-
1 akmak
akmak <- ar> fließen; (akıtmak) lecken, undicht sein; herausrieseln (aus einem Sack); Menschen herbeiströmen; Schlange kriechen; Meteor fallen; Stoff fadenscheinig werden, ausfransen; fam sich verdrücken;akan sular durdu da blieb nichts mehr zu sagen -
2 akmak
vi1) fließenakmasa da damlar ( prov) Kleinvieh macht auch Mist2) ( boya için) verlaufen3) laufenburnum akıyor mir läuft die Nase -
3 akmak
течь, выливаться, вытекать, протекатьİnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > akmak
-
4 akmak
стека́ть струи́ться течь* * *1) течь, ли́ться, вытека́тьkanı aka aka öldü — он у́мер, истека́я кро́вью
yukarıdan su akıyor — све́рху льётся
2) протека́ть, име́ть течьdam akıyor — кры́ша протека́ет
kova akıyor — ведро́ течёт
3) высыпа́ться, сы́патьсяbuğday akıyor — пшени́ца сы́плется
4) сле́довать оди́н за други́м ( в большом количестве)halk akıyor — наро́д идёт и идёт
para akıyor — де́ньги так и теку́т
vakit akıp gidiyor — вре́мя бежи́т
5) располза́ться, разлеза́ться, се́чься ( о ткани)6) арго улизну́ть, смы́ться••akacak kan damarda durmaz — посл. чему́ быть, того́ не минова́ть
akmasa da damlar — посл. с парши́вой овцы́ хоть ше́рсти клок
akar su pislik tutmaz — посл. прото́чная вода́ не быва́ет гря́зной
-
5 akmak
v. flow, run, discharge, leak, course, drain, drain away, drain off, fall into, issue, pour, pour out, run down, run out, sluice, stream, well forth, well out, well up; splutter (as a pen)* * *1. flow 2. run -
6 akmak
herikîn--------herkîn -
7 akmak
Axmaq; tökülmək -
8 akmak
płynąć -
9 akmak
(akar)1) течь, ли́ться; вытека́ть, вылива́ться, пролива́тьсяkanı aka aka öldü — он у́мер, истека́я кро́вью
yukardan su akıyor — све́рху льётся вода́
2) протека́ть, име́ть течьdam akıyor — кры́ша протека́ет
kova akıyor — ведро́ течёт
-
10 akmak
-
11 akmak
къечъэхын -
12 akmak
fließen -
13 akmak
أهمعانبجساندفعانسابانسجمانفجرانهمربثقترقرقتفجرتهطلثججرىدردفقسابساحسالسجمسحوزب -
14 akmak
1. أهمع [أَهْمَعَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek2. انبجس [اِنْبَجَسَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek3. اندفع [اِنْدَفَعَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek4. انساب [اِنْسابَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek5. انسجم [اِنْسَجَمَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek6. انفجر [اِنْفَجَرَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek7. انهمر [اِنْهَمَرَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek8. بثق [بَثَقَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek9. ترقرق [تَرَقْرَقَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek10. تفجر [تَفَجَّرَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek11. تهطل [تَهَطَّلَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek12. ثج [ثَجَّ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek13. جرى [جَرَى]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek14. در [دَرَّ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek15. دفق [دَفَقَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek16. ساب [سابَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek17. ساح [ساحَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek18. سال [سالَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek19. سجم [سَجَمَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek20. سح [سَحَّ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek21. وزب [وَزَبَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek -
15 akmak
"to flow, to drain, to trickle; to leak; to run down, to overflow" -
16 akmak
"1. to flow. 2. to leak, be leaky. 3. (for a faucet, water) to run; to run down; to overflow. 4. slang to slip away, escape inconspicuously. 5. to come in great amounts or in great crowds. 6. (for cloth) to wear out and fray. Akmasa da damlar. proverb It brings in at least a little money. Akacak kan damarda durmaz. proverb You can´t escape fate. akan sular durmak to be indisputable, be beyond contradiction. " -
17 akmak
axmaq -
18 akmak
durny; głupi; nierozsądny; potok; przepływ; przypływ; strumień -
19 akmak
plynout; proudit; téci -
20 paçalarından kibarlık akmak
См. также в других словарях:
akmak — akmak, I, 15. 96, 168, 343, 377; I I, 19, 45, 128, 228; III, 3, 39, 127, 159, 325. 398 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
akmak — den, ar 1) Sıvı maddeler veya çok ince taneli katı maddeler bir yerden başka bir yere doğru gitmek Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış. S. F. Abasıyanık 2) Bu gibi maddeler aşağıya, yere düşmek Üstünden sular akıyor. 3) Sıvı bir madde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sel gibi akmak — 1) sıvılar için bol ve gür akmak Durmaz akar gözüm yaşı sel gibi. Âşık Veysel 2) zaman çabuk ve hızla geçmek 3) insanlar kalabalık bir yığın hâlinde gitmek, yürümek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kan dere gibi akmak — vücudun bir yerinden çok kan akmak veya bir savaşta çok kişi yaralanarak ölmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kibarlık akmak — tkz. (üstünden veya paçalarından) aşırı derecede kibar davranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
oluk gibi akmak — çok bol ve arası kesilmeden gelmek Para oluk gibi akıyordu Nahit e. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
yıldız akmak (veya kaymak veya uçmak) — yıldız gökyüzünde hızla yer değiştirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
paçalarından akmak — pislik ve kir çok olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
pislik parmağından (veya paçalarından) akmak — çok kirli olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kan akmak — 1) savaş, çatışma, dövüş olmak 2) ölmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstünden başından akmak — durumu çok anlaşılan Üstünden başından itina akan bir yolcudan yol sorulabilir mi? S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük