-
1 öğüt
öğüt tutmak sich D raten lassen; -
2 öğüt
-
3 öğüt
сове́т (м)* * *озвонч. -düнаставле́ние, сове́т; увещева́ниеöğüt almak — получи́ть сове́т; вы́слушать наставле́ние
öğüt tutmak — после́довать сове́ту, послу́шаться
öğüt vermek, öğütte bulunmak — дава́ть сове́т[ы]; сове́товать; де́лать наставле́ния
öğütlerini kendinize saklayın — оста́вьте ва́ши сове́ты при себе́
-
4 öğüt
киңәш; нәсихәт; үгет; үгет-нәсихәт -
5 öğüt
n. advice, a piece of advice, counsel, admonition, recommendation, sermon, warning* * *1. recommendation 2. admonition 3. advice 4. grind 5. milling (v.) 6. grinding (v.) 7. grinded (v.) 8. milled (v.) 9. mill (v.) 10. grind (v.) -
6 öğüt al
1. get advice 2. got advice -
7 öğüt
hosî--------pend--------şîret -
8 ögüt
-
9 öğüt
(tü)наставле́ние, сове́т; увещева́ние -
10 öğüt
еушъыи -
11 öğüt
συμβουλή, ορμήνια -
12 ögüt
Advice -
13 ögüt
Advice -
14 öğüt
أمثولةآيةعبرةعظةمثالمثلموعظةنصحنصيحةوصيةوعظ -
15 öğüt
1. أمثولة [أُمْثُولَة]Anlamı: nasihat2. آية [آيَة]Anlamı: nasihat3. عبرة [عِبْرَة]Anlamı: nasihat4. عظة [عِظَة]Anlamı: nasihat5. مثال [مِثَال]Anlamı: nasihat6. مثل [مَثَل]Anlamı: nasihat7. موعظة [مَوْعِظَة]Anlamı: nasihat8. نصح [نُصْح]Anlamı: nasihat9. نصيحة [نَصِيحَة]Anlamı: nasihat10. وصية [وَصِيَّة]Anlamı: nasihat11. وعظ [وَعْظ]Anlamı: nasihat -
16 öğüt
advice, counsel -
17 öğüt
"advice, counsel, recommendation; admonition. - vermek /a/ to advise, counsel." -
18 öğüt
öyüd -
19 oğut
[اوغوت]گونه -
20 öğüt kitabı
Ratgeber m
См. также в других словарях:
ögüt — ögüt, vaaz I, 51, 89, 102, 440; II I, 46, 155, 440bkz: ötlük, övüt … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
öğüt — is., dü Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz, nasihat Bütün öğütlerine itaat ettiğim hâlde hiçbir şeye muvaffak olamıyorduk. A. Gündüz Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller öğüt vermek öğütte bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
öğüt vermek — bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için yol göstermek, nasihat etmek Ayağını denk al yavrum, ateşle oyun olmaz, diye öğüt verdi. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
sana vereyim bir öğüt; kendi ununu kendin öğüt — kişi kendi işini kendisi yapmalıdır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
karaya sabun, deliye öğüt neylesin — özü bozuk olan şey, düzeltme çabalarıyla iyi duruma getirilemez anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
ötlük — ögüt, I, 102bkz: ögüt, övüt … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
övüt — öğüt, nasihat I, 102bkz: ögüt, ötlük … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
nasihat etmek (veya vermek) — öğüt vermek Ayrılırlarken anası, Ayşe ye son bir nasihat verdi. N. Cumalı Dinle sana bir nasihat edeyim / Hatırdan gönülden geçici olma. Karacaoğlan … Çağatay Osmanlı Sözlük
öğütte bulunmak — öğüt vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
burnunun dikine (veya doğrusuna) gitmek — öğüt dinlemeyerek kendi bildiği gibi davranmak Soruların yanıtlarını buldum mu, ne gezer ama nedense aptal kafam burnunun dikine gitmeyi sürdürdü. A. Ümit … Çağatay Osmanlı Sözlük
ne hâli varsa görsün — öğüt ve uyarı dinlemeyenler için ne yaparsa yapsın, beni ilgilendirmez anlamında kullanılan bir söz Boş ver ne hâlleri varsa görsünler, ben bu heriflere bulaşamam. A. Ümit … Çağatay Osmanlı Sözlük