Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

öküz

  • 81 taurus

    n. boğa [astr.], boğa burcu [astr.], boğa takımyıldızı [astr.], öküz [astr.], öküz burcu [astr.], öküz takımyıldızı [astr.]
    * * *
    boğa burcu

    English-Turkish dictionary > taurus

  • 82 бык

    boğa,
    öküz
    * * *
    I м
    boğa; öküz ( рабочий)
    ••

    он здоро́в как бык — turp gibidir

    II м
    ( моста) ayak (-ğı)

    Русско-турецкий словарь > бык

  • 83 buff

    adj. öküz derisinden yapılmış
    ————————
    n. öküz derisi; ten rengi, devetüyü rengi; meraklı, hasta
    * * *
    1. deri ile parlat (v.) 2. meşin (n.)
    * * *
    1. noun
    (a dull yellow colour.) deve tüyü rengi
    2. adjective
    a buff envelope.) soluk sarı; deve tüyü

    English-Turkish dictionary > buff

  • 84 üher

    cattle zool [OM üker < * püker, Don fugie, cp. Tur öküz ox, Kyr ögüz, OT * öküz]

    Mongol-English etymological dictionary > üher

  • 85 ahir

    1) бо/Iэщ/ КЪАКЪЫР; (öküz ahirı: цощ; sığır/inek ahirı: чэмэщ) (Цощым цухэр, чэмэщым чэмхэр кIэтых.: öküz ahırında öküzler, inek ahırında inekler duru(yo)r.; Бом выхэр, жэмхэр щIэтхэщ.: Ahırda öküzler, inekler duru(yo)r.)
    2) (at ahirı) ШЭЩ; (ШЭЩЫМ ШЫХЭР кIэтых/ щIэтхэщ: At ahırında atlar duru(yo)r.)
    3) (buzağı ahirı) ШКIЭЩ; (ШКIЭЩЫМ ШКIЭХЭР кIэтых/щIэтхэщ.: Buzağı ahırında buzağılar duru(yo)r.)

    Турецко-адыгский словарь > ahir

  • 86 Ochse

    Ochse <-n, -n> ['ɔksə] m
    1) ( Tier) öküz
    2) ( fam) ( Dummkopf) öküz

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Ochse

  • 87 bovine

    inek, öküz gibi, inek, öküz...; uyusuk, hantal

    English to Turkish dictionary > bovine

  • 88 kereste

    1) taxta-şalban; 2) pinəçi ləvazimatı; 3) heyvərə, öküz, qanmaz, yonulmamış
    (söyüş)
    heyvərə, qanmaz, öküz, taxta-şalban

    Türkçe-Azerice Sözlük > kereste

  • 89 баран

    koç,
    koyun
    * * *
    м
    koç; koyun

    пами́рский бара́н — Tanrıdağı koyunu

    ста́до бара́нов — koyun sürüsü

    ••

    смотре́ть как бара́н на но́вые воро́та — прост., пренебр. deve nalbanda bakar gibi bakmak, öküz trene bakar gibi bakmak

    Русско-турецкий словарь > баран

  • 90 бычачий

    = бы́чий
    boğa °; öküz °
    ••

    у него́ бы́чья ше́я — bir boğanınkini andıran boynu var

    Русско-турецкий словарь > бычачий

  • 91 goad

    n. öküz dürtme değneği, üvendire, rahatsız eden şey
    ————————
    v. dürtmek, rahatsız etmek, kışkırtmak, teşvik etmek
    * * *
    1. teşvik et (v.) 2. teşvik (n.)
    * * *
    [ɡəud] 1. verb
    (to urge or force (a person etc) to do something by annoying (him etc): I was goaded into being rude to him.) zorlamak, kışkırtmak
    2. noun
    (a sharp-pointed stick used for driving cattle etc.) üvendire

    English-Turkish dictionary > goad

  • 92 span

    n. karış, kiriş, kanat genişliği, mesafe, an, kısa süre, süre, kolların genişliği, sera, çifte koşulmuş öküz, çift koşumlu at
    ————————
    v. karışlamak, karışla ölçmek, germek, uzatmak, arabaya koşmak, üzerine köprü kurmak, kapsamak, içermek, sıkıca bağlamak
    * * *
    1. süre 2. kapsa (v.) 3. süre (n.) 4. yayılım
    * * *
    [spæn] 1. noun
    1) (the length between the supports of a bridge or arch: The first span of the bridge is one hundred metres long.) ayak/kemer açıklığı
    2) (the full time for which anything lasts: Seventy or eighty years is the normal span of a man's life.) süre
    2. verb
    (to stretch across: A bridge spans the river.) köprü oluşturmak

    English-Turkish dictionary > span

  • 93 steer

    n. öküz, dana, iğdiş edilmiş boğa
    ————————
    v. sürmek, dümenle idare etmek, yönetmek, idare etmek, yönlendirmek, dümen kullanmak, yönetilmek
    * * *
    1. yönelt (v.) 2. dümen (n.)
    * * *
    I [stiə] noun
    (a young ox raised to produce beef.) iğdiş edilmiş boğa
    II [stiə] verb
    (to guide or control the course of (eg a ship, car etc): He steered the car through the narrow streets; I steered out of the harbour; She managed to steer the conversation towards the subject of her birthday.) sürmek, kullanmak, yönetmek
    - steering-wheel
    - steer clear of

    English-Turkish dictionary > steer

  • 94 trek

    n. kağnı ile gitme, göç (zorlu)
    ————————
    v. kağnı ile gitmek, öküz arabası ile göç etmek, göçmek
    * * *
    yolculuk
    * * *
    [trek] 1. past tense, past participle - trekked; verb
    (to make a long, hard journey.) uzun ve zor bir yolculuk yapmak
    2. noun
    (a long, hard journey: a trek through the mountains; a trek round the supermarket.) ağır ve zahmetli yürüyüş

    English-Turkish dictionary > trek

  • 95 waggon

    n. büyükayı [astr.], büyükayı takımyıldızı [astr.], arabacı takımyıldızı [astr.]
    ————————
    n. yük vagonu, katar, yük arabası
    * * *
    ['wæɡən]
    1) (a type of four-wheeled vehicle for carrying heavy loads: a hay wagon.) at/öküz arabası
    2) (an open railway carriage for goods: a goods wagon.) yük/eşya vagonu

    English-Turkish dictionary > waggon

  • 96 wagon

    n. yük vagonu, katar, yük arabası
    * * *
    vagon
    * * *
    ['wæɡən]
    1) (a type of four-wheeled vehicle for carrying heavy loads: a hay wagon.) at/öküz arabası
    2) (an open railway carriage for goods: a goods wagon.) yük/eşya vagonu

    English-Turkish dictionary > wagon

  • 97 oxhide

    n. öküz derisi

    English-Turkish dictionary > oxhide

  • 98 oxtail

    n. öküz kuyruğu

    English-Turkish dictionary > oxtail

  • 99 oxtail soup

    n. sığırkuyruğu çorbası, öküz kuyruğu çorbası

    English-Turkish dictionary > oxtail soup

  • 100 oxhide

    n. öküz derisi

    English-Turkish dictionary > oxhide

См. также в других словарях:

  • öküz — is. 1) Çift sürmekte, kağnı çekmekte kullanılan, etinden yararlanılan, iğdiş edilmiş erkek sığır Öküzünün biri ölünce tarlasını süremedi. Ö. Seyfettin 2) mec. Bön, görgüsüz, kaba, anlayışsız, yeteneksiz kimse 3) argo Cıvalı zar Birleşik Sözler… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öküz — is. 1. İş heyvanı kimi istifadə edilən buğa. Təpəl öküz. Öküzləri arabaya qoşmaq. – . . Kiçik çobanlar öküzlərə minib, malları evə sarı qovurdular. H. N.. Güneyləri şumlamaq üçün kotana öküz qoşurdular. B. Bayramov. 2. məc. Çox yekə, nahamar,… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • öküz — ırmak, dere, I, 59, 513; III, 191, 341 öküz I, 59, 446, 528; III, 421 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • Öküz Kara Mehmed Pasha — Öküz Mehmet Pasha ( Mehmet Pasha the Oxen ) or Kara Mehmet Pasha was an Ottoman statesman and military commander of the early 17th century, who held the office of Grand Vizier twice, the first time from 17 October 1614 to 17 November 1616 (during …   Wikipedia

  • öküz arabası — is. Öküz koşulmuş araba Çeşmenin önünde birkaç öküz arabası ve bir dizi kağnı dinleniyor. A. Gündüz Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller öküz arabası gibi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öküz damı — is. Öküz ahırı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öküz gibi — aptal, anlayışsız bir biçimde Usta şoför olsa tramvay fren yapınca bunu sezer, gelip öyle öküz gibi bindirmezdi. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öküz — nasihat; sal i türkanin ikincisi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öküz balığı — is., hay. b. Dört kısa ayağı ve üst çenesinden aşağıya doğru sarkık iki büyük dişi olan, 6 m boyunda, foka benzer bir deniz memelisi (Trigia Iyra) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öküz soğuğu — is. Nisan ayında çıkan ve ortalama altı gün süren fırtına, sitteisevir …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öküz arabası gibi — çok yavaş …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»