-
1 заражать
bulaştırmak (hastalık); zehirlemek* * *несов.; сов. - зарази́ть1) bulaştırmakзарази́ть кого-л. гри́ппом — birine grip bulaştırmak
2) (воздух, местность и т. п.) zehirlemek; kirletmek3) перен.он зарази́л нас свои́м весе́льем — onun neşesi bize de geçti
-
2 впутывать
bulaştırmak* * *несов.; сов. - впу́тать, разг.(кого-л.) bulaştırmak -
3 вымарывать
bulaştırmak,kirletmek; karalamak* * *несов.; сов. - вы́марать1) тк. сов., прост. ( пачкать) bulaştırmak; kirletmek2) ( вычёркивать) karalamak -
4 втягивать
içeri çekmek; sürüklemek (bir şeye/işe),bulaştırmak (bir işe)* * *несов.; сов. - втяну́ть1) (içeri) çekmek (внутрь чего-л.); (çeke çeke) kaldırmak ( наверх)втяну́ть го́лову в пле́чи — boynunu (omuzlarının) içine çekmek
3) перен., разг. sürüklemek; bulaştırmak ( впутывать)втя́гивать в войну́ — savaşa sürüklemek
втя́гивать кого-л. в рабо́ту — işe katılmasını sağlamak
-
5 вымазать
sürmek,sıvamak; bulamak* * *сов.1) sürmek; sıvamakвы́мазать дёгтем — katranlamak; katran sürmek
вы́мазать гли́ной — balçıklamak; balçıkla sıvamak
2) разг. ( испачкать) bulaştırmakвы́мазать в грязи́ — çamura bulaştırmak
-
6 выпачкать
kirletmek,bulaştırmak* * *сов., разг.kirletmek; bulaştırmakвы́пачканный черни́лами — mürekkepli
у него́ ру́ки вы́пачканы кра́ской — ellerine boya bulaştı
-
7 замазывать
sıvamak,macunlamak; bulaştırmak,kirletmek; örtmek,kapamak* * *несов.; сов. - зама́затьна́дпись была́ зама́зана кра́ской — yazının üzeri boyanmıştı
со́лнца гли́ной не зама́зать — güneş balçıkla sıvanmaz
2) ( пачкать) bulaştırmak; kirletmek3) перен., разг. ( умышленно скрывать) örtmek, kapamak -
8 замешивать
karıştırmak,bulaştırmak; yoğurmak* * *I несов.; сов. - замеша́ть(в какое-л. дело) karıştırmak; bulaştırmakII несов.; сов. - замеси́тьyoğurmak; karmakзаме́шивать те́сто — hamur yoğurmak
-
9 запачкать
kirletmek,bulaştırmak* * *сов.1) kirletmek; bulaştırmakпола́ запа́чкана гря́зью — etek çamura bulanmış
2) перен. kirletmek -
10 запутывать
dolaştırmak; karıştırmak,çapraşıklaştırmak; bulaştırmak; aklını karıştırmak,şaşırtmak* * *несов.; сов. - запу́тать1) dolaştırmak2) karıştırmak; çapraşıklaştırmak; çetrefilleştirmekсовсе́м / оконча́тельно запу́тать де́ло — işi arap saçına döndürmek
3) разг. ( впутывать) bulaştırmak4) разг. ( сбивать с толку) aklını karıştırmak; şaşırtmak -
11 размазывать
несов.; сов. - разма́затьbulaştırmak; ( bulaşmışı) yaymakразма́зать слёзы по щека́м — gözyaşlarını yanaklarına bulaştırmak
-
12 засаливать
tuzlamak; turşu kurmak* * *I несов.; сов. - заса́лить II несов.; сов. - засоли́тьtuzlamak; turşu kurmak -
13 измазать
сов.kirletmek; bulamak; bulaştırmak; sıvamakу тебя́ рука́в изма́зан кра́ской — koluna boya bulaştı
малы́ш изма́зал себе́ лицо́ варе́ньем — küçük yüzüne reçel sıvadı
-
14 марать
несов.; сов. - замара́ть, намара́ть1) сов. замара́ть kirletmek; bulaştırmak; karalamak2) сов. замара́ть перен. kara / leke sürmekмара́ть свою́ репута́цию — (kendi) itibarına leke sürdürmek
3) сов. намара́ть ( плохо писать) cızıktırmak -
15 обмазывать
несов.; сов. - обма́зать1) sıvamak; sürmekобма́зывать гли́ной — çamurla sıvamak; çamurlamak
2) разг. ( пачкать) bulaştırmak; sıvamak -
16 пачкать
1) kirletmek, bulaştırmak; mürekkeplemek ( чернилами); lekelemek ( оставлять пятна)2) перен. kirletmekон не хоте́л па́чкать свой послужно́й спи́сок / свою́ анке́ту — sicilini kirletmek istemiyordu
-
17 передавать
несов.; сов. - переда́ть1) vermek; teslim etmek; iletmekпереда́й мне, пожа́луйста, соль — lütfen şu tuzluğu verir misin?
прочита́й э́то и переда́й други́м — oku ve (başkalarına) okut
да́нное сло́во не передаёт э́того отте́нка — bu kelime bu inceliği veremiyor
он переда́л премье́р-мини́стру посла́ние президе́нта — başbakana cumhurbaşkanının mesajını iletti
2) (предоставлять, отдавать в распоряжение) devretmek, aktarmakпереда́ть власть кому-л. — iktidarı birine devretmek / aktarmak
передава́ть кому-л. свои́ полномо́чия — yetkisini birine devretmek / aktarmak
передава́ть кого-л. в ру́ки правосу́дия — adalete teslim etmek
он переда́л кома́ндование своему́ замести́телю — kumandayı vekiline bıraktı
передаём сло́во Петро́ву — sözü Petrov'a bırakıyoruz
переда́ть кому-л. свое пра́во на... — hakkını devretmek
3) (знания, навыки и т. п.) aktarmak4) ( сообщать) haber vermek, bildirmek; söylemek; anlatmak ( рассказывать)не могу́ переда́ть, как я смути́лся — nasıl bozulduğumu anlatamam
переда́й ма́тери, что я здоро́в — anneme iyi olduğumu söyle
передава́й ему́ приве́т — ona selam söyle
передава́й ему́ приве́т от меня́ — ona selamımı söyle
он передава́л тебе́ приве́т — sana selamı var
как передает аге́нтство,... — ajansın haber verdiğine / bildirdiğine göre...
пе́реданное аге́нтством сообще́ние — ajansın verdiği haber
а́втор суме́л переда́ть действи́тельность свое́й эпо́хи / своего́ вре́мени — yazar, çağının gerçekliğini verebildi
передава́ть конце́рт по ра́дио — konseri radyodan yayınlamak
5) ( на рассмотрение) havale etmekде́ло пе́редано арби́тру — dava hakeme havale edildi
6) (по радио и т. п.) yayınlamak7) (болезнь, инфекцию) geçirmek, bulaştırmak, yaymak8) разг. ( переплачивать) fazla vermek / ödemek -
18 перемазать
сов., разг.( перепачкать) bulaştırmak, bulamak; mürekkeplemek ( чернилами) -
19 путать
несов.; сов. - запу́тать, спу́тать, перепу́тать, впу́тать1) сов. запу́тать, спу́тать (волосы, нитки и т. п.) karıştırmak2) сов. запу́тать, спу́тать ( сбивать с толку) zihnini karıştırmak, şaşırtmak3) сов. спу́тать, перепу́тать (смешивать с кем-чем-л.) birbirine karıştırmak; benzetmekты пу́таешь два вопро́са — iki sorunu birbirine karıştırıyorsun
я вас с ке́м-то пу́таю — sizi birbirinize karıştırıyorum
4) сов. впу́тать (вовлекать кого-л. в неприятное дело) karıştırmak, bulaştırmak5) сов. спу́тать ( надевать путы на ноги лошади) kösteklemek, köstek vurmak -
20 пачкать
kirletmek, bulaştırmak, lekelemekТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > пачкать
См. также в других словарях:
bulaştırmak — i, e Bulaşmasına yol açmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzına burnuna bulaştırmak — bir işi beceremeyip berbat etmek, bozmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüzüne gözüne bulaştırmak — bir işi becerememek, bozmak Onun bu işi nasıl olup da yüzüne gözüne bulaştırdığını bir türlü anlayamadım. E. E. Talu … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzına yüzüne bulaştırmak — bir işi kötü yapmak, becerememek Yapılacak şey ehemmiyetsizce bir pansuman ama ağızlarına yüzlerine bulaştırmalarından korkuyorum. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
eline yüzüne bulaştırmak — bir işi gerektiği gibi yapamamak, başarısız olmak, becerememek … Çağatay Osmanlı Sözlük
elini kana bulamak (veya bulaştırmak) — öldürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
belemek — i, e, hlk. 1) Çocuğu kundaklamak 2) Beşiğe yatırıp bağlamak 3) Bulamak, bulaştırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bulaştırıvermek — i, e Çabucak bulaştırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bulaştırma — is. Bulaştırmak işi veya durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
bulatmak — i, e Bulaştırmak Onların canı ciğeri taze fidanları kana bulatmak, yaşlı başlı insanlara yakışmaz. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük