-
1 öpmek
целова́ть* * *-er -i, -denцелова́ть когоel öpmek — целова́ть ру́ку, прикла́дываться к руке́
yanağından öpmek — поцелова́ть в щёку
••- öpüp de başına koymaköperken ısırır — посл. мя́гко сте́лят, да жёстко спать
- öp eşiği
- çık dışarı! -
2 öpmek
целоватьqol öpmek - целовать руку -
3 öpmek
-
4 eteği öpmek
= eteğini öpmek целова́ть полу́ оде́жды; низкопокло́нничать, раболе́пствовать -
5 eteğini öpmek
-
6 ekmek öpmek
целова́ть хлеб ( клятвенное заверение - целуют хлеб и кладут его на голову) -
7 el etek öpmek
а) умоля́ть, упра́шиватьб) низкопокло́нничать, уго́дничать; заи́скивать -
8 ölüsünü öpmek
кля́сться -
9 yeri öpmek
шутл. упа́стьayağı kayınca yeri öptü — он подскользну́лся и упа́л
-
10 بوسيدن
öpmek -
11 etek
подо́л (м) ю́бка (ж)* * *озвонч. -ği1) подо́л2) пола́paltonun eteği — пола́ пальто́
3) ю́бкаbu yıl etekler dizden aşağıda — в э́том году́ ю́бки ни́же коле́н
4) край (покрывала и т. п.)5) подо́шва, подно́жие (холма, горы и т. п.)6) срамны́е места́••- eteği belinde
- eteği kirlenmek
- eteği öpmek
- eteğini öpmek
- eteğine sığınmak
- etekleri tutuşmak
- etekleri zil çalmak -
12 ekmek
засева́ть паха́ть се́ять хлеб (м)* * *I -er, -i, -e1) се́ять тж. перен., засева́тьfesat tohumları ekmek — се́ять семена́ раздо́ра
tarlayı ekmek — засе́ять по́ле
2) -e посыпа́тьtuz ekmek — посоли́ть
yemeğe biber ekmek — поперчи́ть
3) разг. сори́ть деньга́ми, расточи́тельствовать4) арго перегна́ть, опереди́ть, оста́вить позади́••II озвонч. -ğiekmediği yerden biter — посл. появля́ться там, где не жда́ли
1) хлебekmek fabrikası — хлебозаво́д
ekmek içi — мя́киш
ekmek kabuğu — хле́бная ко́рка
taze ekmek — све́жий хлеб
2) хлеб насу́щныйekmeğini alın teriyle kazanıyor — он в по́те лица́ зараба́тывает свой хлеб
••ekmek aslanın ağzında — погов. хлеб нахо́дится в па́сти льва (о чём-л. труднодоступном)
- ekmeğinden etmekekmek elden, su gölden — погов. жить на дармовщи́ну
- ekmeğine göz koymak
- ekmeğini kana doğramak
- ekmeğini kazanmak
- ekmeğiyle oynamak
- ekmek öpmek
- ekmeğini taştan çıkarmak
- ekmeğine yağ sürmek
- ekmeğini yemek -
13 el
кисть (ж) рука́ (ж)* * *I1) рука́, ру́киel sıkmak — пожа́ть ру́ку
el sıkışma — рукопожа́тие
2) ру́чкаkapı eli — дверна́я ру́чка
3) ход ( в некоторых играх)şimdi el bende — сейча́с мой ход
4) счётное слово разhavaya üç el ateş etti — он сде́лал три вы́стрела в во́здух
••elini veren kolunu alamaz — посл. ему́ дай па́лец, он ру́ку отхва́тит
elinle ver ayağınla ara — погов. ему́ дай [в долг] рука́ми, а [обра́тно] проси́ нога́ми
- elde- eldeki- elde mi?- elden- elinde
- elinden- eliyle- el açmak- eline ağır
- ele alınmaz
- ele almak
- eline almak
- el altında
- elinin altında
- el altından
- el atmak
- ele avuca sığmamak
- eli ayağı bağlı
- eli ayağı buz kesilmek
- el ayak çekilmek
- eli ayağı düzgün
- eline ayağına kapanmak
- elini ayağını kesmek
- elini ayağını çekmek
- elini ayağını öpeyim!
- eli ayağı tutmak
- eli ayağı kesilmek
- eli ayağı tutmamak
- eline ayağına üşenmemek
- ele bakmak
- eline bakmak
- el basmak
- eli boş dönmek
- eli boş gelmek
- eli böğründe kalmak
- eli koynunda kalmak
- elini çabuk tutmak
- el çekmek
- elini çekmek
- elden çıkarmak
- elden çıkmak
- el çırpmak
- eli dar
- eli darda
- el değiştirmek
- el değmemiş
- eline doğmak
- eli dursa ayağı durmaz
- eline düşmek
- elden düşürmemek
- eli ekmek tutmak
- elden ele dolaşmak
- elden ele gezmek
- el elden üstün
- el ele vermek
- el ense etmek
- eli ermez gücü etmez
- elini eteğini çekmek
- eline eteğine doğru
- el etek öpmek
- eline eteğine sarılmak
- el etmek
- elde etmek
- elden geçirmek
- ele geçirmek
- ele geçmek
- eline geçmek
- elinden geleni ardına
- elinden geleni arkasına komamak
- elinden geleni bırakmamak
- elden geleni yapmak
- elinden geleni yapmak
- elden gelmek
- elinden gelmek
- elinden gelse...
- elden ne gelir?
- elden gelmemek
- elinden gelmemek
- eli genişlemek
- elde gezmek
- ellerde gezmek
- elinin hamuruyla erkek işine karışmak
- elinden hiç bir şey kurtulmaz
- elinden bir iş çıkmamak
- elinden kaza çıkmak
- elinden bir kaza çıkmak
- elinden iş gelmemek
- elinden bir iş gelmemek
- eli işe yatmak
- elini kalbine koyarak söylemek sürmek
- elini kalbine koyarak düşünmek sürmek
- elini kalbine koyarak hüküm sürmek
- elden kaçırmak
- el kaldırmak
- eli kalem tutmak
- elinde kalmak
- eline kalmak
- elinden kan çıkmak
- elini kana bulamak
- el katmak
- eli kırılmak
- elini kolunu bağlamak
- eli kolu bağlı kalmak
- elini kolunu sallaya sallaya gelmek
- elini kolunu sallaya sallaya gezmek
- el koymak
- eli koynunda - elinden hiç bir şey kurtulmamak
- eli kurusun!
- eli olmak
- elinde olmak
- elde olmamak
- elinde olmamak
- elini oynatmak
- eli para görmek
- eline sağlık!
- elinize sağlık!
- elini sallasa ellisi başını sallasa tellisi
- elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
- eli silâh tutan
- eline su dökemez
- el sürmemek
- eli şakağında
- el tazelemek
- el tutmak
- elinde tutmak
- elinden tutmak
- elle tutulacak tarafı kalmamak
- elle tutulacak yanı kalmamak
- elle tutulur gözle görülür
- el uzatmak
- el üstünde tutmak
- eli varmamak
- eli gitmemek
- el vermek
- ele vermek
- el vurmamak
- eli yatmak
- bu işte eli yok
- eller yukarı!
- bir eli yağda bir eli balda II1) чужо́й, чужа́к2) страна́, крайyabancı ellerde — в чужи́х края́х, на чужби́не
3) наро́д, населе́ние4) пле́мя••elin ağzı torba değil ki büzesin — посл. на чужо́й рото́к не наки́нешь плато́к
el ile gelen düğün bayram — посл. ≈ на миру́ и смерть красна́
elin derdi ele masal gelir — посл. чужу́ю беду́ рука́ми разведу́
- el kapısında çalışmakel kazanıyla aş kaynatmak — погов. прийти́ на гото́венькое
-
14 ölü
мёртвый* * *1.1) мёртвыйölü doğmak — роди́ться мёртвым
2) перен. вя́лый, сла́бый, е́ле заме́тныйölü bir sesle — сла́бым го́лосом
2.ölü gözü gibi — ту́склый, сла́бый ( о свете)
1) мертве́ц, поко́йник, трупölü ağıtı — опла́кивание поко́йника
2) па́даль, дохля́тинаtavuk ölüsü — до́хлая ку́рица
••- ölü gibi- ölü gözünden yaş ummak
- ölüsü ortada kalmak
- ölüsünü öpmek
- anamın ölüsünü öpeyim ki doğru söylüyorum
- ölüyü güldürmek -
15 öptürmek
-i, -e понуд. от öpmek -
16 öpülmek
страд. от öpmek -
17 yer
местно́сть (ж) ме́сто (с)* * *1) врз. земля́yer atmosferi — земна́я атмосфе́ра
Yerin dönmesi — астр. враще́ние Земли́
yere düşmek — упа́сть на зе́млю
Yer ekseni — астр. земна́я ось
yere oturmayınız — не сади́тесь на зе́млю
yerini sattı — он про́да́л свою́ зе́млю
yerleri silmek — мыть полы́
2) врз. ме́стоyer almak — заня́ть ме́сто в чём
yerini almak — заня́ть чьё-л. ме́сто
yerini değiştirmek — поменя́ть места́ми, переста́вить
yerinden oynatmak — сдви́нуть с ме́ста
yerinde söylemek — сказа́ть к ме́сту
o bir yerde fazla durmaz — он на одно́м ме́сте до́лго не сиди́т
arkadaşınızın yerini bilmiyorum — я не зна́ю, где [нахо́дится/живёт] ваш това́рищ
doğum yeri — ме́сто рожде́ния
kaza yeri — ме́сто ава́рии
ön tarafta bir boş yer var — впереди́ есть одно́ свобо́дное ме́сто (в кино, театре)
park yeri — стоя́нка (автомашин и т. п.)
taksi durak yeri — стоя́нка такси́
toplantı yeri ме́сто — проведе́ния собра́ния
buna yer verilemez — э́тому не должно́ быть ме́ста
yeriniz var mı? — у вас есть свобо́дный но́мер? ( в гостинице) / свобо́дное ме́сто? (в ресторане и т. п.)
3) пункт, ме́стоatanma yeri — ме́сто/пункт назначе́ния
düğüm yeri — узлово́й пункт
gözletme yeri — наблюда́тельный пункт
idare yeri — кома́ндный пункт, пункт управле́ния
konuşma yeri — перегово́рный пункт
4) в соч.bir yerden — отку́да-то
••yere bakan yürek yakan — погов.... в ти́хом о́муте че́рти во́дятся
- yerinde- yere bakmak
- yere baktırmak
- yere batasıca!
- yere batsın!
- yere batmak
- yerle bir etmek
- yerini bulmak
- yere çalmak
- yerin dibine geçmek
- yerin dibine batmak
- yerin dibine girmek
- yerini doldurmak
- yere geçmek
- yerini geçmek
- yeri gelmedi
- yeri gelmeşken... - yeri gökü birbirine katmak
- yerle gök bir olsa
- yerden göğe kadar
- yere göğe koyamamak
- yer etmek
- yerini ısıtmak
- yer kabul etmez
- yerde kalmak
- yerinde kalmak
- yer kapmak
- yerin kulağı var - böyle sözlerin yeri var mı?
- bunu yapsalar yeridir
- yerinde olmak
- keyfi yerinde olmak
- keyfi yerinde değil
- yerine oturmak
- yerinden oynamak
- yeri öpmek
- yere sağlam basmak
- yerinde saymak
- yere sermek
- yeri soğumadan
- yerinde su mu çıktı?
- yerleri süpürmek
- yerlerde sürünmek
- yerini tutmak
- yer vermek
- yere vurmak
- yer yarılıp içine girmek
- yerini yapmak
- yerinde yeller esiyor
- yerden yere vurmak
- yeri yurdu belirsiz -
18 şap
1) мин. квасцы2) чмокşap etip öpmek - чмокнуть, поцеловать3) шлёпşap etip tüşmek - плюхнуться, шлёпнуться -
19 دست بوسی کردن
el öpmek -
20 روبوسی
yanaklarından öpmek
См. также в других словарях:
öpmek — I, 163, 280 içmek, I, 163; III, 122bkz: opmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
öpmek — i, den, er Sevgi, saygı, bağlılık, teşekkür belirtmek amacıya dudaklarını bir şeye veya birine değdirmek Prenses karşıdan gelip yanağımı öptü. A. Gündüz Birleşik Sözler elöpen Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller öp babanın elini öperken ısırmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
saçak öpmek — tar. sarayda bayramlaşma törenine katılan büyükler, padişahın tahtından sarkıtılmış halı saçaklarını öpmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
etek öpmek — yaltaklanmak, dalkavukluk etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ekmek öpmek — yeminin etkisini artırmak için ekmeği öpüp başa götürmek Şevki ekmek öpüp çocukları üzerine yemin ettikçe onun içine baygınlıklar çöküyordu. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
alnından öpmek — beğenmek, takdir etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer öpmek — esk. bir büyüğün önüne eğilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpmek — saygı ve sevgi göstermek Buralara kadar zahmet ettiniz, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
el etek öpmek — 1) bir işi yaptırmak için çok yalvarmak 2) yaltaklanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
el öpmek — yaşlı veya saygı gösterilmesi gereken kimselerin sağ elinin üstünü önce dudağa, sonra alna götürmek Mahalle yaşlılarının ellerini öpüp dualarını alarak kendi yaşıtları ile de sarılıp helalleşerek gitti. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir elini bırakıp ötekini öpmek — aşırı saygı göstermek … Çağatay Osmanlı Sözlük