Перевод: с русского на все языки

со всех языков на русский

vermek

  • 81 погибать

    несов.; сов. - поги́бнуть
    ölmek, can vermek, (ölüp) gitmek; kırılmak; mahvolmak

    поги́бнуть на войне́ — savaşta ölmek / şehit düşmek

    поги́бнуть в авиацио́нной катастро́фе — uçak kazasında ölmek / yaşamını yitirmek / can vermek

    во вре́мя падежа́ поги́бло мно́го ове́ц — kıranda çok koyun gitti

    Русско-турецкий словарь > погибать

  • 82 подбадривать

    несов.; сов. - подбодри́ть
    can vermek, gayret / cesaret vermek

    Русско-турецкий словарь > подбадривать

  • 83 подсказывать

    несов.; сов. - подсказа́ть
    1) ( başkasına duyurmadan) fısıldamak; kopya vermek (на экзамене и т. п.) перен., buldurmak

    его сове́т подска́за́л пра́вильный вы́ход — tavsiyesi doğru çıkar yolu buldurdu

    2) прост. ( советовать) akıl öğretmek / vermek

    подскажи́, как нам поступи́ть — nasıl davransak, bir akıl ver

    Русско-турецкий словарь > подсказывать

  • 84 подставлять

    несов.; сов. - подста́вить
    1) (подо что-л.) altına koymak / yerleştirmek
    2) ( придвигать) çekmek

    к на́шему сто́лику подста́вили еще оди́н — masamıza bir masa daha eklediler

    официа́нт подста́вил ей стул — garson oturacağı sandalyeyi altına sürdü

    3) vermek; uzatmak

    подставля́ть кому-л. плечо́ — birine omuz vermek

    подставля́ть щёку — yanağını uzatmak

    4) ( лишать всякой защиты) açık / savunmasız bırakmak
    ••

    подста́вить но́жку кому-л. — birine çelme takmak; перен. birinin ayağının altına karpuz kabuğu koymak

    Русско-турецкий словарь > подставлять

  • 85 подчинять

    несов.; сов. - подчини́ть
    1) tabi kılmak °; egemenliği altına almak; itaat altına / itaate almak; boyun eğdirmek

    подчини́ть что-л. своему́ госпо́дству — kendi egemenliğine tabi kılmak

    все бы́ло подчинено́ еди́ной це́ли — herşey bir tek amaca tabi kılınmıştı / idi

    2) emri / buyruğu altına vermek / sokmak, emrine vermek

    подчинённые ему́ войска́ — komutası altındaki kuvvetler

    министе́рство, кото́рому подчинены́ э́ти предприя́тия — bu işletmelerin bağlı olduğu bakanlık

    Русско-турецкий словарь > подчинять

  • 86 позировать

    пози́ровать перед телека́мерами / кинока́мерами — kameralara poz vermek

    2) ( рисоваться) poz kesmek / atmak

    Русско-турецкий словарь > позировать

  • 87 полюбить

    сов.
    sevmek, gönül vermek

    полюби́ть спорт — spora gönül vermek

    Русско-турецкий словарь > полюбить

  • 88 поручать

    несов.; сов. - поручи́ть
    1) görevlendirmek, görev vermek, görevli kılmak, memur etmek

    ему́ пору́чено формирова́ние но́вого прави́тельства — yeni hükumeti kurmakla görevlendirildi

    ма́стер хо́чет поручи́ть это де́ло тебе́ — ustabaşı bu işi sana vermek istiyor

    2) ısmarlamak, emanet etmek

    уезжая, он поручи́л ребёнка бра́ту — giderken çocuğunu kardeşine ısmarlamıştı / emanet etmişti

    Русско-турецкий словарь > поручать

  • 89 постановлять

    несов.; сов. - постанови́ть

    постанови́ть единогла́сно — oy birliğiyle karar vermek

    Русско-турецкий словарь > постановлять

  • 90 поступаться

    несов.; сов. - поступи́ться
    ödün vermek, feragat etmek

    поступа́ться свои́ми при́нципами — ilkelerinden ödün vermek

    поступа́ться свои́м пра́вом — hakkından feragat etmek

    Русско-турецкий словарь > поступаться

  • 91 потрудиться

    сов.
    1) ( поработать) çalışmak, emek(ler) vermek
    2) ( взять на себя труд) zahmetine katlanmak / girmek

    он да́же не потруди́лся отве́тить — cevap vermek zahmetine bile katlanmadı

    Русско-турецкий словарь > потрудиться

  • 92 предаваться

    несов.; сов. - преда́ться
    kendini vermek / koyvermek, kapılmak, dalmak

    предава́ться мечта́м — hayallere kapılmak

    предава́ться пья́нству — kendini içkiye vermek

    она́ не предала́сь отча́янию — kendini umutsuzluğa koyvermemişti

    Русско-турецкий словарь > предаваться

  • 93 предсказывать

    несов.; сов. - предсказа́ть
    önceden haber vermek; önceden kestirmek; kehanette bulunmak

    предска́зывать бу́дущее — gelecekten / olacaktan haber vermek

    э́то тру́дно предсказа́ть — onu önceden kestirmek zor

    Русско-турецкий словарь > предсказывать

  • 94 предупреждать

    1) ( заранее извещать) (önceden) haber vermek, ihbar etmek; uyarmak, uyarıda bulunmak ( предостерегать)

    предупрежда́ть за неде́лю — bir hafta önceden haber vermek

    предупрежда́ть кого-л. об опа́сности — birini tehlike var diye uyarmak

    2) ( предотвращать) önlemek, önüne geçmek

    предупреди́ть ава́рию — kazayı önlemek

    3) (опережать кого-л.) önce davranmak
    ••

    предупрежда́ть чьи-л. жела́ния — birinin arzularını bilerek / anlayarak yerine getirmek

    Русско-турецкий словарь > предупреждать

  • 95 премировать

    несов., сов.
    2) ( присуждать премию) ödül vermek, ödüllendirmek

    премиро́ванные произведе́ния — ödüllendirilen / ödül alan yapıtlar

    Русско-турецкий словарь > премировать

  • 96 преподать

    сов.

    препода́ть кому-л. хоро́ший жи́зненный уро́к — iyi bir hayat dersi vermek

    Русско-турецкий словарь > преподать

  • 97 прерывать

    несов.; сов. - прерва́ть
    kesmek; yanda bırakmak, ara vermek, tatil etmek

    телефо́нная связь пре́рвана — telefon bağlantısı kesildi

    она́ прервала́ свой расска́з — anlattığını yarıda bıraktı

    прерва́ть перегово́ры — görüşmeleri kesmek; görüşmelere ara vermek ( временно)

    прерыва́ть дипломати́ческие отноше́ния — diplomatik ilişkileri kesmek

    пре́рванная пози́ция — шахм. zarf hamlesinden önceki durum

    судья́ прерва́л схва́тку (борцо́в) — hakem maçı / güreşi tatil etti / durdurdu

    не прерыва́й докла́дчика! — konuşmacının sözünü kesme!

    прерыва́ть тишину́ — sessizliği bozmak

    Русско-турецкий словарь > прерывать

  • 98 пресекать

    несов.; сов. - пресе́чь
    son vermek, önünü almak

    пресе́чь злоупотребле́ния — suiistimallere son vermek

    пресе́чь эпиде́мию — salgının önünü almak

    Русско-турецкий словарь > пресекать

  • 99 прибирать

    несов.; сов. - прибра́ть
    1) (ortalığı) toplamak; çekidüzen vermek

    прибра́ть ко́мнату — odayı toplamak, odaya çekidüzen vermek

    2) ( убирать) kaldırmak; kapamak
    ••

    прибра́ть кого-л. к рука́м — avucunun içine almak

    Русско-турецкий словарь > прибирать

  • 100 прибираться

    несов.; сов. - прибра́ться
    1) (ortalığı) toplamak; çekidüzen vermek
    2) разг. kendine / üstüne başına çekidüzen vermek; giyinip kuşanmak ( принаряжаться)

    Русско-турецкий словарь > прибираться

См. также в других словарях:

  • vermek — i, e, ir 1) Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm. Ö. Seyfettin 2) Bırakmak veya bağışlamak Hırsımdan bazılarına bedava verdim, alın götürün,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • güvence vermek — 1) bir anlaşmada taraflardan biriyle ilgili olarak sorumluluğu yüklenmek, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek 2) bir sorumluluk karşılığı olarak para vb. ortaya koymak, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • güvenmelik vermek — bir kimseye pazarlığında anlaşılmış bir paranın küçük bir bölümünü önceden vermek, kapora vermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • karşılık vermek — 1) küçük büyüğüne karşı gelmek 2) cevap vermek, yanıt vermek Haşarı oğlan bu ağzı bozuk kadına şöyle karşılık veriyordu. O. C. Kaygılı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • döl vermek — 1) yavru vermek, üremek 2) ürün vermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kiraya vermek — kira karşılığında vermek, icara vermek Buradaki evimi de kiraya vermiştim. R. H. Karay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • pay vermek — 1) hisse vermek, bölüşmede bulunan parçalardan ayırmak Batı, beynini sömürdüğü insanlara kendi uyruklarına sağladığı konfordan pay verip gönül alır. H. Taner 2) mec. küçük büyüğe karşılık vermek, saygısızca davranmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fırsat vermek — bir işi yapmak için uygun, elverişli şartı sağlamak Bu çeşit yazılara cevap vermek hasma fırsat vermek olur. B. Felek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yer vermek — 1) önemli saymak, saygı göstermek Etrafını zehirleye zehirleye yaşadıktan sonra hâlâ insanlar ona kendi aralarında bir yer veriyorlardı. M. Yesari 2) bir olaya yol açmak, imkân tanımak 3) önemli bir görev vermek 4) kendi yerini bir başkasına… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yol vermek — 1) geçmesine izin vermek Hafif sağ yapıp askerî bir kamyona yol verdi. A. İlhan 2) hızını artırmak 3) işten çıkarmak, işine son vermek Mademki bu işi yapamıyorsun, o hâlde başka işimiz yok derler, bana yol verirler. O. Kemal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • semere vermek — 1. meyva vermek. 2. sonuç vermek …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»