-
41 распределение
с1) dağıtım, dağıtma; bölüştürmeраспределе́ние роле́й (в театре) — rol dağıtımı
строи́тельство и распределе́ние жилья́ — konut yapımı ve dağıtımı
распределе́ние выпускнико́в — mezunların görev yerlerini belirleme
при оконча́тельном распределе́нии мест мы бы́ли тре́тьими — спорт. nihai klasmanda üçüncü olduk
2) dağılım, dağılışраспределе́ние национа́льного дохо́да — ulusal gelir dağılımı / dağılışı
при тако́м распределе́нии обя́занностей... — görev dağılımı böyleyken...
3) эк. üleşim, bölüşümпри́нцип распределе́ния по затра́ченному труду́ — harcanan emeğe göre üleşim ilkesi
контро́ль за произво́дством и распределе́нием — üretim ve üleşimin denetimi
-
42 уточнение
сdaha açık ve kesin olarak belirleme, tasrih (etme) -
43 дозировка
dozaj, düzem, miktar tayini, dozunu ayarlama, dozunu belirleme, dozunu belirtmeТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > дозировка
-
44 assignment
n. belirleme, kararlaştırma; atama, tahsis, tayin, görev, iş; ödev, ev ödevi; devretme, devir; feragat senedi, havale senedi* * *görev* * *noun (a duty assigned to someone: You must complete this assignment by tomorrow.) görev, ödev -
45 definition
n. belirtme, tanımlama, tanım, tarif, açıklama, belirleme; kesinleştirme; seçiklik* * *tanım* * *[defi'niʃən]noun (an explanation of the exact meaning of a word or phrase: Is that definition accurate?) tanım(lama) -
46 identification
n. tanıma, teşhis, kimlik saptama, kimlik, fark gözetmeme* * *1. belirleme 2. özdeşleme 3. tanımlanması* * *[-fi]noun tespit (etme), teşhis (etme); kimlik, hüviyet -
47 location
n. yer, mevki, konum, yer belirleme, yerleştirme, stüdyo dışı* * *yer* * *[-'keiʃən]1) (position or situation.) yer2) (the act of locating.) yerini bulma -
48 orientation
n. doğuya doğru inşa etme, yönlendirme, yöneltme, yön belirleme, oryantasyon, uyum sağlama* * *1. oryentasyon 2. yön 3. yönelim* * *noun yönelim -
49 quotation
n. alıntı, aktarma, iktibas, maliyet belirleme, tekrarlama, fiyatlandırma, geçerli fiyat, piyasa fiyatı, cari fiyat* * *alıntı* * *1) (a person's exact words, as repeated by someone else: a quotation from Shakespeare.) alıntı2) (a price mentioned (for a job etc).) fiyat, kotasyon3) (the act of quoting.) alıntılama; fiyat söyleme -
50 reckoning
n. hesap, hesaplama, sayma, hesaplaşma, hesap pusulası, konum hesabı, yer belirleme* * *1. hesaplama (n.) 2. tahmin et (v.) 3. tahmin ederek (prep.)* * *1) (calculation; counting: By my reckoning, we must be about eight kilometres from the town.) hesap(lama)2) (the settling of debts etc.) hesap görme -
51 age determination
yaş belirleme -
52 assay
n. tahlil, deneme; ayar belirleme————————v. ayarını belirlemek, ayarlamak, denemek, kalkışmak; değerli maden içermek* * *1. dene 2. dene (v.) 3. deneme (n.) -
53 assignation
n. saptama, belirleme; göreve seçme, atama, devir; randevu, buluşma* * *randevu -
54 characterization
n. tanımlama, niteleme, tarif* * *belirleme -
55 demarcation
n. sınır çekme, sınırını belirleme* * *1. ayırma 2. demarkasyon 3. hudut -
56 detection
n. buluş, keşif, bulma; suçluyu ortaya çıkarma; demodülasyon [rad.]* * *1. algılama 2. belirleme -
57 determining
1. belirleme (n.) 2. belirle (v.) 3. belirleyerek (prep.) -
58 jam detection
parazit belirleme -
59 jam detection level
parazit belirleme düzeyi -
60 photo finish
fotofiniş, sonucu fotofiniş ile belirleme* * *fotofiniş
См. также в других словарях:
belirleme — is. Belirlemek işi, tayin Bunları kesin olarak belirlemeye çalışalım. A. Ş. Hisar Birleşik Sözler öncel belirleme … Çağatay Osmanlı Sözlük
öncel belirleme — is., fel. Tanrı nın her şeyi önceden bildiği dogmasına dayanılarak her şeyin önceden Tanrı tarafından düzenlenmiş olduğunu anlatan terim … Çağatay Osmanlı Sözlük
gerilim ölçümü — is. 1) Sıvılardaki yüzey gerilimlerini belirleme işi, tansiyometri 2) Mekanik gerilim niceliğini, birtakım ölçü araçlarından yararlanarak belirleme, tansiyometri … Çağatay Osmanlı Sözlük
askerlik yoklaması — is., ask. 1) İlk kez askere gideceklerin nüfus kayıtlarının belirlenmesi ve askere çağrılması 2) Askerliğini yapmış kimselerin belli bir yaşa kadar yaptırmak zorunda oldukları durum belirleme işlemleri … Çağatay Osmanlı Sözlük
azotlama — is. 1) Azotlamak işi 2) Azotlu besin almayan bitki veya hayvanların dokularındaki serbest azotu belirleme … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirleyebilmek — i Belirleme imkânı veya olasılığı bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirleyiş — is. Belirleme işi veya biçimi … Çağatay Osmanlı Sözlük
daktiloskopi — is., Fr. dactyloscopie Parmak izine dayanarak kimlik belirleme yöntemi … Çağatay Osmanlı Sözlük
hava tahmini — is., meteor. Çeşitli araç ve aygıtlardan yararlanılarak yapılan incelemeler sonunda bulunulan yerde veya geniş bir bölgede gelecek gün veya günlerdeki havanın nasıl olacağını belirleme … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendiliğindenlik — is., ği, fel. Dıştan bir belirleme ile değil, kendi kendine gerçekleşen etkinlik Aşk bile kuralları olan bir oyun bizde. Göze almak, kendiliğindenlik beklenmiyor. T. Uyar … Çağatay Osmanlı Sözlük
kura — is., Ar. ḳurˁa İki veya daha çok aday arasında bir sıralama, bir ayırma yapılacağı zaman her birinde bir tek ad yazılı kâğıtları bir araya getirip karıştırdıktan sonra birini çekerek veya özel bir bilgisayar yazılımıyla adları belirleme, ad çekme … Çağatay Osmanlı Sözlük