-
1 quel
I1 question nasıl ['nasɯɫ]2 exclamation Ne [ne]3 quel que ne olursa olsun◊Quelle que soit la raison, vous avez eu tort. — Nedeni ne olursa olsun, haksızdınız.
IINe [ne] -
2 quelle
I1 question nasıl ['nasɯɫ]2 exclamation Ne [ne]3 quel que ne olursa olsun◊Quelle que soit la raison, vous avez eu tort. — Nedeni ne olursa olsun, haksızdınız.
IINe [ne] -
3 faire
Iv t1 fabriquer yapmak2 mesurer ölçüm değeri◊Cette table fait deux mètres de long. — Bu masa iki metre uzunluğundadır.
◊Ça fait vingt euros. — Yirmi euro ediyor.
3 égaler eder [e'deɾ]◊Deux et deux font quatre. — İki, iki daha dört eder.
4 exécuter bir şey yapmak5 effectuer meşgul olmak◊Je ne sais pas quoi faire. — Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
6 accomplir gerçekleştirmek7 avoir comme activité bir faaliyet, bir iş yapmak8 neden olmak◊Ce gâteau fait envie. — Bu pasta arzular uyandırıyor.
◊Ces vacances m'ont fait du bien. — Bu tatil bana iyi geldi.
♦ cela ne fait rien bir şey değil9 avoir comme aspect yapmak10 davranış [davɾa'nɯʃ]11 exprimer ifade etmek12 yol almak◊Nous avons déjà fait vingt kilomètres. — Şimdiden yirmi kilometre yol aldık.
IIv iyapmak, etmek◊Il a bien fait. — İyi etti.
◊Vous feriez mieux de rentrer. — Evinize dönseniz dha iyi edersiniz.
v imperszaman veya iklim gösterir◊Il fait nuit. — Gece oldu.
◊Il fait beau. — Hava güzel.
IVv auxcauser (suivi d'un inf.) neden olmak◊Fais-moi penser à lui téléphoner. — Ona telefon etmemi hatırlat.
-
4 temps
n m1 zaman [za'man]2 période zaman [za'man]◊travail à temps complet / partiel — tam zaman çalışmak
3 en même temps aynı zamanda4 de temps en temps / de temps à autre zaman zaman◊Il vient de temps en temps. — Zaman zaman gelir.
5 tout le temps her zaman◊Il se plaint tout le temps. — Her zaman şikâyet eder.
6 à temps zamanında◊Il est arrivé à temps. — Zamanında geldi.
7 il est temps de -zamanı◊Il est temps de partir. — Gitme zamanı geldi.
8 dans le temps zamanında9 étape aşama [aʃa'ma]10 climat hava [ha'va]11 mus müzikte zaman
См. также в других словарях:
hava tahmini — is., meteor. Çeşitli araç ve aygıtlardan yararlanılarak yapılan incelemeler sonunda bulunulan yerde veya geniş bir bölgede gelecek gün veya günlerdeki havanın nasıl olacağını belirleme … Çağatay Osmanlı Sözlük
Kâzım Karabekir — For other Kâzım Pasha, see Kâzım Pasha (disambiguation), and for the district of Karaman Province in Turkey, see Kazımkarabekir. Musa Kâzım Karabekir 1318 (1902) P. 1 Ferik … Wikipedia
karışmak — e 1) İki veya ikiden çok şey bir araya gelip birbirinin içinde dağılmak, birbirinin içine girmek Araba sallana sallana içim bağrım birbirine karıştı. H. R. Gürpınar 2) Düzensiz, dağınık olmak Yanıma her tarafı titreyerek sapsarı, sakal bıyığa… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuvvet — is., Ar. ḳuvvet 1) Fiziksel güç, takat Bu kadar cesur bir hamleye yetecek kuvvetim yok. Y. Z. Ortaç 2) Şiddet, zor, cebir Kuvvet kullanmak. 3) Yetke, erk, nüfuz 4) Dayanıklı olma durumu 5) mec. Güç Hâlbuki devlet kuvvetlerinin yerini hangi şahsi… … Çağatay Osmanlı Sözlük