Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

bitip

  • 1 bitip tükenmez

    несконча́емый, бесконе́чный

    Türkçe-rusça sözlük > bitip tükenmez

  • 2 bitip tükenmeden

    adv. eternally
    * * *
    inexhaustibly

    Turkish-English dictionary > bitip tükenmeden

  • 3 bitip tükenmeme

    n. inexhaustibility

    Turkish-English dictionary > bitip tükenmeme

  • 4 bitip tükenmez

    adj. inexhaustible

    Turkish-English dictionary > bitip tükenmez

  • 5 benzini bitip durmak

    v. peter out

    Turkish-English dictionary > benzini bitip durmak

  • 6 deneme süresi bitip sözleşme yapmak

    v. take up one's indentures

    Turkish-English dictionary > deneme süresi bitip sözleşme yapmak

  • 7 неистощимый

    (bitip / bitmez) tükenmez; hiç eksilmeyen

    неистощи́мая эне́ргия — bitip tükenmez enerji

    Русско-турецкий словарь > неистощимый

  • 8 inexhaustibly

    bitip tükenmeden
    * * *
    adverb tükenmez şekilde

    English-Turkish dictionary > inexhaustibly

  • 9 inexhaustibly

    bitip tükenmeden

    English-Turkish new dictionary > inexhaustibly

  • 10 bitmek

    зака́нчиваться ко́нчиться
    * * *
    I - er
    1) конча́ться, иссяка́ть

    su bitti — вода́ ко́нчилась

    2) ока́нчиваться, заверша́ться

    toplantı saat ikide bitti — собра́ние зако́нчилось в два часа́

    3) обесси́леть, выбива́ться из сил

    uykusuzluktan bitmek — е́ле держа́ться на нога́х от бессо́нницы

    4) -e разг. быть без ума́ от кого-чего
    ••
    II
    расти́, прораста́ть

    Türkçe-rusça sözlük > bitmek

  • 11 tükenmek

    1) конча́ться; иссяка́ть; израсхо́доваться
    2) разг. обесси́леть; ослабе́ть; потеря́ть былу́ю кре́пость / си́лу

    bitip tükenmek bilmeyen çekişmeler — непрекраща́ющиеся столкнове́ния

    Türkçe-rusça sözlük > tükenmek

  • 12 бесконечный

    sonsuz; bitmez tükenmez
    * * *

    вселе́нная бесконе́чна — evren sonsuzdur

    2) (радость и т. п.) sonsuz
    3) sonu gelmez; bitmez tükenmez, bitmek bilmeyen, bitip tükenmek bilmeyen, ardı arkası kesilmeyen

    бесконе́чные спо́ры — sonu gelmez tartışmalar

    бесконе́чные конфли́кты — ardı arkası kesilmeyen anlaşmazlıklar / çatışmalar

    бесконе́чные ду́мы — bitmek tükenmek bilmeyen düşünceler

    бесконе́чная доро́га — bitmez tükenmez / bitmek bilmeyen yol

    Русско-турецкий словарь > бесконечный

  • 13 казалось

    в соч., вводн. сл.

    каза́лось, вопро́с неразреши́м, но... — sorun çözümlenemez gibi görünüyordu, ama...

    доро́ге, каза́лось, не бу́дет конца́ — yol bitip tükenmeyecek gibiydi

    Русско-турецкий словарь > казалось

  • 14 конец

    son
    * * *
    м
    1) врз son; bitim; uç ( ucu)

    коне́ц ни́тки — ipliğin ucu

    противополо́жный коне́ц коридо́ра — koridorun öte başı

    мы шли в са́мом конце́ — biz en arkada yürüyorduk

    коне́ц ме́сяца — ayın sonu

    коне́ц ле́та — yazın sonu

    в конце́ ле́та — yaz biterken

    2) (смерть, кончина) son

    ему́ прихо́дит коне́ц — sonu yaklaşıyor / geliyor

    3) разг. yol, mesafe

    пое́здка в оди́н коне́ц — tek istikamet yolculuğu

    пое́здка в о́ба конца́ — gidiş dönüş yolculuğu

    ••

    до конца́ — sonuna kadar

    говори́ть без конца́ — durmadan konuşmak

    из конца́ в коне́ц — bir uçtan bir uca, bir baştan bir başa

    в конце́ концо́в — en son, en sonunda

    аплодисме́нтам не́ было конца́ — alkış bitmek bilmiyordu

    со всех концо́в све́та — dünyanın dört bir bucağından / yanından

    на друго́м конце́ све́та — dünyanın öbür ucunda

    каза́лось, доро́ге не бу́дет конца́ — yol git git bitmiyordu; yol bitip tükenmek bilmiyordu

    э́тому ле́су нет конца́-кра́ю — bu orman uçsuz bucaksız

    дава́й запла́тим и де́лу коне́ц! — parayı verelim gitsin!

    э́то положе́ние оши́бочно от нача́ла до конца́ — bu tez baştan aşağı yanlıştır

    положи́ть коне́ц чему-л. — (bir) son vermek; paydos demek

    Русско-турецкий словарь > конец

  • 15 boundless

    adj. sınırsız, sonsuz, engin
    * * *
    sınırsız
    * * *
    adjective (having no limit: boundless energy.) sınırsız, bitip tükenmeyen

    English-Turkish dictionary > boundless

  • 16 eternally

    adv. sonsuz olarak, sonsuza dek, ebediyen, bitip tükenmeden
    * * *
    adverb sonsuza kadar, ebediyen

    English-Turkish dictionary > eternally

  • 17 inexhaustibility

    n. bitmeme, bitip tükenmeme, yorulmama
    * * *
    noun tükenmez olma

    English-Turkish dictionary > inexhaustibility

  • 18 inexhaustible

    adj. bitmez tükenmez, tükenmez, bitip tükenmez, yorulmaz
    * * *
    tükenmez
    * * *
    [iniɡ'zo:stəbl]
    (very large; not likely to be used up: an inexhaustible supply; Her energy seems inexhaustible.) tükenmez
    - inexhaustibility

    English-Turkish dictionary > inexhaustible

  • 19 peter out

    tükenmek, güçten düşmek, suya düşmek, benzini bitip durmak
    * * *
    tüken
    * * *
    (to come gradually to an end: As the river dried up our water-supply petered out; Their enthusiasm gradually petered out.) yavaş yavaş sona ermek

    English-Turkish dictionary > peter out

  • 20 take up one's indentures

    v. sözleşme aşamasına gelmek, deneme süresi bitip sözleşme yapmak

    English-Turkish dictionary > take up one's indentures

См. также в других словарях:

  • bitmez tükenmez (veya bitip tükenmez) — bitmeyen, sonu gelmeyen, uçsuz bucaksız Kırk yıl bana bitmez tükenmez çok uzun bir süre gibi görünürdü. N. Cumalı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • MÜNACEZE — Bitip tükenmek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • NECZ — Bitip tükenmek. * İhtiyaç bitirmek. * Vâdeyi yerine getirmek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • ZÜHUK — Bitip tükenme, mahvolma, yok olma. Hükümsüz kalma …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • deve kini — is. Bitip tükenmek bilmeyen kin Bu vaziyeti de görünce büsbütün kızdı, Gülsüm e unutmaz, affetmez bir deve kini bağladı. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • koycuk — is., ğu Küçük koy Deniz ve engin başkadır; bitip tükenmez koycuklarla dolu gibi görünen kıyılar başkadır. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nihayetsiz — sf. Sonsuz, sonu gelmez, bitip tükenmez Kırk yaşına gelince bir yorgunluk hisseder, nihayetsiz ve sebepsiz bir can sıkıntısı duyarsınız. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ot — is., bit. b. 1) Toprak üstündeki bölümleri odunlaşmayıp yumuşak kalan, ilkbaharda bitip bir iki mevsim sonra kuruyan küçük bitkiler Etrafımızda uzun otlar, yalçın kayalar vardı. A. Gündüz 2) sf. Bu bitkilerle yapılmış veya bu bitkilerle… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yeryüzü — is., coğ. 1) Yer kabuğu 2) Üzerinde yaşadığımız toprak ve denizler 3) Dünya Hayat bitip cümle mahlukat yeryüzünden silinince kıyamet borusunu bu üfürecektir. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • karara kalmak — davanın görüşülmesi bitip yargıcın kararını beklemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • canı ağzına (veya boğazına) gelmek — 1) büyük bir tehlike karşısında ölecekmiş gibi bir korkuya kapılmak Bunlardan biri elimden kayarak ayağım üstüne şiddetle düşüverdi, az kalsın canım ağzıma gelecekti. Y. K. Karaosmanoğlu 2) aşırı duygulanmak, çok heyecanlanmak Bitip tükenmek… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»