcısı gönül … Çağatay Osmanlı Sözlük
hoplatmak — i 1) Hoplamasını sağlamak 2) Çocuğu koltuklarından tutup hafifçe havaya fırlatarak eğlendirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kamera şakası — is., TV İzleyenleri eğlendirmek amacıyla, önceden hazırlanan bir oyunun, gizli bir yere konmuş kamera aracılığıyla, habersiz kişiler tarafından oynanması … Çağatay Osmanlı Sözlük