-
1 başlı başına
bu \başlı başına bir mesele das ist eine Sache für sich -
2 baş
baş s\baş döndürücü Schwindel erregend\baş göstermek sich zeigen; ( ortaya çıkmak) auftretenbirini \baş göz etmek ( fam) jdn unter die Haube bringen\baş kaldırmak sich auflehnen (-e gegen), revoltieren (-e gegen); ( isyan etmek) rebellieren (-e gegen)\başım dönüyor mir ist schwindeligbirinin \başına bir hâl gelmek jdm stößt etw zubir şeyden \başını alamamak sich vor etw nicht retten könnenbirinin \başını bağlamak ( fam) jdn unter die Haube bringen\başını taştan taşa çarpmak ( fig) (etw) bitter bereuenbir devletin \başı der Oberhaupt eines Staates\başından beri/itibaren von Anfang an\başından sonuna kadar von Anfang bis Ende\baştan von Anfang an\baştan \başa von Anfang bis Endegelecek haftanın \başında Anfang nächster Wochemayıs \başında Anfang Maiyılın \başında am Anfang des Jahresgeminin \başı bocaya/orsaya kaçıyor der Bug des Schiffes dreht nach Lee/Luv6) (\başbakan) Präsident(in) m(f); (\başhekim) Chef m; (\başmakale) Leit-; (\başmüfettiş) Ober-; (\başsavcı) Ober-, General-; (\başrol) Haupt-7) ( unpers)bir şeye \baş almak für etw Zeit findenbir kimseyle/şeyle \baş edebilmek ( fam) mit jdm/etw fertig werdenbir kimseyle/şeyle \başa çıkmak mit jdm/etw fertig werden\başı belaya girmek ( fam) in Teufels Küche kommen\başı dara düşmek in Not geraten\başımla beraber! ( seve seve) gern(e) !; ( memnuniyetle) mit Vergnügen!\başın sağ olsun! mein aufrichtiges Beileid!birinin \başına bir şey gelmek jdm etw passierenbirinin \başını belaya sokmak ( fam) jdn in Teufels Küche bringendün \başıma bir şey geldi gestern ist mir etw passiert -
3 baş
1. subst Kopf m; LIT Haupt n; fig Chef m, Leiter m; Anfang m der Woche, des Weges usw; Gipfel m, Spitze f des Berges; MAR Bug m; Schnecke f (an der Geige); Grundlage f einer Sache; Vermittlungsgebühr f; Haupt- (Stadt); Chef- (Arzt); Ober- (Befehlshaber);beş baş soğan fünf Zwiebeln;baş ağrısı Kopfschmerzen m/pl;-e baş ağrısı vermek fig jemandem Kopfschmerzen bereiten;-den baş alamamak überlastet sein (mit); fig sich nicht retten können vor D;baş aşağı auf dem Kopf, kopfüber;baş aşağı gelmek Kopf stehen; kein Glück haben;baş aşağı gitmek eine böse Wendung nehmen, fam schief gehen;baş başa allein, unter vier Augen;baş başa vermek sich zusammensetzen (zur Beratung);baş belası Ungemach n; Person Quälgeist m;baş bulmak ÖKON einen Überschuss haben;baş dayanağı AUTO Kopfstütze f;baş döndürücü fig Schwindel erregend;-le baş edememek nicht fertig werden (mit);baş göstermek erscheinen, auftreten; Aufstand ausbrechen;başım, başın, başı usw eine Umschreibung für die Person selbst;-in baş(ını) göz(ünü) yarmak fig radebrechen A;-e baş kaldırmak sich erheben gegen;-den baş kaldırmamak pausenlos sitzen ( oder arbeiten);-e baş ko(y)mak sich einer Sache (D) hingeben;baş köşe Ehrenplatz m;-e baş sallamak einverstanden sein (mit);baş üstüne jawohl!; zu Befehl!; mit Vergnügen!;-e başa çıkmak fertig werden (mit);başa geçmek an die Spitze treten;başı açık barhäuptig;başı bağlı gebunden (z.B. verheiratet);başı belaya girmek (oder düşmek) in Not geraten;baş çekmek der Initiator sein; ein Spiel leiten;başımla beraber sehr gern;başın(ız) sağ olsun! mein Beileid!;başına pro Kopf; allein, für sich;iş başına an die Arbeit;tek başına ganz allein;başına buyruk selbstherrlich;-i başına geçirmek sich (D) aufsetzen (Mütze usw);bş-i b-nin başına geçirmek jemandem eins auf den Kopf geben;-in başına gelmek passieren D (etwas Unangenehmes);vay başıma gelen(ler)! o weh!;bş-i b-nin başına kakmak jemandem etwas unter die Nase reiben;-in başına vurmak Wein jemandem zu Kopf steigen; Gas usw jemanden ganz benommen machen;bu dert benim de başımda fam das ist auch mein Problem;b-nin başından aşmak Arbeit jemandem zu viel sein;b-nin başından geçmek von jemandem erlebt/durchgemacht werden;başını kesmek köpfen A;başını alıp gitmek sich auf und davon machen;-in başını beklemek jemanden, etwas betreuen/bewachen;-in başını ezmek jemanden unschädlich machen;başını ortaya koymak seinen Kopf riskieren;başını taştan taşta vurmak sich (D) den Kopf einrennen; sich (D) die Haare raufen (vor Reue);-e/… için başını vermek kein Opfer scheuen für;başta taşımak große Ehre erweisen;baştan başa von einem Ende zum anderen; durch und durch; ganz;baştan aşağı von Kopf bis Fuß; gänzlich;baştan çıkmak auf die schiefe Bahn geraten; aus der Fassung geraten;baştan savmak sich um nichts kümmern;baştan savar flüchtig; undeutlich;baştan vurulmuş am Kopf verwundetmasanın başına otur! setz dich an den Tisch!;iş başına! ran an die Arbeit!;başında an (D), bei;masa başında çalışıyor sie arbeitet am Tisch;ay başında (am) Anfang des Monats;-in başında durmak dabeistehen; fam überwachen -
4 akıl
1) aklı almamak ( anlayamamak) nicht verstehen [o begreifen] können; ( olabileceğine inanmamak) nicht fassenaklı başında olmamak keinen klaren Gedanken fassen könnenaklı durmak ( fam) abschnallenaklın durur! ( fam) da schnallste ab!aklına gelmek draufkommenaklına estiği gibi konuşmak ( fam) frisch von der Leber weg redenaklından çıkmak entfallenbunu aklından çıkar! ( fig) das kannst du dir abschminken!bir şeyi aklından çıkarmak ( fig) sich etw abschminken2) Verstand m, Geist m; (us) Vernunft faklını başına almak [o toplamak] ( fig) Vernunft annehmenaklını kaçırmak/yitirmek ( fig) den Verstand verlierenbirinin aklını başına getirmek ( fig) jdn zur Vernunft bringenbirinin aklını başından almak ( fig) jdm den Kopf verdrehenaklını oynatmak wahnsinnig werdenbir şeyi \akıl etmek an etw denkenaklıma gelmiyor es fällt mir nicht ein, ich komme nicht draufbir şey aklına gelmek sich an etw erinnern, draufkommenbırak düşüneyim, aklıma gelecek lass mich nachdenken, dann komme ich drauf, lass mich nachdenken, dann fällt es mir (wieder) ein4) Rat mbirine \akıl vermek jdm einen Rat geben -
5 iş
iş a PHYS Arbeit f; Tätigkeit f; Angelegenheit f, Sache f; Dinge n/pl; Lage f der Dinge; fam Geschichte f; Geschäft n, besonders pl Geschäfte n/pl; Erzeugnis n, Ware f (z.B. Glaswaren usw);iş açmak fig Scherereien machen;iş alanı Arbeitsgebiet n;iş başa düşmek sich durchbeißen müssen;iş başa gelmek etwas selbst tun müssen;iş başına! an die Arbeit!;iş başına geçmek eine Arbeit übernehmen; an die Arbeit gehen; eine (gute) Position bekommen;iş başında bei der Arbeit;iş(ini) bilmek seine Sache verstehen;iş bölümü Arbeitsteilung f;iş çıkarmak viel Arbeit machen; Scherereien machen;iş değil scherzh … ist kein Meisterstück;-i iş edinmek sich (D) etwas (A) zur Aufgabe machen;-e iş etmek jemandem Scherereien machen;iş giysisi Arbeitsbekleidung f;iş göremezlik Arbeitsunfähigkeit f;iş görmek arbeiten; (zur Arbeit) taugen;-e iş göstermek jemandem Arbeit zuweisen;iş güç Erwerb m, Beschäftigung f;iş güç sahibi Erwerbstätige(r); gewerbetreibend;iş hukuku Arbeitsrecht n;iş(in) içinde iş var es steckt etwas dahinter;iş istasyonu EDV Workstation f;iş işten geçti vorbei ist vorbei;iş kazası Arbeitsunfall m;iş mi? was ist das schon …?;iş olanağı Arbeitsmöglichkeit f;iş olsun diye (wie) ein Gschaftlhuber;iş saatleri Arbeitsstunden f/pl;iş sözleşmesi Arbeitsvertrag m;iş teşviki kanunu Arbeitsförderungsgesetz n;İş ve İşçi Bulma Kurumu Arbeitsamt n (Türkei);-de iş yok von … (D) hat man nichts; (da) ist nichts dran;iş zamanı Arbeitszeit f;-i işe almak anwerben (A); einstellen;işe bak! sieh mal (einer) an!;işe girmek seinen Dienst antreten;-in işi aksi gitmek fig fam danebengehen;işi azıtmak es zu weit treiben;-in işi başından aşkın überlastet, mit Arbeit überhäuft;-in işi bitmek erledigen (A); fig erledigt sein;-in işi çıktı er hat etwas zu tun bekommen;-in -e işi düşmek: size bir işim düştü ich wende mich an Sie um Hilfe, ich habe ein Anliegen an Sie;-in işi ne? was ist er von Beruf?;-in işi olmak: işim var ich habe zu tun;işi olmayan giremez Unbefugten Zutritt verboten;işi pişirmek fig unter einer Decke stecken; ein Techtelmechtel beginnen;işin başı der springende Punkt;işin içinden çıkmak fam (damit) klarkommen, es spitzkriegen;işin mi yok nicht wichtig, (ist) nicht tragisch;-e işin ucu dokunmak den Schaden (G) haben;işin ucu bana da dokunuyor das betrifft mich auch;işin üstesinden gelmek fam hinkriegen, managen;-i işinden çıkarmak jemanden entlassen, fam rauswerfen;işinden olmak seine Stellung verlieren;(kendi) işine bak! kümmere dich um deine (eigenen) Angelegenheiten!; arbeite weiter!; mach weiter!;işine gelmek jemandem gelegen kommen;işine göre je nachdem;işten anlamak etwas von der Sache verstehen;işten almak hinauswerfen, fam rausschmeißen;işten (bile) değil kinderleicht -
6 parça
parça Stück n; Teil m; als Zählwort (z.B. üç parça elbise drei Anzüge); Musikstück n; Teil m (eines literarischen Werkes); (Stoff)Abschnitt m, Kupon m; fam (Rauschmittel) Stoff m;bir parça ein Stück (Brot); Teil m (der Arbeit); etwas, ein bisschen (warten); etwas -ähnliches (z.B. elmas parçası …, ay parçası … musterhaft, entzückend, fam toll);parça parça pop Klasse Weib n;bir adam parçası ein erbärmlicher Mensch;parça başına pro Stück, Stück- (Lohn);parça parça in Stücken, zerschlagen;-i parça parça etmek entzweimachen, kaputtmachen, in Stücke schlagen; Papier zerreißen;parça pürçük wenig(e); einige; sporadisch -
7 tek
tek11. adj -i einzig; einzeln (= isoliert), Einzel-; ungerade (Zahl); ein(e), eines (aus mehreren); ein Gläschen (Schnaps);tek bir kişi var es ist nur einer ( oder ein einziger) da;tek bir kişi yok es ist kein Einziger da;tek anlamlı eindeutig;tek başına ganz allein; für sich; selbstständig;tek dalmak den Gegner (im Ringkampf) an einem Bein packen;tek elden unter einer Leitung;tek hatlı eingleisig; einspurig;tek heceli einsilbig;tek hücreli einzellig;tek kullanımlık şırınga Einwegspritze;tek sözle mit einem Wort;tek tip Einheits- (Kleidung);tek tük vereinzelt, sporadisch;tek yanlı fig einseitig;tek yönlü yol Einbahnstraße f;teke tek dövüşmek Mann gegen Mann kämpfen2. adv nur: tek … -sin de wenn (er/sie) nur … -
8 kendi kendine
1) ( kendisine)\kendi kendine bir şeyler demek zu sich selbst etw sagen\kendi kendine ( sessizce) bir şeyler mırıldanıyordu er summte (leise) vor sich hin\kendi kendine konuşmak Selbstgespräche führen2) ( yalnız başına)\kendi kendine gelin güvey olmak sich selbst was vormachen3) ( kendiliğinden) von selbst, von allein4) \kendi kendine stresi giderme idmanı autogenes Training -
9 korkmak
vibir şeyden/kimseden \korkmak etw/jdn fürchten, vor etw/jdm Angst habenölümden \korkmak den Tod fürchtenkorkarım gelmeyecek ich fürchte, er wird nicht kommenkorkma! hab keine Angst!2) befürchtenbunda korkulacak bir şey yok da ist nichts zu befürchtenkorktuğu başına geldi seine Befürchtungen haben sich bewahrheitet3) sich fürchtenkaranlık yerde \korkmak sich im Dunkeln fürchtentek korktuğum şey... das einzige, wovor ich mich fürchte,...korkma! fürchte dich nicht!4) ( endişe etmek) sich bangenkorkma! sei nicht bange!5) ( dehşete kapılmak) sich erschrecken -
10 tek
I s1) atların \teki eins der Pferdekırk yılın \tekinde einmal in vierzig Jahren2) ( kadeh içki)iki \tek içmek einen doppelten trinkenII adj1) ( yegâne) einzig\tek bir kez ein einziges Mal\tek korktuğum şey... das einzige, wovor ich mich fürchte,...2) ( yalnız) nur\tek başına ganz allein3) ( bir) ein\tek elden unter einer Leitung\tek sözle mit einem Wort5) math ungerade\tek sayılar ungerade Zahlen1) bloß\tek çalışsın da/yesin de... er soll bloß arbeiten/essen, (sonst)...\tek kelime konuşmamak kein einziges Wort redensokaklarda \tek kişi yok auf den Straßen ist keine Seele vorhanden -
11 yan
1. subst und adj Seite f; MIL Flanke f; Profil n; MATH Glied n (einer Gleichung); Seiten- (Tür); Neben- (Ausgang, Satz); sekundär (z.B. Ziel);öte yandan andererseits;yan bakış scheele(r) Blick;yan bakmak scheel blicken; etwas im Schilde führen;-de yan basmak sich täuschen in D;yan çizmek sich drücken vor D;yan etki MED Nebenwirkung f;yan iş Nebenbeschäftigung f;yan gelir Nebenverdienst m;yan gelmek schwelgen, in Freuden leben;yan gözle mit scheelem Blick;yan hakemi SPORT Linienrichter m;yan ödeme Zulage f (zum Gehalt);yan sanayi Zulieferindustrie f;yan sokak Seitenstraße f;yan yan von der Seite, schief, scheel;yan yana nebeneinander;yan yatmak sich krümmen, sich neigen, sich zur Seite neigen;-in yanı sıra (zusammen) mit D; neben D; parallel zu2. postpos -den yana wegen G; für A;benden yana meinetwegen;… bir yana abgesehen von D;bu yana hierher, auf diese Seite;-den bu yana von … bis jetzt;-den yana çıkmak zu jemandem halten;-den yana olmak für jemanden sein; sich einsetzen für;yanımdan git! geh weg von mir!;-in yanında olmak (dabei) haben: saatiniz yanınızda mı? haben Sie Ihre Uhr bei sich?;yanına bırakmamak (oder komamak) nicht ungestraft lassen;bunu yanına koymam das werde ich ihm nie vergessen;yanına kalmak straflos ausgehen2. Ortssubstantiv -in yanına neben A; zu A; an A heran;yanında neben D; bei D;yanından von D weg; von D her; weg von D;(onun) yanına oturduk wir setzten uns neben ihn -
12 acaba
1) denn, wohl\acaba bu ne demek oluyor? was mag das wohl heißen?\acaba kiminle randevusu var? mit wem mag sie eine Verabredung haben?\acaba nerede kaldı? wo ist er denn geblieben?, wo mag er (wohl) geblieben sein?2) ob, ob... wohl\acaba başına bir şey [o hâl] mi geldi? ob ihm etwas zugestoßen sei?gelecek mi \acaba? ob er wohl kommen wird?3) ( fam) vielleicht, etwa\acaba anahtarımı gördün mü? hast du vielleicht meinen Schlüssel gesehen?\acaba saat(in) kaç olduğunu biliyor musun? weißt du zufällig, wie spät es ist?ateşiniz var mı \acaba? haben Sie vielleicht Feuer? -
13 adam
-
14 görmek
vt1) sehengörmezden gelmek beide Augen zudrücken2) ( anlamak) einsehen, verstehen3) erachten, haltenbir şeyi reva \görmek etw für angebracht halten, etw als angemessen erachten4) tıbbî tedavi \görmek in medizinischer Behandlung seinyandaki klinikte tedavi görüyor er wird in der Klinik nebenan behandelt5) ( başına gelmek) erfahreniyilik/kötülük \görmek Gutes/Böses erfahrenkırmızı kart \görmek sport die rote Karte bekommensarı kart \görmek sport sich eine gelbe Karte einhandeln -
15 hâl
1) Zustand m, Situation f\hâle yola koymak in Ordnung bringen\hâli vakti yerinde olmak gut situiert seinbu \hâlde oraya gidemem ( fam) in diesem Zustand kann ich nicht dahin gehenbu \hâlin ne böyle? ( fam) wie siehst du denn aus?\hâlim kalmadı ( fam) ich kann nicht mehr5) Fall mo \hâlde in dem Fall, dann6) birinin başına bir \hâl gelmek jdm stößt etw zukâbus \hâline gelmek zum Albtraum werden -
16 parça
parça s1) Stück nt\parça başına pro Stück2) Teil m, Bestandteil m; (yedek \parça) Teil nt3) Brocken m4) (ekmek \parçası) Krume fbir \parça ekmek eine Krume Brot5) (kâğıt \parçası) Fetzen m\parça almak eine Gewebeprobe entnehmen -
17 toplamak
I vt1) sammeln, versammeln; ( bir araya getirmek) zusammentragençocukları etrafına \toplamak die Kinder um sich versammelnalkış \toplamak Beifall ernten3) ( devşirip kaldırmak) abräumensofrayı \toplamak den Tisch abräumen4) ( dağınıklıktan kurtarmak) aufräumenyatakları \toplamak die Betten machen5) ( irin) bilden6) ( biriktirmek) zusammensparenservet \toplamak Reichtümer ansammeln7) math addieren, zusammenzählen, summieren8) ( hizmete çağırmak) einberufenasker \toplamak Soldaten einberufenaklını başına \toplamak Vernunft annehmenII vi1) ( şişmanlamak) zunehmen2) ( irinlenmek) eitern
См. также в других словарях:
bir başına — zf. 1) Tek başına Bir başına yaşayan erkeklerin yüzde ellisi gibi temizliğe pek özen gösterdiği savunulamazdı. H. Taner 2) Başkasının yardımı olmaksızın … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir başınalık — is., ğı Bir başına olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
başına bela almak — bir sorunla karşılaşmak, kötü bir duruma düşmek Al başına belayı, bir de hasta bakıcılık edeceğiz. Z. Selimoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
başına oturmak — (bir işin veya şeyin) bir işi yapmaya başlamak, işe koyulmak Kendine güvenini tam bulduğu, oyununu yazabileceğine inandığı gün oturacaktı masanın başına. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
başına dert etmek (veya açmak) — bir şeyi üzüntü konusu yapmak Giderayak başımıza yeni bir dert açmayasın! A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
başına sarmak — (bir şeyi birinin) birine musallat etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — say. 1. 1 rəqəmi ilə işarə olunan sayın adı, miqdar saylarının ilk vahidi. Üçdən bir çıxmaq. Beşin üstünə bir gəlmək. // Miqdarca tək. Bir cilddən ibarət kitab. 2. Zərf mənasında. Bir yerdə, birgə, birlikdə. Çörəyi bir yedik. 3. Sif. mənasında.… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
başına geçirmek — 1) başına giymek Şapkasını başına geçirdi. 2) bir şeyi öfke ile birisinin başına vurmak Şimdi tencereyi başına geçiririm! … Çağatay Osmanlı Sözlük
başına kalmak — (birinin) istemediği hâlde bir işi yapmak veya bir kimseye bakmak zorunluluğu ile karşılaşmak Adam yüzüstü bırakıp gidince böyle bir numara çevirip başına kalmayı deniyor anlaşılan. E. Bener … Çağatay Osmanlı Sözlük
başına bela açmak — kötü bir olay dolayısıyla dert sahibi olmak Şu Yaşar kaçakçılıkla başına bir bela açabilir. N. Araz … Çağatay Osmanlı Sözlük