-
1 boğaz
boğaz Kehle f; Schlund m; Hals m (a der Flasche); GEOGR Pass m; Engpass m; Meerenge f, Straße f; Esser m (in der Familie); Essen und Trinken n;boğaz boğaza gelmek sich in die Haare kriegen;boğaz kavgası Kampf m ums tägliche Brot;boğaz ola! fam wohl bekomm’s!;boğaz olmak Halsschmerzen haben;boğaz tokluğuna çalışmak gegen freie Verpflegung arbeiten;boğazı açıldı er/sie hat Appetit bekommen;-in boğazı işlemek gerade beim Essen sein;-in boğazına sarılmak jemandem an die Kehle gehen;boğazından artırmak am Essen sparen;boğazından geçmemek vor Trübsinn nichts herunterbringen können;boğazını doyurmak nähren; sättigen;boğazını yırtmak fam fig wie am Spieß brüllen -
2 boğaz
boğaz s1) Hals m\boğazım ağrıyor ich habe Halsschmerzen\boğazına bir yumruk tıkanmak [o gelip oturmak] ( fam), einen Kloß im Hals haben\boğazına kadar borç içinde olmak bis zum Hals in Schulden stecken\boğazından kesmek sich abhungernCebelitarık B\boğazı die Straße von Gibraltar\boğazından artırmak vom Munde absparenbizim evde on \boğaz var bei uns zu Hause gibt es zehn (hungrige) Mäuler zu stopfen -
3 yumruk
Faust fboğazına bir \yumruk tıkanmak [o gelip oturmak] ( fam), einen Kloß im Hals habenyumruğunu sıkmak die Faust ballen
См. также в других словарях:
boğazına düşkün — sf. Yiyip içmeyi çok seven (kimse) Siz değilsiniz ama onun biraz boğazına düşkün olduğunu bilirsiniz. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
boğazına bir yumruk tıkanmak (veya gelip oturmak) — konuşamaz olmak, sesi çıkmamak Babasının adı anılınca Ferit in boğazına bir yumruk tıkandı. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
boğazına kadar — pek çok, gereğinden fazla, aşırı ölçüde Baba daima boğazına kadar borç içinde yaşar, müsrif, batakçı bir memurdu. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
boğazına sarılmak — üstüne yürümek Tam boğazına sarılacaktım, yere düştü, bir daha kalkamadı. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
boğazına dikkat etmek — yiyeceğine, içeceğine özen göstermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
boğazına dizilmek — üzüntü, kaygı vb. sebeplerle isteksiz yemek, iştahı kesilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
boğazına durmak — yediği şeyi yutamamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
boğazına indirmek — fazla ve gelişigüzel yemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dili boğazına akmak — konuşamaz olmak, sesi soluğu çıkmamak Kılıcı görünce dili boğazına aktı hayranlığından. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüreği boğazına tıkanmak — sıkılmak, üzülmek, dertlenmek Yüreğim boğazıma tıkanmış bir hâlde, bu basit, bu aşağılık konuşmaları dinliyorum. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
canı ağzına (veya boğazına) gelmek — 1) büyük bir tehlike karşısında ölecekmiş gibi bir korkuya kapılmak Bunlardan biri elimden kayarak ayağım üstüne şiddetle düşüverdi, az kalsın canım ağzıma gelecekti. Y. K. Karaosmanoğlu 2) aşırı duygulanmak, çok heyecanlanmak Bitip tükenmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük