-
1 abarticulation
çıkık -
2 نافر
çıkık -
3 abarticulation
çıkık -
4 dislocation
çıkık -
5 выпуклый
çıkık,bombeli; canlı (renkli),renkli* * *1) dışbükey; çıkık; kabartma; bombeliвы́пуклая пове́рхность — dışbükey yüzey
вы́пуклое зе́ркало — tümsek ayna
вы́пуклый лоб — çıkık alın
вы́пуклые бу́квы — kabartma harfler
-
6 вывих
-
7 выдаваться
çıkık olmak; sivrilmek* * *несов.; сов. - вы́даться1) ( выступать) çıkık olmak; çıkıntı meydana getirmekпорт треуго́льником выдаётся в мо́ре — liman bir üçgen biçiminde denize uzanır
2) ( отличаться) sivrilmek, temeyyüz etmek3) разг. ( оказываться)рабо́ты вы́далось мно́го — çok iş çıktı
е́сли вы́дастся удо́бный слу́чай — fırsat düşerse
денёк сего́дня вы́дался на сла́ву — bugün hava güzel mi güzel
-
8 выпирать
çıkık olmak* * *разг.çıkık / çıkmış olmakрёбра у ло́шади выпира́ли — atın kaburgaları fırlamıştı / çıkmıştı
-
9 out of joint
çıkık, zıvanadan çıkmış* * *((of a limb etc) not in the correct place; dislocated: He put his shoulder out of joint when he moved the wardrobe.) çıkmış, çıkık -
10 pigeon breasted
çıkık göğüslü -
11 pigeon breasted
çıkık göğüslü -
12 بارز
çıkık; çıkıntı -
13 ناتئ
çıkık; çıkıntı; fırlak -
14 чыккан
çıkık (kol, kemik vb.) -
15 ontwricht
çıkık adj -
16 prominent
çikik, çikintili, firlak; belirgin, belli, göze çarpan; ünlü, önemli, seçkin -
17 dislocation
n. yerinden oynatma, kaydırma, kayma; çıkık; şaşırtma; bozma* * *1. çıkık 2. yerinden çıkarma 3. yerinden etme* * *noun çıkık -
18 prominent
adj. çıkık, fırlak, göze çarpan, belirgin, belli, önde gelen, seçkin, ünlü, önemli* * *önemli* * *['prominənt]1) (standing out; projecting: prominent front teeth.) ileri fırlamış, çıkık2) (easily seen: The tower is a prominent landmark.) belirgin, göze çarpan3) (famous: a prominent politician.) ünlü•- prominence -
19 protuberant
adj. çıkıntılı, çıkık, dışa çıkık, tümsek, şiş* * *dışarı fırlamış -
20 hipshot
adj. kalçası çıkık, çıkık kalçalı, aksak, bozuk
См. также в других словарях:
çıkık — is., ğı 1) Bir kemik veya organın yerinden çıkmış olması Kolunda çıkık var. 2) sf. Yerinden çıkmış (kemik veya organ) 3) sf. Çıkıntısı olan Bu adam, elli beş, altmış yaşlarında, boynu biraz yana çarpılmış, çıkık alınlı, çökük yanaklı, kara kuru… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çikik — nokta II, 107bkz: çekik … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
çıkğuk — çıkık, hal, sakat … Çağatay Osmanlı Sözlük
CEBİRE — Çıkık veya kırık olan bir uzva sarılan tahtalar … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
cebire — is., esk., Ar. cebīre Kırık ve çıkık kemikleri yerinde tutmak için kullanılan tahta, mukavva veya tenekeden yapılmış, üzeri sargıyla kaplanan levha, süyek, koaptör … Çağatay Osmanlı Sözlük
çarpılmak — nsz 1) Çarpma işine konu olmak 2) e Çarpık duruma gelmek Bu adam, elli beş, altmış yaşlarında, boynu biraz yana çarpılmış, çıkık alınlı, çökük yanaklı, kara kuru bir ihtiyardı. R. N. Güntekin 3) mec. Çalınmak, soyulmak 4) mec. Aldatılmak 5) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkıklık — is., ğı Çıkık olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
dışbükey — sf., fiz., mat. Yüzeyi tümsek, çıkık ve şişkin olan, tümsekli, muhaddep, konveks Dışbükey mercek. Dışbükey ayna … Çağatay Osmanlı Sözlük
dişlek — sf., ği 1) Dişleri dışarıya doğru çıkık olan (kimse) Kız, hafifçe dişlektir, gülünce belli olur. R. H. Karay 2) mec. Sözünü geçiren, istediğini yaptırabilen (kimse) Hacı Resul e gelince Çatalkaya nın ve başka köylerin en dişlek kodamanıydı.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırlak — sf., ğı Dışarı doğru fırlamış, çıkmış, çıkık Alt dudağını bıyığının içine geçirmiş, gözleri fırlak, sanki bir timsaha bakıyordu.. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
kafalı — sf. 1) Kafası olan 2) Kafası herhangi bir biçimde olan Çıkık kafalı. 3) mec. Bilgili, kavrayışlı ve anlayışlı Kafalı adam. Birleşik Sözler boş kafalı dar kafalı dibek kafalı dikkafalı … Çağatay Osmanlı Sözlük