Перевод: со всех языков на немецкий

с немецкого на все языки

(birine+bir+şeyi+vermek)

  • 1 haber

    haber s
    1) Ahnung f
    çırağın bir şeyden \haberi yok der Lehrling hat keine Ahnung
    sanattan \haberi yok er hat keine Ahnung von Kunst
    2) Nachricht f, Botschaft f
    \haber almak eine Nachricht erhalten
    dün akşam/sabah geldiğinizi \haber aldık wir haben erfahren, dass Sie gestern Abend/Morgen gekommen sind
    \haber vermek benachrichtigen; ( bildirmek) mitteilen; ( belirtisi olmak) ein Anzeichen sein
    birine \haber vermek jdn benachrichtigen
    iştahsızlığı ve yorgunluğu yakında hasta olacağını \haber veriyordu seine Appetitlosigkeit und seine Müdigkeit waren Anzeichen dafür, dass er bald krank würde
    3) verlag Nachricht f
    \haber atlamak eine Nachricht auslassen
    4) Bescheid m
    \haber vermeden ohne Bescheid zu geben
    birine bir şeyi \haber vermek jdm über etw Bescheid geben
    bana yarın \haber verebilir misin? kannst du mir morgen Bescheid geben?
    bir şeyden \haberi olmak über etw Bescheid wissen
    \haberim var ich weiß Bescheid
    \haberin olsun! damit du Bescheid weißt!
    bundan \haberin var mı? weißt du darüber Bescheid?
    5) ling ( yüklem) Prädikat nt

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > haber

  • 2 uzatmak

    vt
    2) ( temdit etmek) verlängern
    3) ( görüşmeleri) in die Länge ziehen, hinauszögern
    uzatmayalım, ... kurzum...
    4) ( bacaklarını) ausstrecken
    ayağını yorganına göre \uzatmak ( fig) sich nach der Decke strecken
    demir sacı çekiçleyerek/haddeleyerek \uzatmak Eisenblech durch Hämmern/Walzen strecken
    5) saç/sakal \uzatmak sich die Haare/einen Bart wachsen lassen
    6) ( germek) spannen
    7) ( vermek)
    birine bir şeyi \uzatmak jdm etw überreichen
    birine elini \uzatmak jdm die Hand reichen [o entgegenstrecken]

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > uzatmak

  • 3 emanet

    emanet [ema:-] s
    1) birine bir şeyi \emanet vermek jdm etw zu treuen Händen übergeben
    2) Gepäckaufbewahrung f

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > emanet

  • 4 hediye

    hediye s
    1) ( armağan) Geschenk nt
    \hediye etmek (ver) schenken
    o bana \hediye edildi ich habe es geschenkt bekommen
    birine bir şeyi \hediye olarak vermek jdn mit etw beschenken
    2) rel ( kutsal kitaplar için) Preis m

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > hediye

  • 5 okutmak

    vt
    2) ( ders vermek) unterrichten
    3) ( fam) verhöckern, verscherbeln
    birine bir şeyi \okutmak jdm etw aufschwatzen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > okutmak

  • 6 sipariş

    sipariş [sipa:-] s
    1) ( ısmarlama) Bestellung f
    \sipariş etmek bestellen
    2) comm Auftrag m
    birine bir şeyi \sipariş vermek etw bei jdm in Auftrag geben

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > sipariş

  • 7 el

    el s
    1. 1) Hand f
    \el \ele Hand in Hand
    \el çırpmak in die Hände klatschen
    bir şeye \el koymak etw beschlagnahmen [o einziehen], etw sicherstellen
    bir şeyi \el altından satmak etw unter der Hand verkaufen
    \elde etmek ( bir şeyi) erlangen/erreichen/bekommen; ( bir kimseyi) (für sich) gewinnen, erobern; ( kendi hizmetine almak) abwerben
    birini bir şey için \elde etmek jdn für etw gewinnen
    bir şeyi \elde tutmak etw besitzen
    \elden ağıza yaşamak von der Hand in den Mund leben
    \elden çıkmak abhandenkommen
    bir şeyi \ele almak ( fig) etw in die Hand nehmen, etw anpacken, etw ergreifen; ( konuyu, sorunu) behandeln
    birini/kendini \ele vermek jdn/sich verraten
    \eli ayağı yatağa bağlı olmak ( fig) o ( fam) ans Bett gefesselt sein
    \eli dar(da) olmak ( fam) knapp bei Kasse sein
    \elim kolum bağlı ( fig) o ( fam) mir sind die Hände gebunden
    \elimde değil es liegt nicht in meiner Hand, ich kann nichts dafür
    \elinde olmak/olmamak etwas/nichts dafürkönnen
    \elinden geleni yapmak sein Bestes [o Bestmögliches] tun, sein Äußerstes tun, alles Menschenmögliche tun
    \elinden gelmek können
    \elinden gelmemek nicht anders können
    \elinden gelmiyormuş gibi yapma! stell dich nicht so ungeschickt an!
    \elinden iyi iş gelmek geschickt sein
    bir şeyi \eline almak etw in [o auf] die Hand nehmen
    birinin \eline su dökemez olmak ( fig) jdm nicht das Wasser reichen können
    bir şeyde \elini çabuk tutmak ( fam) mit etw schnell bei der Hand sein
    \elini kolunu sallaya sallaya mit leeren Händen
    birinin \elini sıkmak jdm die Hand schütteln [o drücken]
    bir şeyden \elini ayağını çekmek sich zurückziehen von etw
    \elini ayağını öpeyim ich flehe dich an
    birine \elini uzatmak jdm die Hand reichen
    bir \el bir \eli yıkar, iki \el bir yüzü yıkar ( prov) eine Hand wäscht die andere
    birinci/ikinci \elden aus erster/zweiter Hand
    çek \elini! Hände weg!
    sol/sağ \el(de) linke(r) /rechte(r) Hand
    \elle tutulur gözle görülür greifbar, handgreiflich; ( çok belirgin) deutlich erkennbar
    bu \el das liegt auf der Hand
    2) ( güç) Macht f
    \elinden geleni yapmak alles tun, was in seiner Macht steht, sein Bestes geben
    \elinden gelmek können
    \elinden gelmemek nicht anders können
    3) ( iskambilde)
    iyi bir \eli olmak ein gutes Blatt (auf der Hand) haben
    2. s
    1) ( yabancı) Fremde(r) f(m)
    \el için çukur [o kuyu] kazan, kendisi içine düşer ( prov) wer andern eine Grube gräbt, fällt selbst hinein
    \el kazanıyla aş kaynatmak ( fig) sich mit fremden Federn schmücken
    2) ( ülke) Land nt; ( yurt) Heimat f
    3) ( halk) Volk nt
    4) ( reg) ( aşiret) Volksstamm m

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > el

  • 8 dil

    dil s
    1) anat Zunge f
    birine \dil çıkarmak jdm die Zunge herausstrecken
    \dili dolaşmak sich verhaspeln
    \dili kılıçtan keskin olmak ( fig) o ( fam) eine spitze Zunge haben
    \dilimin ucunda ( fam) es liegt mir auf der Zunge
    \dilini tutmak ( fig) seine Zunge im Zaun halten
    \dilinin altında bir şey olmak ( fam) mit etw hinterm Busch halten
    \dilinin altındaki baklayı çıkarmak ( fig) o ( fam) die Katze aus dem Sack lassen
    \dilinin belasını bulmak ( fig) o ( fam) sich die Zunge verbrennen
    \dilinin cezasını çekmek ( fig) o ( fam) sich die Zunge verbrennen
    \dilinin ucunda olmak ( fam) auf der Zunge liegen
    2) Sprache f
    bir şeyi \dile getirmek etw zur Sprache bringen; ( ifade etmek) etw ausdrücken, etw äußern
    3) geo ( kıstak) Landzunge f
    4) (toka \dili) Dorn m
    5) \dil sürçmek sich versprechen, sich im Ausdruck vergreifen
    \dil( ler) e düşmek in aller Munde sein
    \dile kolay leichter gesagt als getan
    bir şeyi \dile vermek ( gizli bir şeyi) etw ausplaudern; ( duyurmak) etw publik machen
    \dilini tutamamak nicht den Mund halten können
    söyleye söyleye \dilinde tüy bitmek ( fam) sich den Mund fuss(e) lig reden
    \dillerde dolaşmak von sich Rede machen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > dil

  • 9 akıl

    akıl <- klı> s
    1) aklı almamak ( anlayamamak) nicht verstehen [o begreifen] können; ( olabileceğine inanmamak) nicht fassen
    aklı başında olmamak keinen klaren Gedanken fassen können
    aklı durmak ( fam) abschnallen
    aklın durur! ( fam) da schnallste ab!
    aklına gelmek draufkommen
    aklına estiği gibi konuşmak ( fam) frisch von der Leber weg reden
    aklından çıkmak entfallen
    bunu aklından çıkar! ( fig) das kannst du dir abschminken!
    bir şeyi aklından çıkarmak ( fig) sich etw abschminken
    2) Verstand m, Geist m; (us) Vernunft f
    aklını başına almak [o toplamak] ( fig) Vernunft annehmen
    aklını kaçırmak/yitirmek ( fig) den Verstand verlieren
    birinin aklını başına getirmek ( fig) jdn zur Vernunft bringen
    birinin aklını başından almak ( fig) jdm den Kopf verdrehen
    aklını oynatmak wahnsinnig werden
    \akıl yaşta değil, baştadır ( prov) Alter schützt vor Torheit nicht
    3) ( hatır) Erinnerung f, Gedächtnis nt
    bir şeyi \akıl etmek an etw denken
    aklıma gelmiyor es fällt mir nicht ein, ich komme nicht drauf
    bir şey aklına gelmek sich an etw erinnern, draufkommen
    bırak düşüneyim, aklıma gelecek lass mich nachdenken, dann komme ich drauf, lass mich nachdenken, dann fällt es mir (wieder) ein
    4) Rat m
    birine \akıl vermek jdm einen Rat geben

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > akıl

  • 10 ateş

    ateş s
    1) Feuer nt
    \ateş almak Feuer fangen
    \ateş püskürmek ( fam) Gift und Galle spucken
    birine \ateş vermek jdm Feuer geben
    \ateşiniz var mı? haben Sie Feuer?
    \ateşle oynamak (a. fig) mit dem Feuer spielen
    Olimpiyat A\ateşi das olympische Feuer
    2) ( silah atma) Feuer nt
    \ateş! mil feuer!
    \ateş açmak/kesmek das Feuer eröffnen/einstellen
    \ateş etmek feuern, schießen
    bir el \ateş etmek einen Schuss abfeuern
    3) Flamme f
    \ateş olmayan yerden duman çıkmaz ( prov) kein Rauch ohne Flamme
    bir şeyi kısık \ateşte pişirmek etw auf kleiner Flamme kochen
    4) Fieber nt, Temperatur f
    \ateş düşürmek das Fieber senken
    \ateşi çıkmak Fieber bekommen
    ( hafif) \ateşi olmak (erhöhte) Temperatur haben
    ( yüksek) \ateşi olmak (hohes) Fieber haben
    40 derece \ateşi olmak 40 Grad Fieber haben
    çocuğun \ateşi var das Kind hat Fieber
    dışarısı \ateş gibi ( fam) draußen ist es glühend heiß

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > ateş

См. также в других словарях:

  • uzatmak — nsz 1) Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak Saç uzatmak. Tırnak uzatmak. 2) i Başı, kolları veya bacakları bir yere yöneltmek Koğuşun açık duran kapısından hastalar başlarını uzatıp koridordakilere, yerde duran sedyeye bakıyorlar. M. Ş.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gark etmek — 1) (birini bir şeye) batırmak, boğmak 2) mec. (birini bir şeye) birine bir şeyi bol bol vermek Bu hayrı ile milletimizi nura gark edeceğine herkes kani idi. Y. K. Beyatlı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • atmak — i, e, ar 1) Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak Taşı suya atmak. 2) Bir şeyi yere doğru bırakmak 3) Bir kimsenin ilişiğini kesmek Adamcağızı berbat bir yere attılar. 4) e, nsz Koymak Mutlaka yemeklerimize biber atmayı âdet edinmişiz. B. Felek 5)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • oynamak — nsz 1) Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor. H. R. Gürpınar 2) Herhangi bir tutku, ilgi vb. sebeple bir şeye kendini vermek Babalar çocuklarının yanında rakı içer,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • peşkeş çekmek — 1) başkasının malını birine bağışlamak 2) verilmemesi gereken bir şeyi uygunsuz bir amaçla veya yersiz olarak birine vermek Benim kimseye peşkeş çekecek malım yok! …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yemek — 1. is., ği 1) Yemek yeme, karın doyurma işi Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni. N. Cumalı 2) Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam 3) Günün belli saatlerinde yenilen besin Yemek ya kahvaltıda ya da yemekte yenir. Arada bir …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • borç — 1. is., Rus. Borş 2. is., cu 1) Geri verilmek üzere alınan veya ödenmesi gerekli para veya başka bir şey Vaktim yok, bana para bul, şu borcu ödeyeyim, söz verdim. P. Safa 2) mec. Birine karşı bir şeyi yerine getirme yükümlülüğü, vecibe Vatan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • PEŞKEŞ — (Pişkeş) f. Başkasının malını birine bağışlamak. Verilmemesi lâzım olan şeyi başkasına vermek. Karşılıksız vermek.(Bir şeyde mehâsin ve şeref hâsıl oldukça, havassa peşkeş ederler; seyyiât olsa, avâma taksim ederler! M …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»