-
1 детский
çocuk(sıfat),çocukluk(sıfat); çocuksu,çocukça* * *1) çocuk °; çocukluk °де́тские го́ды — çocukluk yılları
де́тские воспомина́ния — çocukluk anıları
в де́тском во́зрасте — çocuk yaşta
де́тская боле́знь — перен. çocuk hastalığı; çocukluk hastalığı
де́тский фильм — çocuk filmi
де́тская пье́са — çocuk (tiyatro) oyunu
де́тская сме́ртность — çocuk ölüm oranı
2) перен. (ребяческий, незрелый) çocuksu, çocukçaде́тские ша́лости — çocukça yaramazlıklar
де́тская наи́вность — çocuksu saflık
проявля́ть де́тское упря́мство — çocuksu bir inat göstermek
••де́тский дом — см. детдом
де́тский сад — см. детсад
де́тские я́сли — kreş
-
2 выкидывать
çocuk düşürmek* * *несов.; сов. - вы́кинуть1) см. выбрасывать 2)2) прост. ( о беременной) çocuk düşürmek -
3 выкидыш
-
4 детская кровать
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > детская кровать
-
5 детская площадка
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > детская площадка
-
6 аборт
hek. düşük,çocuk aldırma* * *мçocuk düşürme / aldırmaона́ сде́лала або́рт — kürtaj oldu
-
7 вундеркинд
-
8 девочка
kız çocuk* * *ж(küçük) kız, kız çocuk -
9 дитя
-
10 домашние
çoluk çocuk,evdekiler; halk* * *мн.( семья) çoluk çocuk; evdekilerдома́шние жда́ли от меня́ письма́ — evdekiler benden mektup bekliyordu
-
11 крошка
küçük parça* * *ж1) kırıntı; ufak (-ğı)кро́шки хле́ба — ekmek kırıntıları / ufakları
2) м, ж, разг. ( о ребёнке) minimini (çocuk); bir damla çocuk••нет ни кро́шки — zerresi yok
-
12 маленький
ufak* * *ма́ленький са́дик — küçücük bir bahçe; ufak bir bahçecik
ма́ленький ребёнок — küçük çocuk
ма́ленький чино́вник — küçük / ufak bir memur
2) (о росте, размере) kısa boylu; boysuz; bodur3) → сущ., м küçük (-ğü), çocuk (-ğu)••ма́ленькая соба́чка до ста́рости щено́к — посл. bodur tavuk her dem piliç
-
13 малолетний
-
14 мальчишка
-
15 подвижный
врзhareketli; canlı; cevvalподви́жный ум — перен. cevval bir zeka
подви́жный ребёнок — hareketli / canlı bir çocuk
о́чень подви́жный ребёнок — kıpırdak / cevval bir çocuk
••подви́жные и́гры — açık hava oyunları
-
16 привыкать
несов.; сов. - привы́кнутьalışmak; kanıksamakон привы́к ра́но встава́ть — erken kalkmaya alıştı
привыка́ть к дисципли́не — kendini disipline alıştırmak
ребёнок привы́к к нам — çocuk bize alıştı, çocuk bizi yadırgamaz oldu
-
17 беда
bela,dert,felaket* * *жпопа́сть в беду́ — belaya çatmak; başı derde / belaya girmek
принести́ кому-л. бе́ды — birinin başına belalar getirmek
••беда́, е́сли... —...sa felaket!
беда́ (мне) с э́тим ребёнком! — çocuk değil baş belası!
не беда́! — zararı yok
как на беду́ — belaya bak ki
пришла́ беда́ - отворя́й ворота́ — погов. bela geldi mi üst üste gelir
-
18 беспризорник
мbarınaksız / başı boş çocuk -
19 библиотека
kütüphane* * *жkitaplık; kütüphaneпередвижна́я библиоте́ка — gezici kütüphane
де́тская библиоте́ка — çocuk kütüphanesi
у тебя́ есть библиоте́ка? — kitaplığın var mı?
у него́ библиоте́ка в две ты́сячи томо́в — onun iki bin ciltlik bir kitaplığı var
-
20 болезненный
hastalıklı* * *1) hastalıklı; marizaneболе́зненный ребёнок — hastalıklı çocuk
боле́зненная бле́дность — marizane sarılık
2) ( чрезмерный) marazı; aşırıболе́зненное самолю́бие — marazi gurur
3) ağrılıболе́зненный уку́с — ağrılı ısırık
••э́то - боле́зненный проце́сс — bu, sancılı bir süreçtir
См. также в других словарях:
çocuk — is., ğu 1) Küçük yaştaki oğlan veya kız Çocuğun bir sütninesi vardı. R. H. Karay 2) Soy bakımından oğul veya kız, evlat Anası olacak bir kadın çocuğu omuzundan yakalamış. B. R. Eyuboğlu 3) Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk düşe kalka büyür — çocuk yürümeye başladığı sırada sık sık düşer, anne baba bu duruma üzülmemelidir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk dünyaya getirmek — çocuk doğurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk gibi — 1) yetenekleri gelişmemiş, çocuk kalmış Çocuk gibi adam. 2) kolay kanar, kolay inanır Sen de çocuk gibisin, o adamın sözüne inanılır mı? … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk bakıcısı — is. Çocuk bakımı ile görevlendirilmiş kız veya kadın, çocuk bakıcı … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk oyuncağı — is. 1) Çocukların oynayıp eğlenmesi için yapılmış oyuncak 2) mec. Kolay iş 3) mec. Önem verilecek değerde olmayan şey Onlar için telefon dinlemek çocuk oyuncağıydı. A. Ümit Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller çocuk oyuncağı hâline getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk kalmak — büyümüş olmasına rağmen çocukça düşünceler taşıyıp çocuk gibi davranmak Araya araya bu oyunu mu buldun? Ayol sen sahiden çocuk kalmışsın. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk bakıcı — is. Çocuk bakıcısı … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk bakıcılığı — is. Çocuk bakıcısı olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk bilimci — is. Çocuk bilimi uzmanı, pedolog … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk ruhluluk — is., ğu Çocuk ruhlu olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük