-
1 выпуклый
çıkık,bombeli; canlı (renkli),renkli* * *1) dışbükey; çıkık; kabartma; bombeliвы́пуклая пове́рхность — dışbükey yüzey
вы́пуклое зе́ркало — tümsek ayna
вы́пуклый лоб — çıkık alın
вы́пуклые бу́квы — kabartma harfler
-
2 вывих
-
3 выдаваться
çıkık olmak; sivrilmek* * *несов.; сов. - вы́даться1) ( выступать) çıkık olmak; çıkıntı meydana getirmekпорт треуго́льником выдаётся в мо́ре — liman bir üçgen biçiminde denize uzanır
2) ( отличаться) sivrilmek, temeyyüz etmek3) разг. ( оказываться)рабо́ты вы́далось мно́го — çok iş çıktı
е́сли вы́дастся удо́бный слу́чай — fırsat düşerse
денёк сего́дня вы́дался на сла́ву — bugün hava güzel mi güzel
-
4 выпирать
çıkık olmak* * *разг.çıkık / çıkmış olmakрёбра у ло́шади выпира́ли — atın kaburgaları fırlamıştı / çıkmıştı
-
5 вывихнуть
-
6 выступать
ilerlemek; çıkmak,hareket etmek; söz almak,konuşmak* * *несов.; сов. - вы́ступить1) ( выходить вперёд) çıkmak; ilerlemek2) (отправляться в путь и т. п.) çıkmak; hareket etmekвыступа́ть в похо́д — geziye çıkmak; sefere çıkmak
3) тк. несов., ирон. ( важно шагать) fıstıki makam yürümek4) тк. несов. ( выдаваться) çıkıntı oluşturmakдом выступа́ет на метр вперёд — ev caddeye bir metre tecavüz ediyor
ба́лка выступа́ет из стены́ на 30 см — putrel duvardan 30 sm dışarı çıkık / çıkmış
5) в соч.выступа́ть из берего́в — taşmak
6) (появляться, проступать - о сыпи, пятнах и т. п.) dökmekу неё вы́ступили слёзы на глаза́х — gözlerinden yaş geldi
у него́ на лбу́ вы́ступил кру́пный пот — alnı boncuk boncuk terledi
у неё на губа́х вы́ступила лихора́дка — dudağı uçukladı
7) ( публично) söz almak, konuşmak; (sahneye) çıkmakвыступа́ть по ра́дио — radyoda konuşmak
выступа́ть на собра́нии — toplantıda söz almak
выступа́ть с отчётным докла́дом — rapor okumak
вы́ступить по телеви́дению — televizyondan bir konuşma yapmak
вы́ступить в печа́ти со статьёй — basında bir yazı yayınlamak
выступа́ть с проте́стом — protestoda bulunmak
выступа́ть за мир — barıştan yana olmak
выступа́ть про́тив войны́ — savaşa karşı çıkmak
выступа́ть в соревнова́ниях — yarışmalara katılmak
выступа́ть в тяжёлом ве́се (о борце) — ağır sıklette güreşmek
выступа́ть за национа́льную сбо́рную (кома́нду) — milli formayı giymek, milli olmak
выступа́ть с ле́кциями — konferans(lar) vermek
выступа́ть с конце́ртами — konser(ler) vermek
выступа́ть в ро́ли Га́млета — Hamlet rolüne çıkmak
выступа́ть в ро́ли / в ка́честве адвока́та кого-чего-л. — avukatlığını yapmak
под како́й бы личи́ной он ни выступа́л... — hangi kisveye bürünürse bürünsün...
••вы́ступить в похо́д про́тив чего-л. — bir şeye karşı sefer açma
-
7 скуластый
-
8 выпуклый
kabarık, kabartmalı, dışbükey, konveks, çıkık, şişkin, tümsekliТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > выпуклый
См. также в других словарях:
çıkık — is., ğı 1) Bir kemik veya organın yerinden çıkmış olması Kolunda çıkık var. 2) sf. Yerinden çıkmış (kemik veya organ) 3) sf. Çıkıntısı olan Bu adam, elli beş, altmış yaşlarında, boynu biraz yana çarpılmış, çıkık alınlı, çökük yanaklı, kara kuru… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çikik — nokta II, 107bkz: çekik … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
çıkğuk — çıkık, hal, sakat … Çağatay Osmanlı Sözlük
CEBİRE — Çıkık veya kırık olan bir uzva sarılan tahtalar … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
cebire — is., esk., Ar. cebīre Kırık ve çıkık kemikleri yerinde tutmak için kullanılan tahta, mukavva veya tenekeden yapılmış, üzeri sargıyla kaplanan levha, süyek, koaptör … Çağatay Osmanlı Sözlük
çarpılmak — nsz 1) Çarpma işine konu olmak 2) e Çarpık duruma gelmek Bu adam, elli beş, altmış yaşlarında, boynu biraz yana çarpılmış, çıkık alınlı, çökük yanaklı, kara kuru bir ihtiyardı. R. N. Güntekin 3) mec. Çalınmak, soyulmak 4) mec. Aldatılmak 5) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkıklık — is., ğı Çıkık olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
dışbükey — sf., fiz., mat. Yüzeyi tümsek, çıkık ve şişkin olan, tümsekli, muhaddep, konveks Dışbükey mercek. Dışbükey ayna … Çağatay Osmanlı Sözlük
dişlek — sf., ği 1) Dişleri dışarıya doğru çıkık olan (kimse) Kız, hafifçe dişlektir, gülünce belli olur. R. H. Karay 2) mec. Sözünü geçiren, istediğini yaptırabilen (kimse) Hacı Resul e gelince Çatalkaya nın ve başka köylerin en dişlek kodamanıydı.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırlak — sf., ğı Dışarı doğru fırlamış, çıkmış, çıkık Alt dudağını bıyığının içine geçirmiş, gözleri fırlak, sanki bir timsaha bakıyordu.. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
kafalı — sf. 1) Kafası olan 2) Kafası herhangi bir biçimde olan Çıkık kafalı. 3) mec. Bilgili, kavrayışlı ve anlayışlı Kafalı adam. Birleşik Sözler boş kafalı dar kafalı dibek kafalı dikkafalı … Çağatay Osmanlı Sözlük