-
21 düşmek
klesat; klesnout; ochabovat; padat; připadnout; slábnout; spadnout -
22 düşmek üzere olmak
v. totter to it's fall -
23 dile düşmek
= dillere düşmek попа́сть на язычо́к -
24 dillere düşmek
-
25 sokağa düşmek
= sokaklara düşmek идти́ на пане́ль, станови́ться проститу́ткой -
26 sokaklara düşmek
-
27 düzenli biçimde düşmek
düzenli biçimde düşmek (fiyat)v. spiral down -
28 ak düşmek
нача́ть седе́ть -
29 aklına düşmek
а) вспо́мнитьб) взбрести́ в го́лову -
30 arkasına düşmek
= arkasına takılmak а) увяза́ться за кем, сле́довать за кемб) стара́ться зако́нчить / заверши́ть (что-л.) -
31 aşağı düşmek
теря́ть (прежнее количество, качество и т. п.) -
32 ateş düşmek
а) испы́тывать душе́вные страда́нияб) испы́тывать си́льное чу́вство -
33 ayağı düşmek
загляну́ть, забежа́ть [на мину́тку] по пути́ -
34 ayağına düşmek
па́дать к нога́м, слёзно проси́ть кого -
35 ayrı düşmek
а) оказа́ться вдали́ друг от дру́габ) не ужива́ться [друг с дру́гом] -
36 baygın düşmek
ослабе́ть, обесси́леть -
37 birbirine düşmek
поссо́риться друг с дру́гом -
38 cansız düşmek
а) обесси́леть, ослабе́тьб) вали́ться с ног ( от усталости) -
39 çaptan düşmek
потеря́ть былу́ю си́лу -
40 çiğ düşmek
См. также в других словарях:
düşmek — e, er 1) Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek Havada uçan kuş vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor. R. N. Güntekin 2) den Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aykırı düşmek — uygun gelmemek, ters gelmek, ters düşmek Yüzük ona biraz aykırı düşen bir parlaklıkla parmağında parlıyordu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
bitap düşmek — çok yorulmak, yorgun düşmek Sabaha doğru bitap düştü, onun kucağında uyuyakaldı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
döşeğe düşmek — yatağa düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gradosu düşmek — argo itibarı azalmak, derecesi düşmek Kızda insanlığın ve her türlü kabiliyetlerinin gradosu seneden seneye düşerken, böyle sevginin aslındaki temizlikle devam etmesine imkân yoktu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
pişmiş armut gibi (birinin) eline düşmek — olmuş armut gibi birinin eline düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tepeüstü düşmek — başının üzerine düşmek, yuvarlanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tongaya basmak (veya düşmek) — kendisini kötü bir duruma düşürmek için hazırlanan bir düzene uğramak, tuzağa düşmek Fakat insan salim kafayla bir dakika düşündü mü tongaya bastığını anlar. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yorgun düşmek — çok yorulmak, bitkin duruma gelmek Ben de uykusuzluktan yorgun düşmek üzereyim, yatacağım. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
darasını düşmek — tarttıktan sonra kabın ağırlığını hesaptan düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapana düşmek (veya girmek veya kısılmak veya koymak veya tutulmak veya yakalanmak) — içinden çıkılmaz bir duruma düşmek, ele geçmek Onlar beni kapana koyacaklarını sanadursunlar. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük