Перевод: с турецкого на все языки

со всех языков на турецкий

bitmez

  • 1 bitmez

    interminable

    Turkish-English dictionary > bitmez

  • 2 bitmez tükenmez

    unerschöpflich; ( sonu gelmeyen) unendlich

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > bitmez tükenmez

  • 3 bitmez tükenmez

    бетмәс-текәмәс; бетмәс-текәнмәс

    Türkçe-Tatarca sözlük > bitmez tükenmez

  • 4 bitmez tükenmez

    adv. without end
    * * *
    livelong

    Turkish-English dictionary > bitmez tükenmez

  • 5 bitmez tükenmez

    inexhaustible, perpetual, eternal

    İngilizce Sözlük Türkçe > bitmez tükenmez

  • 6 git babam git yol bitmez ki ...

    идёшь, идёшь, а доро́ге нет конца́

    Türkçe-rusça sözlük > git babam git yol bitmez ki ...

  • 7 saymakla bitmez

    санап бетермәслек

    Türkçe-Tatarca sözlük > saymakla bitmez

  • 8 baba

    оте́ц (м) па́па (м)
    * * *
    1) оте́ц, па́па

    babalarımız — на́ши отцы́, на́ши пре́дки

    2) перен. основополо́жник, оте́ц (чего-л.)
    4) босс (главарь торговцев оружием, наркотиками и т. п.)
    5) столб, сто́йка ( брус кровельных стропил)
    6) мор. кнехт
    8) перен. покрови́тель
    9) см. ata
    ••

    babaları koruk yer oğlunun dişi kamaşızпосл. оте́ц ест недозре́вший ки́слый виногра́д, а оско́мина у сы́на

    - git babam git yol bitmez ki...
    - baba değil tırabzan babası
    - babasının hayrına
    - babadan oğula
    - bunlar babadan oğula doktordurlar
    - babasının oğlu
    - babana rahmet!
    - babaları tutmak olmak
    - babaları üstünde olmak

    Türkçe-rusça sözlük > baba

  • 9 bre

    1) эй!, эй ты!

    bre çocuk! — эй ты, па́рень!

    2) гляди́-ка ты!, гля́нь-ка!

    bre, bu ne büyük gemi! — гляди́-ка ты, како́й большо́й кора́бль!

    öyle bir yol ki git bre git bitmez — така́я доро́га, что иди́ по ней иди́, а она́ не конча́ется

    Türkçe-rusça sözlük > bre

  • 10 zincir

    око́вы (мн) цепь (ж)
    * * *
    1) врз. цепь; цепо́чка

    demir zincir — я́корная цепь

    otomobillerin bitmez tükenmez zinciri — бесконе́чная цепо́чка автомоби́лей

    olaylar zinciri — цепь собы́тий

    2) око́вы, кандалы́

    zincire vurmak — закова́ть кого-л. в кандалы́

    Türkçe-rusça sözlük > zincir

  • 11 bitmek

    bitmek1 <- er> enden, zu Ende gehen; aufhören; Bau usw fertig ( oder vollendet) sein; aufgebraucht sein; fam ganz weg (= berauscht) sein (von); (-den) sich nicht mehr auf den Beinen halten können (vor Müdigkeit);
    bitip (oder bitmez) tükenmez unerschöpflich
    bitmek2 <- er> wachsen

    Türkçe-Almanca sözlük > bitmek

  • 12 çorak

    (-ğı)
    1.
    1) солончако́вый, неплодоро́дный (о почве)

    çorak topraklar — неплодоро́дные зе́мли

    çorak yer — солонча́к, солончаки́

    2) солонова́тый, го́рький (о воде)
    2.
    1) кил; земля́, содержа́щая кил (для обмазки земляных крыш)
    2) солонча́к

    çorak yerde sümbül bitmez — посл. на солончака́х гиаци́нты не расту́т

    Büyük Türk-Rus Sözlük > çorak

  • 13 sayılmak

    1) быть подсчи́танным, быть исчи́сленным; быть засчи́танным

    çektiklerim sayılıp dökülmekle bitmez ki — нельзя́ и перечи́слить всего́, что я пе́режи́л

    2) Исх. счита́ться, рассма́триваться, слыть за кого

    balina balıklardan sayılmaz — кит не отно́сится к ры́бам

    3) быть почита́емым (уважа́емым)

    Büyük Türk-Rus Sözlük > sayılmak

  • 14 saymak

    (sayar)
    В
    1) счита́ть, исчисля́ть; перечисля́ть

    bahçedeki ağaçları saymak — счита́ть дере́вья в саду́

    2) принима́ть в расчёт; зачисля́ть, засчи́тывать
    3) придава́ть значе́ние; принима́ть во внима́ние

    - ı hiçe saymak — ни во что не ста́вить кого, не счита́ться с кем- чем, игнори́ровать что

    4) уважа́ть, почита́ть

    Allah gibi saymak — боготвори́ть

    5) счита́ть, полага́ть, рассма́тривать

    saymakla bitmez — бесчи́сленный, неисчисли́мый

    Büyük Türk-Rus Sözlük > saymak

  • 15 gibi

    1. like: çocuk gibi like a child. 2. as if, as though: Sanki kıtlık olacakmış gibi yiyecek depo ediyorlar. They´re storing food as if there is going to be a famine. 3. like, as: Dediğim gibi yap. Do as I say. 4. as befits: İnsan gibi davranmalısın. You should behave as befits a human being. 5. (after a predicate) almost, nearly, somewhat: Bugün ateşim yok gibi. Today I have almost no fever. 6. as soon as: Yemeği yediği gibi sofradan kalktı. He got up from the table as soon as he finished eating. -ler likes: onun gibiler the likes of him. -lerden 1. as if to say: İyi ettin gibilerden göz kırptı. He winked as if he wanted to say, “You did well.” 2. along/on the lines of: silahlanma yarışı durdurulmalıdır, gibilerden bir makale an article along the lines of “The arms race should be stopped!” - gelmek /a/ to seem to (one), appear to (one): Bu iş bitmez gibi geliyor bana! It seems to me that this job will never end! - olmak to be as though: Ameliyattan sonra yeniden doğmuş gibi oldum. After the operation it was as though I had been reborn. - yapmak to pretend (to do something): Babası odaya girince ders çalışır gibi yaptı. When his father entered the room, he pretended to be studying.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > gibi

  • 16 içinde

    "1. inside, within, in: Evin içinde saklandı. He hid inside the house. Kütüphane içinde ıslık çalınmaz! You don´t whistle in a library! Bahçe içinde, güzel bir ev. It´s a beautiful house, set in a garden. 2. within, in the space of, before the end of, inside, inside of (a period of time): Bu iş bir yıl içinde bitmez. This job won´t finish within a year. 3. among: Misafirlerin içinde üç psikiyatr vardı. Among the guests were three psychiatrists. Böyle insanlar içinde yaşamak onların hoşuna gidiyor. They like living among such people. 4. under, given: Bu şartlar içinde başka ne yapabilirim? Given these conditions, what else can I do? 5. full of: Yollar çamur içinde. The roads are very muddy. Eşyalar toz içindeydi. The furniture was thick with dust. - kaybolmak /ın/ 1. to vanish within (a place). 2. to be practically unnoticeable in. 3. (for an article of clothing) to be much too big for, swallow: Servet, Semih´in eski trençkotu içinde kayboldu. Semih´s old trench coat swallowed Servet. - olmak to be included. - yüzmek 1. to be full of; to be covered in or with, be thick with: Şakir bit içinde yüzüyor. Şakir´s covered with lice. 2. to have a great deal of, wallow in, swim in (wealth): Nazlı para içinde yüzüyor. Nazlı´s wallowing in money. 3. /ın/ (for an article of clothing) to be far too big for, swallow: O ceketin içinde yüzüyorsun. That sports coat swallows you."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > içinde

  • 17 nasıl

    "1. How?/How...?: Nasılsınız? How are you? Oraya nasıl gittin? How did you go there? Kahven nasıl olsun? How do you want your coffee? (e.g. Black?/With sugar?). 2. What sort of...?: Nasıl bir kumaş o? What sort of cloth is it? 3. how much, how: O pırlantayı nasıl istiyor, bir bilsen! If only you knew how much she wants that diamond! 4. Did I hear you aright?/Are my ears deceiving me?: “Bu sözlük hiç bitmez.” “Nasıl?” “This dictionary will never be completed.” “Did I hear you aright?” 5. Just what do you mean? (said threateningly): “Ali okula gitmeyecekmiş.” “Nasıl gitmezmiş?” “It seems Ali won´t be going to school.” “Just what do you mean by that?” 6. just as..., so too...: Türkçeyi nasıl öğrendiysen Arapçayı da öyle öğrenebilirsin. You´ll learn Arabic the same way you learned Turkish. - ki just as..., so...: Nasıl ki ben acı çektim, sen de acı çekeceksin. Just as I suffered, so too will you. - olsa in any case; whether you want to or not, like it or not. - olup da...? How on earth...?/How could it be that...?: Nasıl olup da bunu duymadın? How could it be that you didn´t hear about this?"

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > nasıl

См. также в других словарях:

  • bitmez tükenmez (veya bitip tükenmez) — bitmeyen, sonu gelmeyen, uçsuz bucaksız Kırk yıl bana bitmez tükenmez çok uzun bir süre gibi görünürdü. N. Cumalı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bastığı yerde ot bitmez — gittiği yere uğursuzluk götürür, gittiği yerin bereketini kurutur anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • can bostanda bitmez — insan, canının değerini bilmeli, onu yıpratmamalıdır anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ayağının bastığı yerde ot bitmez — uğradığı yere bereketsizlik, uğursuzluk getirir anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • LÂYEFNA — Bitmez, tükenmez. Fenaya gitmez. Yok olmaz …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • Kudsi Erguner — Kudsi Erguner, (born 1952) is a Turkish musician. He is considered a master of traditional Mevlevi Sufi and is one of the best known players of the Turkish ney flute. BiographyHe was born in Diyarbakır, Turkey in 1952. As a boy, Kudsi and his… …   Wikipedia

  • Erguner — Kudsi Erguner (* 4. Februar 1952 in Istanbul) ist ein türkischer Nay Spieler und Komponist. Erguner erlernte das Nay Spiel bei seinem Vater Ulvi Erguner und seinem Großvater Suleyman Erguner, die beide bedeutende Meister auf dem Instrument waren… …   Deutsch Wikipedia

  • Hande Yener — 2011 Hande Yener (* 12. Januar 1973 in Istanbul als Makbule Hande Özyener) ist eine türkische Popsängerin. 1992 traf sie mit Sezen Aksu zusammen und wurde ihre Backgroundsängerin. 2000 veröffentlichte sie ihr Debütalbum Senden İbaret . Ihr… …   Deutsch Wikipedia

  • Kudsi Erguner — (* 4. Februar 1952 in Istanbul) ist ein türkischer Nay Spieler und Komponist. Erguner erlernte das Nay Spiel bei seinem Vater Ulvi Erguner und seinem Großvater Suleyman Erguner, die beide bedeutende Meister auf dem Instrument waren und wurde… …   Deutsch Wikipedia

  • Kudsi Erguner — Kudsi Ergüner, né en 1952 à Diyarbakir, Turquie, est considéré comme un maître du Mevlevi traditionnel et l un des plus célèbres joueurs de ney de son pays. Sa famille est musicienne de longue date. En 1975, il s installe à Paris où il étudie l… …   Wikipédia en Français

  • Mahsun Kırmızıgül — Born April 1, 1969 (1969 04 01) (age 42) Diyarbakır, Turkey Origin Kurdish Zaza Occupations Singer songwriter, record producer, film producer, ac …   Wikipedia

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»