-
1 yakalamak
vt1) fangen, erwischenbeni öyle kolay kolay yakalayamazsınız so leicht kriegt ihr mich nicht2) ertappen, ergreifen, packenbirini yakasından \yakalamak jdm am [o beim] Kragen packenbirini suçüstü \yakalamak jdn auf frischer Tat ertappen3) festnehmen, fassen -
2 yakalamak
yakalamak v/t jemanden ergreifen, fassen; jemanden überraschen, ertappen, fam erwischen; JUR festnehmen; Blick auffangen, wahrnehmen; z.B. Regen jemanden überraschen;çağı yakalamak mit der Zeit gehen -
3 yakalamak
v. bag, catch, catch hold of, catch up on, claw hold of, clutch, collar, cop, embrace, entrap, grab, grapple, grasp, grip, get hold of, hook, intercept, nab, nail, nobble, overtake, pinch, pull up to, seize, seize on, snap up, snatch, tackle, take--------yakalamak (av)v. account* * *catch -
4 yakalamak
В1) схвати́ть, пойма́ть, задержа́ть, перехвати́тьbakışını yakalamak — перен. перехвати́ть чей-л. взгляд
2) потре́бовать, взыска́ть с когоben başkasını değil, seni yakalarım — я не от кого́-то дру́гого, а от тебя́ потре́бую
-
5 yakalamak
2) (birden yakalamak) етхъон/етхъуэн, епхъуэн; (етхъо/йотхъуэ, йопхъуэ) -
6 yakalamak
застига́ть лови́ть перехвати́ть пойма́ть схва́тывать ухвати́ться хвата́ть* * *-iсхвати́ть, пойма́ть; задержа́ть -
7 yakalamak
иләктерү; кулга алу; тотып алу; тоту; якалау -
8 yakalamak
derdest kirin--------girtin--------hatin girtin--------zeft kirin--------zeftkirin -
9 yakalamak
ująć -
10 yakalamak
къеубыты -
11 yakalamak
مسك -
12 yakalamak
مسك [مَسَكَ] -
13 yakalamak
"to catch, to collar; to grip, to grasp, to seize; to seize, to nail, to nab; (avcý) to bag; to arrest, to run sb in; to stop (sb going)" -
14 yakalamak
"/ı/ 1. to catch; to collar, nab; to seize, grab, get hold of. 2. to catch (fish, birds, etc.). 3. to spot, detect, notice, see. 4. to regard (someone) as responsible, hold (someone) responsible." -
15 yakalamak
yaxalamaq -
16 yakalamak
uchopit -
17 burnundan yakalamak
уличи́ть во лжи; пойма́ть на сло́ве -
18 gagasından yakalamak
загна́ть в у́гол; лиши́ть возмо́жности сопротивля́ться -
19 zayıf yerinden yakalamak
найти́ чьё-л. уязви́мое ме́сто -
20 kementle yakalamak
арканлау
См. также в других словарях:
yakalamak — i 1) Bir kimseyi veya bir şeyi elle tutmak Üç ince dalı birleştirerek sıkıca yakaladım. R. H. Karay 2) Kaçan kimseyi ele geçirmek, derdest etmek 3) Bir kimsenin gitmesini engellemek, durdurmak Bu defa Tevfik i dükkânın kapısında yakaladılar, aynı … Çağatay Osmanlı Sözlük
zayıf yerinden yakalamak — güçsüz, eksik ve yanlış bir tutum ve davranışı yüzünden zor durumda bırakmak Kendisini en zayıf yerinden yakalamak istediğinden şüphelenir gibi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
gagasından yakalamak — bir kimseyi karşı koyamayacak duruma getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kelepir yakalamak — bir şeyi çok ucuza almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıskıvrak yakalamak (veya bağlamak) — 1) kurtulamayacak veya çözülemeyecek biçimde tutmak, sımsıkı tutmak 2) mec. tamamen etkisi altında kalmak, bir şeyle sürekli meşgul olmak Amma yalnız bu olmadı, benim muhayyilemi kıskıvrak bağlayan şey, bir başka tecrübe daha ömrüm boyunca beni… … Çağatay Osmanlı Sözlük
can damarından yakalamak — 1) konuya en önemli yerinden yaklaşmak 2) birinin en zayıf noktasından yararlanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
frikik yakalamak — argo bilerek veya bilmeyerek gereğinden fazla açılmış olan göğüs, bacak gibi vücudun belirli bölümlerini görmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çağı yakalamak — çağın gerektirdiği gelişmişlik düzeyine ulaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yalanını yakalamak (veya tutmak) — bir kimsenin yalan söylediğini anlamak Yalanını yakalamış gibi başını salladı. Ya o mukaddes sular? Onlara ne diyeceksiniz azizim? Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
burnundan yakalamak — (birini) birini yönetimi altına almak, kaçamak bulamayacağı duruma getirmek Muhasebe ile defter tutma işlerini de üzerine aldığından milleti burnundan yakalamıştı. T. Dursun K … Çağatay Osmanlı Sözlük
derdest etmek — yakalamak Bu iddiayla yola çıktılar mı Millî Kongre yi basarlar, Esat Paşa yı derdest ederler. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük