-
1 önünden
önünden vor (A); → ön -
2 önünden
спе́реди -
3 önünden geçmek
v. fly past -
4 göz önünden kaldırmak
v. hide from view, put out of sight -
5 hızla ve sessizce önünden geçmek
v. flickerTurkish-English dictionary > hızla ve sessizce önünden geçmek
-
6 göz önünden alıp gizlemek
xef kirin -
7 göz önünden yitip gitmek
xefibûn -
8 предусмотрительность
Öňünden görüjilik, öňünden duýujylykКраткий русско-туркменский словарь строительной терминологии > предусмотрительность
-
9 Сделка с предварительной премией
Öňünden tölenilýän geleşikРусско-туркменский экономический словарь > Сделка с предварительной премией
-
10 vorbeifahren
önünden geçmek (taşıtla) -
11 vorübergehen
önünden geçmek -
12 pass by
önünden geçmek; önemsememek, bos vermek -
13 предназначение
Öňünden bellenişi, niýetlenişiКраткий русско-туркменский словарь строительной терминологии > предназначение
-
14 прогнозирование
Öňünden çaklamaКраткий русско-туркменский словарь строительной терминологии > прогнозирование
-
15 фасад главный
Öňünden görnüşКраткий русско-туркменский словарь строительной терминологии > фасад главный
-
16 ön
ön1. adj und subst Raum m ( oder Platz m, Zeit f) davor; Vorder-; Vorderseite f; Vor-, vorläufig; Zeit bevorstehend, kommend;ön cam AUTO Windschutzscheibe f;ön tekerlek Vorderrad n;kağıdın önü Vorderseite f des Bogens;-in önünü kesmek jemandem den Weg abschneiden; Wasser eindämmen;önüne bakmak sich genieren;önüne gelen jede(r) beliebige;öne almak den Vorrang geben D, voranstellen;öne düşmek, -in önüne düşmek jemandem vorangehen; an die Spitze treten;-i öne sürmek v/t betonen, erklären; meinen; vorschlagen; Meinung vorbringen, unterbreiten;(-in) önü sıra (gleich) vor D her2. adv: önde vor; vorn; voran;önde gitmek vorangehen;öndeki vorangehend;önden von vorn;önden yürümek (anderen) voranmarschieren3. postp: önüne vor A;önünde vor D;-in önüne koymak jemandem etwas vorsetzen, auftischen;-in önüne geçmek verhindern A; jemandem den Weg versperren;önünden (vorn) an … vorbei;kapının önüne gelmiştik wir waren (bis) vor die Tür gekommen;pencerenin önünde kim var? wer steht vor dem Fenster?;bu evin önünden geçerdik an diesem Haus gingen wir gewöhnlich vorbei; → önümüzdeki -
17 გარბენა
f.gözünün önünden kaçmak, gözünün önünden geçmeki.koşarak geçme -
18 vorbei
\vorbei können önünden [o yanından] geçebilmek;sie möchte hier \vorbei buradan geçmek istiyores ist drei Uhr \vorbei saat üçü geçti;aus und \vorbei geçti [o oldu], bitti -
19 vorbeifahren
vorbei|fahren1) ( entlangfahren) (arabayla) yanından geçmek (an -in)2) ( nicht anhalten) önünden geçmek, durmamak;im V\vorbeifahren önünden [o yanından] geçerken -
20 глаз
göz* * *м, врзве́рный глаз — şaşmaz göz
у него́ плохи́е глаза́ — gözleri bozuk
отвести́ глаза́ (в сто́рону) — gözünü ayırmak
••в мои́х глаза́х он ничто́ — gözümde bir hiçtir
за глаза́ хва́тит / доста́точно — yeter de artar
за глаз а́ (хвалить, говорить и т. п.) — arkasından
на глаз э́та кварти́ра мне ка́жется бо́льше — gözüme bu daire daha genişmiş gibi geliyor
ра́ди прекра́сных / краси́вых глаз — kara gözleri / kaşları için
с глазу на́ гла́з — baş başa
дурно́й глаз — kem göz / nazar
с закры́тыми глаза́ми — gözü kapalı
с каки́ми глазами ты там пока́жешься? — oraya ne yüzle geleceksin?
с пья́ных глаз — прост. sarhoş haliyle, tütsülü başıyla
где бы́ли твои́ глаза́? — senin gözün neredeydi?
гла́зом не моргну́в — gözünü kırpmadan
и гла́зом моргну́ть не успе́ешь — göz kapayıp açıncaya kadar, göz açıp kapamadan
мне сты́дно смотре́ть ему́ в глаза́ — yüzüne bakmaktan utanıyorum
у меня́ в глазах двои́тся — çift görüyorum
я его́ (и) в глаза́ не ви́дел — yüzünü bile görmedim
у неё глаза́ на мо́кром ме́сте — gözü suludur
не ве́рить свои́м глаза́м — gözlerine inanamamak
бере́чь пу́ще гла́за — gözü gibi sakınmak
броса́ться / лезть в глаза́ — göze çarpmak
бить в глаза́ — göze batmak
хоть глаз вы́коли — zifiri karanlık
встать пе́ред глаза́ми — gözlerinin önüne gelmek
закрыва́ть глаза́ на что-л. — bir şeye göz yummak
опусти́ть / поту́пить глаза́ — gözlerini (yere) indirmek
отводи́ть / пря́тать глаза́ — gözlerini kaçırmak
откры́ть кому-л. глаз а́ на что-л. — birinin bir şeye gözünü açmak
наско́лько хвата́ет / хвата́ло глаз — gözün alabildiğine
попа́сться кому-л. на глаза́ — birinin gözüne ilişmek
не попада́йся ему́ на глаза́! — gözüne görünme!
поеда́ть глаза́ми — gözle yemek
пробежа́ть глаза́ми — gözden geçirivermek
прогляде́ть / просмотре́ть / вы́смотреть все глаза́ — gözleri yollarda kalmak
ре́зать глаз / глаза́ — göze batmak
сказа́ть пря́мо в глаза́ — yüzüne karşı söylemek
скры́ться из глаз — gözden kaybolmak
смотре́ть / гляде́ть сме́рти (пря́мо) в глаза́ — ölümle yüz yüze gelmek
смотре́ть больши́ми глаза́ми на кого-что-л. — hayret hayret bakmak
он смотре́л во все глаза́ — göz kesilmiş bakıyordu
уви́деть свои́ми (со́бственными) глаза́ми — (kendi) gözüyle görmek
не спуска́ть глаз с кого-чего-л. — birinden, bir şeyden gözünü ayırmamak; birini, bir şeyi göz hapsine almak ( не выпускать из виду)
стоя́ть пе́ред глаза́ми — gözlerinin önünden gitmemek
с глаз доло́й - из се́рдца вон — gözden ırak olan gönülden de ırak olur погов.
в чужо́м глазу́ сучо́к ви́дит, (а) в своём - бревна́ не замеча́ет — kendi gözündeki merteği görmez de elin gözündeki çöpü görür посл.
См. также в других словарях:
önünden — zf. ... den biraz önce … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözünün önünden geçmek — hatırlamak Selma Hanım ın salonlarında gördüğü tipler birer birer gözünün önünden geçti. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözünün önünden gitmemek — bir türlü unutamamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz önü — is. Görülebilen, yakın yer Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller göz önüne almak göz önüne getirmek gözünün önünden geçmek gözünün önünden gitmemek gözünün önüne gelmek göz (veya gözünün) önüne serilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
Fevzi Çakmak — For other Fevzi Pasha, see Fevzi Pasha (disambiguation). Mustafa Fevzi Çakmak 1311 (1895) c P. 7 Mareşal Fevzi Çakmak (October 26, 1923)[1 … Wikipedia
Gramática del turco — Contenido 1 Olmak Eylemi (Los verbos Ser y Estar) 2 Contenidos 2.1 Introducción 2.2 Partes de la oración … Wikipedia Español
aykırılamak — nsz 1) Kestirmeden gitmek 2) Düz yoldan ayrılmak 3) i Dikey olarak gelmek Bu demir yolu, Eğrikaya dan keçi yurdu önünden, dereyi aykırılar. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
başlık — is., ğı 1) Genellikle başı korumak için giyilen şapka, serpuş İyi ki güneş açmış, sıcak basmış da başlığını sıyırınca yüzünü görmüş tanımışlardı. N. Cumalı 2) Üst giysilerinin yakalarına takılı başlık, kapüşon 3) Hayvan koşumunun başa geçirilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
caz takımı — is. Caz müziği çalan orkestranın bütün çalgıları Caz takımının önünden güç bela geçebildiler. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
donam — is., hlk. 1) Bir evin kapı, pencere, tavan, döşeme vb. bölümleri 2) Gemi ve sandalların donanımları Ayşe yse köyün önünden geçen kayıkların teknelerini, yelkenlerini, donamlarını hep ezbere bilirdi. Halikarnas Balıkçısı … Çağatay Osmanlı Sözlük
entari — is., Ar. ˁanterī 1) Genellikle tek parçalı kadın giyeceği Önünden düğmeli bir entari, şimdi gibi gözlerimin önünde. Z. Selimoğlu 2) Erkeklerin giydiği uzun, düz üstlük Evden en yeni çamaşırlarımla bayramlık entarim getirildi. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük