Перевод: с русского на все языки

со всех языков на русский

çıkık

  • 1 выпуклый

    çıkık,
    bombeli; canlı (renkli),
    renkli
    * * *
    1) dışbükey; çıkık; kabartma; bombeli

    вы́пуклая пове́рхность — dışbükey yüzey

    вы́пуклое зе́ркало — tümsek ayna

    вы́пуклый лоб — çıkık alın

    вы́пуклые бу́квы — kabartma harfler

    2) перен. ( живой) canlı; renkli ( яркий); ifadeli ( выразительный)

    Русско-турецкий словарь > выпуклый

  • 2 вывих

    çıkık
    * * *
    м, мед.
    çıkık (-ğı)

    у него́ вы́вих руки́ — kolu çıkıktır

    Русско-турецкий словарь > вывих

  • 3 выдаваться

    çıkık olmak; sivrilmek
    * * *
    несов.; сов. - вы́даться
    1) ( выступать) çıkık olmak; çıkıntı meydana getirmek

    порт треуго́льником выдаётся в мо́ре — liman bir üçgen biçiminde denize uzanır

    2) ( отличаться) sivrilmek, temeyyüz etmek
    3) разг. ( оказываться)

    рабо́ты вы́далось мно́го — çok iş çıktı

    е́сли вы́дастся удо́бный слу́чай — fırsat düşerse

    денёк сего́дня вы́дался на сла́ву — bugün hava güzel mi güzel

    Русско-турецкий словарь > выдаваться

  • 4 выпирать

    çıkık olmak
    * * *
    разг.
    çıkık / çıkmış olmak

    рёбра у ло́шади выпира́ли — atın kaburgaları fırlamıştı / çıkmıştı

    Русско-турецкий словарь > выпирать

  • 5 вывихнуть

    сов.

    он вы́вихнул (себе) ру́ку — kolu çıktı

    вы́вихнутая нога́ — çıkık bacak

    Русско-турецкий словарь > вывихнуть

  • 6 выступать

    ilerlemek; çıkmak,
    hareket etmek; söz almak,
    konuşmak
    * * *
    несов.; сов. - вы́ступить
    1) ( выходить вперёд) çıkmak; ilerlemek
    2) (отправляться в путь и т. п.) çıkmak; hareket etmek

    выступа́ть в похо́д — geziye çıkmak; sefere çıkmak

    3) тк. несов., ирон. ( важно шагать) fıstıki makam yürümek
    4) тк. несов. ( выдаваться) çıkıntı oluşturmak

    дом выступа́ет на метр вперёд — ev caddeye bir metre tecavüz ediyor

    ба́лка выступа́ет из стены́ на 30 см — putrel duvardan 30 sm dışarı çıkık / çıkmış

    5) в соч.

    выступа́ть из берего́в — taşmak

    6) (появляться, проступать - о сыпи, пятнах и т. п.) dökmek

    у неё вы́ступили слёзы на глаза́х — gözlerinden yaş geldi

    у него́ на лбу́ вы́ступил кру́пный пот — alnı boncuk boncuk terledi

    у неё на губа́х вы́ступила лихора́дка — dudağı uçukladı

    7) ( публично) söz almak, konuşmak; (sahneye) çıkmak

    выступа́ть по ра́дио — radyoda konuşmak

    выступа́ть на собра́нии — toplantıda söz almak

    выступа́ть с отчётным докла́дом — rapor okumak

    вы́ступить по телеви́дению — televizyondan bir konuşma yapmak

    вы́ступить в печа́ти со статьёй — basında bir yazı yayınlamak

    выступа́ть с проте́стом — protestoda bulunmak

    выступа́ть за мир — barıştan yana olmak

    выступа́ть про́тив войны́ — savaşa karşı çıkmak

    выступа́ть в соревнова́ниях — yarışmalara katılmak

    выступа́ть в тяжёлом ве́се (о борце)ağır sıklette güreşmek

    выступа́ть за национа́льную сбо́рную (кома́нду) — milli formayı giymek, milli olmak

    выступа́ть с ле́кциями — konferans(lar) vermek

    выступа́ть с конце́ртами — konser(ler) vermek

    выступа́ть в ро́ли Га́млета — Hamlet rolüne çıkmak

    выступа́ть в ро́ли / в ка́честве адвока́та кого-чего-л.avukatlığını yapmak

    под како́й бы личи́ной он ни выступа́л... — hangi kisveye bürünürse bürünsün...

    ••

    вы́ступить в похо́д про́тив чего-л.bir şeye karşı sefer açma

    Русско-турецкий словарь > выступать

  • 7 скуластый

    Русско-турецкий словарь > скуластый

  • 8 выпуклый

    kabarık, kabartmalı, dışbükey, konveks, çıkık, şişkin, tümsekli

    Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > выпуклый

См. также в других словарях:

  • çıkık — is., ğı 1) Bir kemik veya organın yerinden çıkmış olması Kolunda çıkık var. 2) sf. Yerinden çıkmış (kemik veya organ) 3) sf. Çıkıntısı olan Bu adam, elli beş, altmış yaşlarında, boynu biraz yana çarpılmış, çıkık alınlı, çökük yanaklı, kara kuru… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çikik — nokta II, 107bkz: çekik …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • çıkğuk — çıkık, hal, sakat …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • CEBİRE — Çıkık veya kırık olan bir uzva sarılan tahtalar …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • cebire — is., esk., Ar. cebīre Kırık ve çıkık kemikleri yerinde tutmak için kullanılan tahta, mukavva veya tenekeden yapılmış, üzeri sargıyla kaplanan levha, süyek, koaptör …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çarpılmak — nsz 1) Çarpma işine konu olmak 2) e Çarpık duruma gelmek Bu adam, elli beş, altmış yaşlarında, boynu biraz yana çarpılmış, çıkık alınlı, çökük yanaklı, kara kuru bir ihtiyardı. R. N. Güntekin 3) mec. Çalınmak, soyulmak 4) mec. Aldatılmak 5) mec.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çıkıklık — is., ğı Çıkık olma durumu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dışbükey — sf., fiz., mat. Yüzeyi tümsek, çıkık ve şişkin olan, tümsekli, muhaddep, konveks Dışbükey mercek. Dışbükey ayna …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dişlek — sf., ği 1) Dişleri dışarıya doğru çıkık olan (kimse) Kız, hafifçe dişlektir, gülünce belli olur. R. H. Karay 2) mec. Sözünü geçiren, istediğini yaptırabilen (kimse) Hacı Resul e gelince Çatalkaya nın ve başka köylerin en dişlek kodamanıydı.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fırlak — sf., ğı Dışarı doğru fırlamış, çıkmış, çıkık Alt dudağını bıyığının içine geçirmiş, gözleri fırlak, sanki bir timsaha bakıyordu.. F. R. Atay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kafalı — sf. 1) Kafası olan 2) Kafası herhangi bir biçimde olan Çıkık kafalı. 3) mec. Bilgili, kavrayışlı ve anlayışlı Kafalı adam. Birleşik Sözler boş kafalı dar kafalı dibek kafalı dikkafalı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»