Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

duvarda

  • 1 duvarda oyuk

    alcove

    Turkish-English dictionary > duvarda oyuk

  • 2 duvarda şamdan desteği

    n. sconce

    Turkish-English dictionary > duvarda şamdan desteği

  • 3 alcove

    duvarda oyuk, yataklik, yüklük

    English to Turkish dictionary > alcove

  • 4 niche

    duvarda oyuk, nis, göz; uygun yer, uygun is, uygun mevki

    English to Turkish dictionary > niche

  • 5 parmak parmak

    1.
    напомина́ющий па́лец, в фо́рме / ви́де па́льца

    duvarda parmak parmak yağ lekeleri var — на стене́ пя́тна от ма́сляных па́льцев

    2.
    па́льцами

    parmak parmak yemek — есть па́льцами

    Türkçe-rusça sözlük > parmak parmak

  • 6 блик

    м, в соч.

    кра́сные бли́ки от костра́ — yanan ateşin kızıltıları

    на стене́ игра́ли со́лнечные бли́ки — duvarda güneş akisleri oynaşıyordu

    Русско-турецкий словарь > блик

  • 7 висеть

    asılı olmak,
    sarkmak
    * * *
    asılı olmak / durmak; sarkmak ( свисать)

    на стене́ виси́т карти́на — duvarda bir tablo var

    над реко́й висе́л тума́н — nehrin üstünde sis asılıydı

    ••

    висе́ть в во́здухе — разг. havada askıda kalmak

    Русско-турецкий словарь > висеть

  • 8 играть

    oyun
    * * *
    несов.; сов. - сыгра́ть
    1) oynamak; oynaşmak

    игра́ть в футбо́л — futbol oynamak

    сыгра́ть конём — шахм. atı oynatmak

    он де́сять раз игра́л в соста́ве национа́льной сбо́рной — on defa milli olmuştu

    2) тк. несов. oynamak; oynaşmak

    де́ти лю́бят игра́ть — çocuklar oynamaktan hoşlanır

    в углу́ игра́ли котя́та — köşede kedi yavruları oynaşıyordu

    не игра́й со спи́чками! — kibritle oynama!

    игра́ть чьей-л. жи́знью — перен. birinin hayatıyla oynamak

    игра́ть на пиани́но — piyano çalmak

    сыгра́й како́й-нибу́дь вальс — bir vals çal / geç

    4) театр. (sahneye) çıkmak; rol oynamak / almak; oynamak ( о спектакле)

    игра́ть Оте́лло — Otello'ya çıkmak

    он игра́л в ра́зных города́х — çeşitli şehirlerde sahneye çıkmıştı

    в э́том фи́льме он игра́ет Мо́царта — bu filmde Mozart'ı canlandırıyor / oynuyor

    сы́гранные им ро́ли — oynadığı roller

    5) перен. sömürmek

    игра́ть на религио́зных чу́вствах кого-л. — birinin dinsel duygularını sömürmek / tahrik ve istismar etmek

    6) тк. несов. ( пениться - о вине) köpürmek
    7) тк. несов. oynaşmak

    на стене́ игра́ли причу́дливые те́ни — duvarda acayip şekilli gölgeler oynaşıyordu

    на его́ лице́ игра́ла улы́бка — yüzünde bir tebessüm belirip belirip kayboluyordu

    ••

    игра́ть с огнём — ateşle / barutla oynamak

    игра́ть слова́ми — kelimeler üstünde oynamak

    игра́ть на би́рже — borsada oynamak

    игра́ть на́ руку кому-л.birinin ekmeğine yağ sürmek

    Русско-турецкий словарь > играть

  • 9 торчать

    dışarı fırlamak
    * * *
    1) dışarı fırlamış olmak; sırıtmak

    у ло́шади торча́ли рёбра — atın kaburgaları dışarı fırlamıştı

    в стене́ торчи́т гвоздь — duvarda yarı çakılmış bir mıh var

    2) разг. dikilip durmak

    ну что ты торчи́шь у меня́ перед глаза́ми! — karşımda ne dikilip duruyorsun be!

    ве́чно э́та соба́ка торчи́т под нога́ми! — bu köpek de hep insanın ayak ucunda dolanır durur!

    Русско-турецкий словарь > торчать

  • 10 уступ

    м, в соч.

    в стене́ есть усту́п — duvarda bir girinti var

    Русско-турецкий словарь > уступ

  • 11 alcove

    n. girinti, oyuk, cumba, kameriye, çardak
    * * *
    1. duvarda oyuk 2. kayalar arasında nehir çukuru
    * * *
    ['ælkəuv]
    (a small section of a room etc formed by part of the wall being set back.) girinti, çıkma

    English-Turkish dictionary > alcove

  • 12 sconce

    n. duvarda şamdan desteği, aplik, toprak siper, ceza (oxford üniv.), baş, kafa, kelle, saksı
    ————————
    v. cezalandırmak (oxford üniv.), sofra kurallarına uymayana bira vermemek

    English-Turkish dictionary > sconce

  • 13 sconce

    n. duvarda şamdan desteği, aplik, toprak siper, ceza (oxford üniv.), baş, kafa, kelle, saksı
    ————————
    v. cezalandırmak (oxford üniv.), sofra kurallarına uymayana bira vermemek

    English-Turkish dictionary > sconce

  • 14 an

    an
    1. präp (D) zeitlich -de; örtlich -de;
    an der Grenze sınırda;
    an der Isar Isar kenarında;
    an der Wand duvarda;
    an einem kalten Tag soğuk bir gün(de);
    an einem Sonntagmorgen bir pazar (günü) sabahında;
    alles ist an seinem Platz her şey (yerli) yerinde;
    fig Kopf an Kopf baş başa;
    er hat so etwas an sich kendine has bir tarafı var;
    an seiner Stelle onun yerinde;
    jemanden an der Hand führen b-ni elinden tutup götürmek;
    jemanden an der Stimme erkennen b-ni sesinden tanımak;
    an (und für) sich aslında, haddizatında;
    an die Tür klopfen kapıya vurmak
    2. präp (A) -(y)e;
    an den Rand kenara;
    ein Brief an mich bana bir mektup
    3. adv: von … an -den itibaren;
    von nun an şu andan itibaren;
    von heute an bugünden itibaren; bundan böyle;
    das Licht ist an ışık açık;
    an - aus; açık - kapalı;
    München an 13.55 Münih’e varış 13.55;
    an die 100 Dollar yaklaşık 100 dolar;
    er hatte noch seinen Mantel an paltosu daha sırtındaydı

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > an

  • 15 niş

    niş s
    arch Nische f; ( duvarda) Wandnische f

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > niş

  • 16 Nische

    f.
    hücre (duvarda)

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > Nische

  • 17 Nischen

    pl.
    hücre (duvarda)

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > Nischen

  • 18 recess

    dinlenme, dinlenme ani, paydos, ara verme; okul tatili; duvarda girinti, nis; iç taraf, gizli yer; duvar girintisini koymak, yerlestirmek; dinlenmek, ara vermek, paydos etmek, tatil yapmak

    English to Turkish dictionary > recess

  • 19 gemi

    "ship, vessel, large boat. - adamı seaman, sailor. - aslanı good-looking but useless person. - bildirgesi ship´s manifest. -ye binmek to embark, go on board. - donatmak to rig a ship; to fit out a ship. -yi duvarda görmek to have seen nothing of the world. - havuzu repair dock. - ızgarası shipway, ways. - indirmek to launch a ship. - işletimi cabotage, coasting trade. - kiralamak to charter a ship. -sini kurtaran kaptan. proverb It´s the captain who saves the ship (said of a person who, by bold action, extricates himself from a difficult situation). - leşi/enkazı shipwreck, wrecked ship. - mürettebatı crew, ship´s company. -si şapa oturmak to undergo irreparable loss in business. -de teslim free on board, f.o.b. - tezgâhı stocks, dockyard. - yatağı ship´s berth, port of shelter. -sini yürütmek to manage one´s affairs well."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > gemi

  • 20 baie

    I
    n f
    géogr koy [koj]
    II
    n f
    fruit küçük taneli meyve
    n f
    ouverture bir duvarda kapı, pencere açıklığı

    Dictionnaire Français-Turc > baie

См. также в других словарях:

  • öd — duvarda ve ağaçta delik, I, 31bkz: öt zaman, vakit; mevsim, hava I, 44, 330, 353; II, 77, 101; III, 125bkz: öd sığır, öküz, I, 45, 346bkz: ud, ud öz, kendi. f, 243 öd zaman, vakit I …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • çiçeklik — duvarda kireç veya tahtadan yapılan ufak sundurma …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • açıt — is., dı, mim. Bir duvarda açık bırakılmış bulunan kapı, pencere, kemerleme vb. açıklık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • alçı levha — is., mim. 1) Duvarda ve tavanda düzgünlük sağlamak amacıyla iç mekânlarda kullanılan, alçı ve diğer katkı maddeleriyle sıkıştırılmış levha, alçıpan 2) Tavan süslemelerinde kullanılan ve çeşitli desenleri olan alçıdan yapılmış kalıp …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • budak deliği — is. Tahtalardaki budak yerinin çıkarılmasından sonra ortaya çıkan boşluk Duvarda asılmış bir şapka âdeta canlanmış, altında bir budak deliği kapkara bir tek göz gibi bakıyor. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çatlaklık — is., ğı 1) Çatlak olma durumu 2) Çatlamış yer, çatlak Duvarda bir çatlaklık var. 3) mec. Delilik …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çerçeve — is., Far. çār + çūbe 1) Resim, yazı, ayna vb.ni süslemek veya bir yere asılabilecek duruma getirmek için bunlara geçirilen kenarlık Duvarda bir çerçeve asılıdır ki çarpıktır, düzeltemezsiniz. R. H. Karay 2) Kapı, pencere ile bunların cam veya… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çerçevesiz — sf. Çerçeve içinde olmayan Duvarda Nadir in pastelle yapılmış çerçevesiz bir portresi. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çini — is., Far. çīnī 1) Duvarları kaplayıp süslemek için kullanılan, bir yüzü sırlı ve genellikle çiçek resimleriyle bezeli, pişmiş, balçık levha, fayans Bizi sarar bir sülüs yazı görsek duvarda / Bize heyecan verir bir parça yeşil çini. F. N. Çamlıbel …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • mihrap — is., bı, din b., Ar. miḥrāb 1) Cami, mescit vb. yerlerde Kâbe yönünü gösteren, duvarda bulunan ve imama ayrılmış olan oyuk veya girintili yer Cennetten, cehennemden bahseden ihtiyar imamı, mihrabın yanındaki kürsüye çıkardı. Ö. Seyfettin 2) mec.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • parmak parmak — sf. 1) Parmak biçiminde Duvarda parmak parmak yağ lekeleri var. 2) zf. Parmaklayarak Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller parmak parmak yemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»