-
1 döşenmek
1. أنب [أَنَّبَ]2. ازدجر [اِزْدَجَرَ]3. بكت [بَكَّتَ]4. تأثث [تَأَثَّثَ]Anlamı: döşemek işi yapılmak5. جرح [جَرَّحَ]6. ذم [ذَمَّ]7. عزر [عَزَّرَ]8. قرع [قَرَّعَ]9. لوم [لَوَّمَ]10. وبخ [وَبَّخَ]11. وكس [وَكَّسَ]12. عنف [عَنَّفَ] -
2 hizmet
1. إعانة [إِعَانَة]Anlamı: birine yarayan bir işi yapma2. إمداد [إِمْداد]Anlamı: birine yarayan bir işi yapma3. خدمة [خِدْمَة]Anlamı: birine yarayan bir işi yapma4. غوث [غَوْث]Anlamı: birine yarayan bir işi yapma5. معاضدة [مُعَاضَدَة]Anlamı: birine yarayan bir işi yapma6. معاونة [مُعَاوَنَة]Anlamı: birine yarayan bir işi yapma7. عون [عَوْن]Anlamı: birine yarayan bir işi yapma -
3 iltifat
1. إطراء [إِطْراء]Anlamı: birine güler yüz gösterme2. تقريظ [تَقْرِيظ]Anlamı: birine güler yüz gösterme3. تنويه [تَنْويه]Anlamı: birine güler yüz gösterme4. ثناء [ثَنَاء]Anlamı: birine güler yüz gösterme5. حمد [حَمْد]Anlamı: birine güler yüz gösterme6. مدح [مَدْح]Anlamı: birine güler yüz gösterme7. مديح [مَدِيح]Anlamı: birine güler yüz gösterme -
4 yaltaklanmak
1. تبصبص [تَبَصْبَصَ]2. تملق [تَمَلَّقَ]3. داجن [داجَنَ]4. داجى [داجَى]5. دارى [دارَى]6. داهن [داهَنَ]7. مالق [مالَقَ] -
5 bağışlamak
1. أجدى [أَجْدَى]2. أعطى [أَعْطَى]3. أنعم [أَنْعَمَ]4. اغتفر [اِغْتَفَرَ]Anlamı: ceza vermekten vazgeçmek, affetmek5. خول [خَوَّلَ]6. سامح [سامَحَ]Anlamı: ceza vermekten vazgeçmek, affetmek7. عذر [عَذَرَ]Anlamı: ceza vermekten vazgeçmek, affetmek8. غفر [غَفَرَ]Anlamı: ceza vermekten vazgeçmek, affetmek9. منح [مَنَحَ]10. وهب [وَهَبَ] -
6 komplo
1. خديعة [خَدِيعَة]Anlamı: birine karşı gizlice karar alma2. دسيسة [دَسِيسَة]Anlamı: birine karşı gizlice karar alma3. كيد [كَيْد]Anlamı: birine karşı gizlice karar alma4. مؤامرة [مُؤَامَرَة]Anlamı: birine karşı gizlice karar alma5. مكرة [مَكْرَة]Anlamı: birine karşı gizlice karar alma6. مكيدة [مَكِيدَة]Anlamı: birine karşı gizlice karar alma -
7 üst
1. أعلى [أَعْلَى]Anlamı: bir şeyin yukarısı, fevk2. أقصى [أَقْصَى]Anlamı: bir şeyin yukarısı, fevk3. بارع [بارِع]Anlamı: birine göre yüksek aşamada olan kimse, mafevk4. سباق [سَبَّاق]Anlamı: birine göre yüksek aşamada olan kimse, mafevk5. فائق [فائِق]Anlamı: birine göre yüksek aşamada olan kimse, mafevk6. فوق [فَوْق]Anlamı: bir şeyin yukarısı, fevk7. مبرز [مُبَرِّز]Anlamı: birine göre yüksek aşamada olan kimse, mafevk8. متفوق [مُتَفَوِّق]Anlamı: birine göre yüksek aşamada olan kimse, mafevk9. نجيب [نَجِيب]Anlamı: birine göre yüksek aşamada olan kimse, mafevk10. على [عَلَى]Anlamı: bir şeyin yukarısı, fevk -
8 emanet
1. أمانة [أَمَانَة]Anlamı: korunmak için birine veya bir yere bırakılan eşya, kimse vb., inan, vedia2. تأمين [تَأْمِين]Anlamı: korunmak için birine veya bir yere bırakılan eşya, kimse vb., inan, vedia3. وديعة [وَدِيعَة]Anlamı: korunmak için birine veya bir yere bırakılan eşya, kimse vb., inan, vedia4. وضيعة [وَضِيعَة]Anlamı: korunmak için birine veya bir yere bırakılan eşya, kimse vb., inan, vedia -
9 yüreklendirmek
1. جرأ [جَرَّأَ]Anlamı: birine cesaret vermek2. جسر [جَسَّرَ]Anlamı: birine cesaret vermek3. حمس [حَمَّسَ]Anlamı: birine cesaret vermek4. شجع [شَجَّعَ]Anlamı: birine cesaret vermek -
10 aylık
1. راتب [راتِب]2. مرتب [مُرَتَّب]3. معاش [مَعَاش] -
11 hitap
1. خطاب [خِطَاب]Anlamı: sözü birine veya birilerine yöneltme, seslenme2. خطبة [خُطْبَة]Anlamı: sözü birine veya birilerine yöneltme, seslenme3. كلمة [كَلِمَة]Anlamı: sözü birine veya birilerine yöneltme, seslenme -
12 infial
1. انفعال [اِنْفِعال]Anlamı: birine kızma, öfkelenme2. سخط [سُخْط]Anlamı: birine kızma, öfkelenme3. غضب [غَضَب]Anlamı: birine kızma, öfkelenme -
13 kur
1. محاسنة [مُحَاسَنَة]2. ملاطفة [مُلَاطَفَة]3. ملاينة [مُلَايَنَة] -
14 soru
1. استفهام [اِسْتِفْهام]2. سؤال [سُؤَال] -
15 yuh
1. ازدرى [اِزْدَرَى]Anlamı: birine 'yuha' diye bağırmak2. استهجن [اِسْتَهْجَنَ]Anlamı: birine 'yuha' diye bağırmak -
16 yuha
1. ازدرى [اِزْدَرَى]Anlamı: birine 'yuha' diye bağırmak2. استهجن [اِسْتَهْجَنَ]Anlamı: birine 'yuha' diye bağırmak -
17 yuhalamak
1. ازدرى [اِزْدَرَى]Anlamı: birine 'yuha' diye bağırmak2. استهجن [اِسْتَهْجَنَ]Anlamı: birine 'yuha' diye bağırmak -
18 görevlendirmek
نصب [نَصَّبَ]Anlamı: birine bir görev vermek, tavzif etmek -
19 gözetlemek
وصوص [وَصْوَصَ] -
20 hala
عمة [عَمَّة]
- 1
- 2
См. также в других словарях:
Birine — Ajouter une image Administration Pays Algerie !Algérie Culture et démographie Population … Wikipédia en Français
Birine — f1 Birine El Salam DEC … Deutsch Wikipedia
Birine — Original name in latin Birine Name in other language Birin, Birine State code DZ Continent/City Africa/Algiers longitude 35.635 latitude 3.225 altitude 736 Population 51209 Date 2012 01 19 … Cities with a population over 1000 database
Birine El Salam — f1 Birine El Salam … Deutsch Wikipedia
ucu (herhangi birine) dokunmak — birine olumsuz etkisi veya zararı gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
Apartment Birine Fra Luke Vladimirovica — (Плоче,Хорватия) Категория отеля: Адрес: 20340 Плоче, Хорва … Каталог отелей
faturasını (birine) çıkarmak (veya ödetmek) — sorumluluğu birine yüklemek Halktan yana olduğun için de çok güç bir fatura ödetirler. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş (birine) kalmak — işin bitmesi için asıl gayret birine düşmek Aman hemşire hanım... Şimdi iş size kaldı. Siz inat edin. O, sizin ısrarınıza dayanamaz. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
işin ucu birine dokunmak — o işten dolaylı olarak zarar görmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kabahati (birine veya bir şeye) yüklemek — işlediği bir suçu başkasının üzerine atmak Bu işte kabahati sobaya yüklemek lazım geliyor. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
al birini, vur ötekine (veya birine) — hiçbiri işe yaramaz, hepsi bir ayarda … Çağatay Osmanlı Sözlük