-
41 tam yerine denk gelmek
v. fall -
42 özel bir tarihe denk gelmeyen gün
n. ferial dayTurkish-English dictionary > özel bir tarihe denk gelmeyen gün
-
43 adımını denk almak
to mind one's p's and q's -
44 Ayağını denk al!
Watch your step! -
45 ayağını denk almak
to mind one's step, to watch one's step -
46 eşit
-
47 muadil
1. بد [بِدّ]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer2. بدل [بَدَل]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer3. بديل [بَدِيل]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer4. خلف [خَلَف]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer5. رديف [رَدِيف]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer6. شبه [شَبَه]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer7. شبه [شِبْه]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer8. شبيه [شَبِيه]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer9. صنو [صِنْو]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer10. ضرع [ضِرْع]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer11. عائض [عائِض]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer12. عدل [عِدْل]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer13. عديل [عَدِيل]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer14. عينة [عَيِّنَة]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer15. قرن [قِرْن]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer16. متكافئ [مُتَكَافِئ]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer17. مثال [مِثَال]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer18. مثل [مَثَل]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer19. مثل [مِثْل]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer20. مثيل [مَثِيل]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer21. مجانس [مُجَانِس]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer22. مساو [مُسَاوٍ]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer23. مشابه [مُشَابِه]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer24. مكافئ [مُكَافِئ]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer25. نظير [نَظِير]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer26. نموذج [نَمُوذَج]Anlamı: eşit, denk, eşdeğer -
48 akran
1. بد [بِدّ]Anlamı: yaşça denk, yaşıt, boydaş2. شبه [شِبْه]Anlamı: yaşça denk, yaşıt, boydaş3. شبيه [شَبِيه]Anlamı: yaşça denk, yaşıt, boydaş4. صنو [صِنْو]Anlamı: yaşça denk, yaşıt, boydaş -
49 balyalamak
1. رزم [رَزَّمَ]Anlamı: balya yapmak, denk yapmak2. صر [صَرَّ]Anlamı: balya yapmak, denk yapmak3. عكم [عَكَمَ]Anlamı: balya yapmak, denk yapmak -
50 denklemek
1. اتزن [اِتَّزَنَ]Anlamı: denk duruma getirmek2. تعادل [تَعَادَلَ]Anlamı: denk duruma getirmek3. توازن [تَوَازَنَ]Anlamı: denk duruma getirmek -
51 ayak
нога́ (ж) но́жка (ж) стопа́ (ж)* * *озвонч. -ğı1) нога́, но́ги; ла́па ( животного) ла́пка ( насекомого)ayak ayak üstüne atmak — положи́ть но́гу на́ ногу
ayağını çıkarmak — разува́ться, снять о́бувь
ayağını giymek — обува́ться, наде́ть о́бувь
ayağına [iyi] oturmak — прийти́сь по ноге / впо́ру
ayağı[nı] vurmak — натере́ть но́гу
arka ayak — за́дняя нога́
ön ayak — пере́дняя нога́
yalın ayak — босико́м
2) но́жка; подпо́рка, опо́ра, сто́йка, сва́я3) прито́к реки́4) водоотво́дный кана́л; рука́в, свя́зыва́ющий два водоёма5) шагayak sesi — зву́ки шагов
ayak uydurmak / değiştirmek — идти́ в но́гу, взять но́гу
6) ступе́нькаotuz ayak merdiven — ле́стница в три́дцать ступе́нек
7) уст. фут, каде́м (мера длины, = 30,5 см)8) ри́фма ( в фольклоре)••ayağı kayana yol gösteren çok olur — посл. когда́ челове́к упадёт, тогда́ ему́ начина́ют пока́зывать доро́гу, по кото́рой он до́лжен был идти́; вся́кая по́мощь нужна́ во́время
ayağına sıcak su mu, soğuk su mu dökelim? — погов. что ска́жешь - тебя́ казни́ть или поми́ловать? (говорится человеку, который редко заходит)
ayağının bastığı yerde ot bitmiyor — погов. у него́ под нога́ми земля́ гори́т
ayağını yorganına göre uzatmak — погов. по одёжке протя́гивай но́жки
- ayakta- ayaktan
- ayağını alamamak
- ayağı alışmak
- ayağının altına almak
- ayaklar altına almak
- ayağının altına karpuz kabuğu koymak
- ayağının altında
- ayak altında dolaşmak
- ayakların altında dolaşmak
- ayak atmak
- ayak atmamak
- ayak bağı
- ayağının bağını çözmek
- ayağını bağlamak
- ayağına bağ vurmak
- ayak basmak
- ayak basmamak
- ayağına çabuk
- ayağına çağırmak
- ayağını çekmek
- ayağını denk almak
- ayağını denk basmak
- ayak diremek
- ayak divanı
- ayağına dolaşmak
- ayağına dolanmak
- ayağı düşmek
- ayağına düşmek
- ayağı düze basmak
- ayağına geçirmek
- ayağına gelmek
- ayakları geri geri gitmek
- ayağına getirmek
- ayağına gitmek
- ayağı ile gelmek
- kendi ayak ile gelmek
- ayağına ip takmak
- ayak işi
- ayağına kadar gelmek
- ayağa kaldırmak
- ayağa kalkmak
- ayağına kapanmak
- ayağına iniyor
- ayaklarına kara su iniyor
- ayağını kaydırmak
- ayağını kesmek
- ayak kirası
- ayağının pabucunu başına giymek
- ayağının pabuçu olamamak
- ayağına sıkı
- ayağı suya ermek
- ayak sürtmek
- ayağı şaşmak
- ayağına taş değmek
- ayağı taşa dokunmak
- ayağının tozuyla
- ayağının tozu üstünde
- ayakta tutmak
- ayaklarının ucuna basarak
- ayağı uğurlu
- ayağı üzenğide
- ayağı yere değmemek
- ayakları yere değmemek
- ayağı yerden kesilmek
- bir ayağı çukurda
- bir ayağı öbür dünyada -
52 eşit
1. مساو [مُسَاوٍ]Anlamı: müsavi, muadil, denk2. معادل [مُعَادِل]Anlamı: müsavi, muadil, denk -
53 ayak
"1. foot. 2. leg. 3. base, pedestal, footing. 4. treadle (of a sewing machine). 5. shaft (of a loom). 6. tributary. 7. outlet (of a lake). 8. step (in stairs). 9. gait, pace. 10. folk poetry rhyme; rhyme word. 11. foot (measure). 12. intersection between two lines or between a line and a plane. -ta 1. standing, on one´s feet. 2. excited, aroused. 3. med. ambulatory. -tan (satış) (selling meat) on the hoof (as opposed to butchered meat). -ını alamamak 1. /dan/ to be unable to refrain (from). 2. to be unable to use one´s feet (because of pains or because they have gone asleep). -ı alışmak /a/ to make a habit of going to. -ını altına almak to sit on one´s leg. -ının altına almak /ı/ 1. to beat, give a beating (to), thrash. 2. to ignore, transgress, violate. 3. to push aside (something useful). -lar altına almak /ı/ to trample on, disregard. -ının altına karpuz kabuğu koymak /ın/ to scheme to get (someone) fired. -ının altında olmak (for a view) to be spread out beneath one. -ının/-larının altını öpeyim. colloq. For God´s sake. - atmak 1. /a/ to go (to) for the first time. 2. to take a step. - atmamak /a/ not to go to; to stay away from. - ayak üstüne atmak to cross one´s legs. - bağı 1. impediment, hindrance, hobble, fetter. 2. person who creates an obligation and responsibility. -ının bağını çözmek /ın/ 1. to divorce (one´s wife). 2. to free (someone) to act. -ına bağ olmak /ın/ to hinder (one). -ına bağ vurmak/-ını bağlamak /ın/ to hinder. - basmak /a/ 1. to arrive (at), enter. 2. to begin, enter, start (a job). - basmamak /a/ not to go to; to stay away from. -lar baş, başlar ayak oldu. colloq. The first have become last, the last first./The social order is reversed and upstarts are in charge. - bileği 1. ankle. 2. anat. tarsus. -ları birbirine dolaşmak to stumble over one´s own feet. -ına çabuk quick, quick to come and go. -ını çabuk tutmak to hurry, walk quickly. -ına çağırmak /ı/ to call (someone) into one´s presence. -ını çekmek /dan/ to stop going to (a place). -ına çelme takmak /ın/ 1. to trip up. 2. to prevent (another´s) success. -ını çıkarmak to take off one´s shoes. - değiştirmek to get into step by changing one´s foot (in marching). -ını denk/tetik almak to be on one´s guard. -ını denk basmak to be careful, be wary. - diremek to insist, put one´s foot down. -ına dolanmak/dolaşmak 1. to crowd around and create confusion. 2. /ın/ to obstruct. 3. to boomerang, recoil on oneself. -ı dolaşmak 1. to trip over one´s own feet. 2. to get flustered and do something wrong. -ları dolaşmak to trip on one´s feet, get one´s feet tangled up. -ında donu yok, fesleğen ister/takar başına. colloq. She likes to show off regardless of her poverty. -ta duramama astasia. -ta durmak to stand, remain standing. -a düşmek to have outsiders meddling in (a matter). -ı düşmek /a/ to drop in on (a place, a house), visit while passing by. -ına düşmek /ın/ to beg, implore. -ı düze basmak to get over the hard part of something. -a fırlamak to jump to one´s feet. - freni foot brake. -ına geçirmek /ı/ to pull on (one´s trousers). -ına (kadar) gelmek /ın/ 1. to make (someone) a personal visit (as an act of deference). 2. (for any desired thing) to come to (one) by itself. -ları geri geri gitmek to go reluctantly, drag one´s feet. -ına getirmek /ı/ to have (something or someone) brought to one. -ına gitmek /ın/ to make (someone) a personal visit (as an act of deference). -ını giymek to put on one´s shoes. (kendi) -ı ile gelmek 1. to come on one´s own initiative. 2. to fall into one´s lap. -ına ip takmak /ın/ to backbite. - işi errands and small deeds. - izi footprint. -a kaldırmak /ı/ 1. to upset, excite (a group). 2. to incite, stir up (a group) to rebellion. -a kalkmak 1. to stand up, get up, rise to one´s feet. 2. to recover and get out of bed. 3. to get excited, be aroused. -ta kalmak 1. to be left without a seat. 2. to remain standing; to have lasted. -ına/-larına kara su/ sular inme -
54 -teş
-
55 adım
ход (м) шаг (м)* * *врз.adımlarını açmak — приба́вить ша́гу
adım atmak — шага́ть
adımını geri almak — отка́зываться [от на́чатого де́ла], отступи́ться
adımlarını seyrekleştirmek — замедля́ть шаг
adımlarını sıkıştırmak — убыстря́ть шаг
adım uydurmak — идти́ в но́гу
ağır adım — ме́дленный шаг
koşar adımla — бего́м
adım atmamak — не ступа́ть ного́й (куда-л.)
adım attırmamak — не пуска́ть
adım denk almak — де́йствовать осмотри́тельно
ilk adım — пе́рвый шаг
-
56 sıkı
стро́гий* * *1.1) те́сный, у́зкийsıkı işbirliği — те́сное сотру́дничество
yaka sıkı — воротничо́к у́зок
2) туго́й, пло́тно наби́тыйsıkı bir denk — ту́го наби́тый тюк
3) стро́гий, жёсткий, твёрдыйsıkı denetim — стро́гий контро́ль
sıkı kurallar — стро́гие пра́вила
sıkı perhiz — стро́гая дие́та
4) спе́шный, сро́чный; напряжённыйsıkı çalışma — напряжённая рабо́та
5) бы́стрый, стреми́тельныйsıkı yürüyüşle — бы́стрым хо́дом, бы́строй ходьбо́й
6) разг. жа́дный, прижи́мистый2.1) затрудни́тельное положе́ние, стеснённые обстоя́тельстваsıkıya gelmek — оказа́ться в затрудни́тельном положе́нии
sıkıda kalmak — находи́ться в затрудни́тельном положе́нии
2) стро́гостьsıkıya alışmamış — не привы́кший к стро́гой дисципли́не
3.alınan önlemlerin sıkı olması — стро́гость при́нятых мер
1) кре́пко, пло́тно, ту́го2) стро́го••- sıkı basmak
- sıkı durmak
- sıkı tutmak -
57 durum
позиция, положение, состояние, обстановка- çalışma durumu
- denge durumu
- denk durum
- normal durum
- sabit durum
- sıfır durumu
- yansız durum
- yoğun nüfüs durumuİnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > durum
-
58 adım
adım Schritt m;adım adım Schritt für Schritt;adım atmak einen Schritt tun; fig den ersten Schritt tun;adım başında auf Schritt und Tritt;adımını denk almak vorsichtig zu Werke gehen;geri adım atmak einen Schritt zurück tun;adımlarını açmak seine Schritte beschleunigen -
59 düşünsel
düşünsel Denk-; gedanklich -
60 balya
\balya (ot için)rêsî--------denk
См. также в других словарях:
Denk- — Denk … Deutsch Wörterbuch
DENK — Gründung 1999 Genre Rock Website http://www.bdenk.at/ Gründungsmitglieder Gesang Birgit Denk Keyboard Roland Guggenbichle … Deutsch Wikipedia
Denk — ist der Familienname folgender Personen: August Denk (1852–1926), österreichischer Politiker Florian Denk (1884–1962), österreichischer Landespolitiker (Niederösterreich) Friedrich Denk (* 1942), deutscher Schriftsteller und Kritiker der… … Deutsch Wikipedia
DENK — Origin Austria Genres Rock Punk Years active 1999 (2003) – present Labels Universal Music … Wikipedia
denk̂- — denk̂ English meaning: to bite Deutsche Übersetzung: “beißen” Note: Root denk ̂ : “to bite” derived from Illyr. derivative of Root ĝembh , ĝmb̥ h : “to bite; tooth” common Illyr. ĝ > d phonetic mutatIon. Material: O.Ind … Proto-Indo-European etymological dictionary
Denk — Denk, Johann, geb. in der Oberpfalz, Schüler des Ökolampadius; Corrector in Basel, dann Rector in Nürnberg, wurde 1524 wegen Verbreitung der Lehren der Wiedertäufer u. der des Origenes von den letzten Dingen entsetzt u. vertrieben. Von Münzer… … Pierer's Universal-Lexikon
Denk — Denk, Johannes, Wiedertäufer, geb. um 1495 zu Habach im Bayrischen, wurde 1523 Rektor der Sebaldusschule zu Nürnberg, 1525 als Anhänger Münzers aus der Stadt verwiesen, hielt sich in Augsburg und 1526 in Straßburg bei seinem Gesinnungsgenossen… … Meyers Großes Konversations-Lexikon
Denk — (Denck), Hans, Führer der Wiedertäufer, lebte 1522 in Basel, dann in Nürnberg, Augsburg, Straßburg etc., überall vertrieben, gest. im Nov. 1527 an der Pest in Basel. – Vgl. Keller (1882) … Kleines Konversations-Lexikon
Denk... — Denk... → Gedenk..., Gedächtnis … Universal-Lexikon
denk — 1. sf. 1) Ağırlık bakımından eşit olan 2) esk. 0,80175 g olan ağırlık ölçü birimi 3) mec. Uygun, nitelik yönünden eşit Birleşik Sözler denk küme kafa dengi Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller denk düşmek denk gelmek denk getirmek dengi dengine … Çağatay Osmanlı Sözlük
Denk — Recorded in the spellings of Danks, Dankin, Dencs, Denk, Denkel, Denker, Denkin and Dincke, Dinkes and Dinkin, this is a surname of Germanic and Anglo Saxon origins. It is a nickname or slang form of the early baptismal name Daniel , itself… … Surnames reference