-
1 put to bed
yatırmak -
2 put to bed
yatırmak -
3 investeren
yatırmak [-ır] v -
4 укладывать
yatırmak; sığdırmak; doldurmak; döşemek; istiflemek; yere sermek,devirmek* * *несов.; сов. - уложи́ть1) yatırmakуложи́ дете́й (спать) и приходи́ — çocukları yatır gel
грипп уложи́л его́ на две неде́ли (в посте́ль) — grip onu iki hafta yatırdı
2) sığdırmakв оди́н я́щик э́ти кни́ги не уло́жишь — bu kitapları bir sandığa sığdıramazsın
3) doldurmakукла́дывать ве́щи в чемода́н — eşyalarını bavula doldurmak
уложи́ть чемода́н — bavulunu hazırlamak
5) разг. ( валить наземь) yatırmakон уложи́л проти́вника одни́м уда́ром — hasmını bir yumrukta yatırdı
6) разг. ( убивать) yere sermek, devirmekон уложи́л кабана́ одно́й пу́лей — yabandomuzunu bir kurşunla devirdi / yere serdi
-
5 Investieren
yatırmak (para)yatırım yapmak -
6 вносить
1) getirmek; sokmak; çıkarmak ( наверх)вноси́ть ве́щи в ко́мнату — eşyaları odanın içine taşımak
2) geçirmek, yazmakвнести́ кого-л. в спи́сок — birinin adını listeye geçirmek
вноси́ть попра́вки в текст — metinde düzeltmeler yapmak
в зако́н внесена́ попра́вка — yasada bir derişiklik yapıldı
3) (платить, делать взнос) (parasını) yatırmakвноси́ть нало́ги — vergi yatırmak
вноси́ть пла́ту за что-л. —... parasını yatırmak
4) sunmakвноси́ть законопрое́кт — bir yasa tasarısı sunmak
вноси́ть прое́кт резолюции — bir karar taslağı sunmak
5) перен. getirmekвноси́ть не́что но́вое во что-л. — bir şeye bir yenilik getirmek / katmak
одна́ко и э́то не внесло́ осо́бых перемен — ama bu da pek büyük değişim getirmedi
-
7 deposit
n. depozito; tortu; katman; teminât, emanet, mevduat; yatırılan para————————v. yerleştirmek; yatırmak, bankaya yatırmak, para yatırmak; emanet etmek; yumurtlamak; tortu bırakmak; çökelmek* * *1. birikinti 2. tortu 3. biriktir (v.) 4. birikim (n.)* * *[di'pozit] 1. verb1) (to put or set down: She deposited her shopping-basket in the kitchen.) koymak2) (to put in for safe keeping: He deposited the money in the bank.) emanete koymak2. noun1) (an act of putting money in a bank etc: She made several large deposits at the bank during that month.) hesaba para yatırma2) (an act of paying money as a guarantee that money which is or will be owed will be paid: We have put down a deposit on a house in the country.) kaparo verme3) (the money put into a bank or paid as a guarantee in this way: We decided we could not afford to go on holiday and managed to get back the deposit which we had paid.) yatırılan para, depozito, kaparo4) (a quantity of solid matter that has settled at the bottom of a liquid, or is left behind by a liquid: The flood-water left a yellow deposit over everything.) tortu, tabaka5) (a layer (of coal, iron etc) occurring naturally in rock: rich deposits of iron ore.) yatak -
8 einlegen
-
9 вкладывать
koymak,yerleştirmek; yatırmak* * *1) koymak, yerleştirmek2) перен. vermekвкла́дывать мно́го труда́ во что-л. — bir şeye çok emek vermek
3) (деньги, капитал) yatırmak -
10 госпитализировать
-
11 класть
koymak* * *несов.; сов. - положи́ть1) врз koymak; yatırmakположи́ де́ньги в карма́н — parayı cebine koy
положи́ де́ньги в банк — parayı bankaya yatır
больно́го положи́ли в кли́нику — hasta kliniğe yatırıldı
класть соль в пи́щу — yemeğe tuz koymak
положи́ себе́ сала́ту — salatadan al
2) тк. несов. ( сооружать) örmekкласть сте́ну — bir duvar örmek
••класть я́йца — yumurta yumurtlamak
положи́ть нача́ло чему-л. — bir şeyi başlatmak
положи́ть стихи́ на му́зыку — şiiri bestelemek
положи́ть жизнь за ро́дину — vatan uğruna canını vermek
-
12 bank
n. banka; tuş arası [müz.]; uçağın bir yana yatması; silindir arası (motor); yokuş, kıyı, banko, sahil, yığın, küme, set————————v. parasal işlerini yapmak, para sürmek, para yatırmak, set çekmek; önlemek; uçağı yan yatırarak döndürmek* * *1. banka 2. bankaya yatır (v.) 3. banka (n.)* * *I 1. [bæŋk] noun1) (a mound or ridge (of earth etc): The child climbed the bank to pick flowers.) set2) (the ground at the edge of a river, lake etc: The river overflowed its banks.) kıyı, kenar3) (a raised area of sand under the sea: a sand-bank.) yığın,... kümesi2. verb1) ((often with up) to form into a bank or banks: The earth was banked up against the wall of the house.) toplanmak, yığılmak2) (to tilt (an aircraft etc) while turning: The plane banked steeply.) hafifçe yana yatmakII 1. [bæŋk] noun1) (a place where money is lent or exchanged, or put for safety and/or to acquire interest: He has plenty of money in the bank; I must go to the bank today.) banka2) (a place for storing other valuable material: A blood bank.)...bankası2. verb(to put into a bank: He banks his wages every week.) bankaya yatırmak- banker- bank book
- banker's card
- bank holiday
- bank-note
- bank on III [bæŋk] noun(a collection of rows (of instruments etc): The modern pilot has banks of instruments.) sıra, dizi -
13 lay
adj. meslekten olmayan, rahip olmayan————————n. konum, mevki, durum, hal, yatma, sevişme, şarkı sözü, şarkı, türkü————————v. koymak, yerleştirmek, sermek, kurmak, hazırlamak, sunmak, ileri sürmek, yüklemek, dinmek, yatmak, sevişmek, yumurtlamak, bahse girmek* * *1. yatır (v.) 2. mürit (adj.)* * *I 1. [lei] past tense, past participle - laid; verb1) (to place, set or put (down), often carefully: She laid the clothes in a drawer / on a chair; He laid down his pencil; She laid her report before the committee.) koymak, bırakmak2) (to place in a lying position: She laid the baby on his back.) yatırmak3) (to put in order or arrange: She went to lay the table for dinner; to lay one's plans / a trap.) kurmak, hazırlamak4) (to flatten: The animal laid back its ears; The wind laid the corn flat.) yatırmak5) (to cause to disappear or become quiet: to lay a ghost / doubts.) aklından çıkarmak; zihninden atmak; ortadan kaldırmak6) ((of a bird) to produce (eggs): The hen laid four eggs; My hens are laying well.) yumurtlamak7) (to bet: I'll lay five pounds that you don't succeed.) bahse girmek•- layer2. verb(to put, cut or arrange in layers: She had her hair layered by the hairdresser.) katlamak, kat yapmak- layabout- lay-by
- layout
- laid up
- lay aside
- lay bare
- lay by
- lay down
- lay one's hands on
- lay hands on
- lay in
- lay low
- lay off
- lay on
- lay out
- lay up
- lay waste II see lie II III [lei] adjective1) (not a member of the clergy: lay preachers.) rahip sınıfından olmayan2) (not an expert or a professional (in a particular subject): Doctors tend to use words that lay people don't understand.) meslekten olmayan•- laymanIV [lei] noun(an epic poem.) gazel -
14 pay into
v. yatırmak, para yatırmak -
15 pay into
v. yatırmak, para yatırmak -
16 anlegen
anlegen <-ge- h>jemandem einen Verband anlegen b-ne sargı yapmak; Garten düzenlemek; Akte açmak; Vorräte depolamak; Kapital ( für için) yatırmak;es anlegen auf (A) -i göze almak2. v/i MAR yanaşmak;anlegen auf (A) -e tüfeği doğrultmak3. v/r: sich anlegen mit ile dalaşmak -
17 einzahlen
ein|zahlenGeld aufs Konto \einzahlen hesaba para yatırmak -
18 investieren
investieren* [ınvɛs'ti:rən]vt1) ( Geld) yatırım yapmak (in -e), yatırmak (in -e);sein Kapital in ein Projekt \investieren sermayesini bir projeye yatırmak -
19 legen
legen ['le:gən]I vt1) ( allgemein) yatırmak; (hin\legen) koymak;das Buch auf den Tisch \legen kitabı masayı koymak;das Kind ins Bett \legen çocuğu yatağa yatırmak;er legte ihm den Arm um die Schultern kolunu omzuna koydu;er legte die Stirn in Falten alnını kırıştırdı;etw aus der Hand \legen bir şeyi elinden bırakmak3) Feuer \legen kundak koymak;Karten \legen fal açmak;Eier \legen yumurtlamakII vrsich \legen1) (sich hin\legen) yatmak, uzanmak;sich schlafen \legen yatağa yatmak;sich in die Sonne \legen güneşe uzanmak;sich ins Bett \legen yatağa yatmak;sich auf den Bauch/auf den Rücken \legen yüzükoyun/sırtüstü yatmak2) ( Lärm) kesilmek; ( Kälte) sona ermek; ( Zorn, Begeisterung) yatışmak; ( Sturm) yatışmak, mayna etmek, hızını almak; ( Wind, Schnee, Regen) dinmekNebel legt sich auf/über die Stadt kentin üstüne sis çöktü -
20 coucher
Iv t1 dans un lit yatırmak2 uzatmakIIv i1 dormir yatmak◊Il couchera chez moi. — O bende yatacak.
2 coucher avec qqn fam biriyle yatmak◊Ils couchent ensemble. — Onlar beraberler.
См. также в других словарях:
yatırmak — i, e 1) Bir kimsenin bir yere yatmasını sağlamak Çocuğu bir kenara yatırdım ve kadını omuzlarından tutup bir taşa dayadım. Y. K. Karaosmanoğlu 2) i, de Uyutmak Gece beni en üst katta bir odada yatırdılar. Ö. Seyfettin 3) i Eğmek, yatık duruma… … Çağatay Osmanlı Sözlük
faize yatırmak (veya vermek) — parasını faizle çoğaltmak için bankaya para yatırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
falakaya çekmek (veya yatırmak veya vurmak veya yıkmak) — falakaya bağlayarak dövmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hastaneye kaldırmak (veya yatırmak) — tedavi amacıyla hastaneye götürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
nadasa bırakmak (veya yatırmak) — tarlayı ekmeyip bırakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
masaya yatırmak — (bir şeyi) bir konuyu, olayı enine boyuna araştırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bankaya yatırmak — bankadaki hesabına para koymak, biriktirmek İyi kazanmıyordu fakat ne kazanıyorsa hepsini bankaya yatırıyordu. T. Dursun K … Çağatay Osmanlı Sözlük
gemiyi yatırmak — den. altını temizlemek amacıyla küçük gemileri yan döndürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
para yatırmak — gerektiğinde almak üzere bir yere para vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
IDCA' — Yatırmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
yatğurmak — yatırmak, bir yana eymek, yan yatırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük