-
1 solumak
vi1) ( soluk alıp vermek) atmenburnundan \solumak durch die Nase atmen2) ( sık ve kesik soluklar alıp vermek) keuchen, schnaufenburnundan \solumak ( çok öfkelenmiş olmak) vor Wut schnauben3) ( fig) keuchenotomobil soluyarak yokuşu tırmanıyordu keuchend fuhr das Auto den Berg auf -
2 baş
1. subst Kopf m; LIT Haupt n; fig Chef m, Leiter m; Anfang m der Woche, des Weges usw; Gipfel m, Spitze f des Berges; MAR Bug m; Schnecke f (an der Geige); Grundlage f einer Sache; Vermittlungsgebühr f; Haupt- (Stadt); Chef- (Arzt); Ober- (Befehlshaber);beş baş soğan fünf Zwiebeln;baş ağrısı Kopfschmerzen m/pl;-e baş ağrısı vermek fig jemandem Kopfschmerzen bereiten;-den baş alamamak überlastet sein (mit); fig sich nicht retten können vor D;baş aşağı auf dem Kopf, kopfüber;baş aşağı gelmek Kopf stehen; kein Glück haben;baş aşağı gitmek eine böse Wendung nehmen, fam schief gehen;baş başa allein, unter vier Augen;baş başa vermek sich zusammensetzen (zur Beratung);baş belası Ungemach n; Person Quälgeist m;baş bulmak ÖKON einen Überschuss haben;baş dayanağı AUTO Kopfstütze f;baş döndürücü fig Schwindel erregend;-le baş edememek nicht fertig werden (mit);baş göstermek erscheinen, auftreten; Aufstand ausbrechen;başım, başın, başı usw eine Umschreibung für die Person selbst;-in baş(ını) göz(ünü) yarmak fig radebrechen A;-e baş kaldırmak sich erheben gegen;-den baş kaldırmamak pausenlos sitzen ( oder arbeiten);-e baş ko(y)mak sich einer Sache (D) hingeben;baş köşe Ehrenplatz m;-e baş sallamak einverstanden sein (mit);baş üstüne jawohl!; zu Befehl!; mit Vergnügen!;-e başa çıkmak fertig werden (mit);başa geçmek an die Spitze treten;başı açık barhäuptig;başı bağlı gebunden (z.B. verheiratet);başı belaya girmek (oder düşmek) in Not geraten;baş çekmek der Initiator sein; ein Spiel leiten;başımla beraber sehr gern;başın(ız) sağ olsun! mein Beileid!;başına pro Kopf; allein, für sich;iş başına an die Arbeit;tek başına ganz allein;başına buyruk selbstherrlich;-i başına geçirmek sich (D) aufsetzen (Mütze usw);bş-i b-nin başına geçirmek jemandem eins auf den Kopf geben;-in başına gelmek passieren D (etwas Unangenehmes);vay başıma gelen(ler)! o weh!;bş-i b-nin başına kakmak jemandem etwas unter die Nase reiben;-in başına vurmak Wein jemandem zu Kopf steigen; Gas usw jemanden ganz benommen machen;bu dert benim de başımda fam das ist auch mein Problem;b-nin başından aşmak Arbeit jemandem zu viel sein;b-nin başından geçmek von jemandem erlebt/durchgemacht werden;başını kesmek köpfen A;başını alıp gitmek sich auf und davon machen;-in başını beklemek jemanden, etwas betreuen/bewachen;-in başını ezmek jemanden unschädlich machen;başını ortaya koymak seinen Kopf riskieren;başını taştan taşta vurmak sich (D) den Kopf einrennen; sich (D) die Haare raufen (vor Reue);-e/… için başını vermek kein Opfer scheuen für;başta taşımak große Ehre erweisen;baştan başa von einem Ende zum anderen; durch und durch; ganz;baştan aşağı von Kopf bis Fuß; gänzlich;baştan çıkmak auf die schiefe Bahn geraten; aus der Fassung geraten;baştan savmak sich um nichts kümmern;baştan savar flüchtig; undeutlich;baştan vurulmuş am Kopf verwundetmasanın başına otur! setz dich an den Tisch!;iş başına! ran an die Arbeit!;başında an (D), bei;masa başında çalışıyor sie arbeitet am Tisch;ay başında (am) Anfang des Monats;-in başında durmak dabeistehen; fam überwachen
См. также в других словарях:
alıp vermek — 1) kalp çarpıntısı geçirmek 2) herhangi bir konu üzerinde yoğun olarak düşünmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
fit vermek (veya sokmak) — 1) (birine) birini başkasına karşı kışkırtmak, arayı açmak 2) (birine) kuşku uyandırmak Muhtar, paraları alıp kaçmış olmasınlar diye zihnine bir fit sokmaya bakıyor. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
can alıp can vermek — ölüm sıkıntısı ve acısı içinde bunalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
almak — i, ır 1) Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) i, den Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak Çocuğu okuldan aldı. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
solumak — nsz 1) Nefes alıp vermek 2) Sık ve kesik soluk alıp vermek Devlerle güreşmiş gibi soluyordu. T. Buğra 3) mec. Zorlanmak, gücünün hepsini harcamak Otomobil soluyarak Kırmızıtepe ye tırmanmaya başladı. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
MURABAHA — Bir malı kâr ile satmak. * Bir miktar ilâve ederek ödünç para alıp vermek. * Fâiz ile para alıp vermek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MÜDAYENE — Borç alıp vermek. Ödünç almak ve vermek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
değişmek — nsz 1) Başka bir biçim veya duruma girmek, tahavvül etmek Ben gelirken yarım saat içinde hava değişmiş, kara yel kudurmuştu. S. F. Abasıyanık 2) Yerine başka şey veya kimse gelmek Eskiler arasında duvardaki saatli maarif takvimleri de değişmiş… … Çağatay Osmanlı Sözlük
esnemek — nsz 1) Uykulu, sıkıntılı veya yorgunluk duyulan bir anda ağzı genişçe açarak soluk alıp vermek Birden çenelerim gerildi. Uzun uzun esnedim. A. Haşim 2) Bir cisim bir etki ile biçim değiştirmek Kapılar esnemiş, eğrilmiş; topuzları kaybolmuş. R. H … Çağatay Osmanlı Sözlük
haberleşmek — nsz, le Karşılıklı olarak haber alıp vermek, iletişmek, muhabere etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
iletişmek — nsz Bir durumu karşılıklı olarak iletmek, karşılıklı olarak haber alıp vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük