-
1 возгораться
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > возгораться
-
2 возгораться
-
3 воспламеняться
tutuşmak,parlamak; coşmak* * *несов.; сов. - воспламени́ться1) tutuşmak; parlamak (о бензине и т. п.)2) перен. coşmakон воспламени́лся э́той иде́ей — bu düşünce onu coşturdu
-
4 загораться
tutuşmak,ateş almak,parlamak; kızarmak (utançtan),kıpkırmızı kesilmek* * *несов.; сов. - загоре́ться1) tutuşmak; ateş almak; yanmaya başlamak; parlamakвдали́ загоре́лся огонёк — uzakta bir ışık yandı
на чердаке́ загоре́лось — çatıarasında yangın çıktı
зда́ние загоре́лось — bina ateş aldı
загоре́лся бензи́н — benzin parladı
дрова́ загоре́лись — odunlar tutuştu
трут не загоре́лся — kav almadı
на не́бе загоре́лись звёзды — gök yüzünde yıldızlar parlamaya başladı
у него́ загоре́лись глаза́ — gözleri parladı
2) перен. kızarmak; kıpkırmızı kesilmekего́ лицо́ загоре́лось от стыда́ — utancından yüzü kıpkırmızı kesildi
3) перен. ( начинаться) almak; çıkmakзагоре́лся спор — bir münakaşadır aldı
-
5 загореться
tutuşmak, ateş almak, parlamak, yanmakТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > загореться
-
6 зажигаться
-
7 затевать
girişmek,tutuşmak (kavgaya)* * *несов.; сов. - зате́ятьgirişmek; tutuşmakони́ зате́яли ссо́ру — kavgaya tutuştular
кто зате́ял ссо́ру? — kavgayı çıkaran / başlatan kim?
-
8 браться
tutmak; girişmek,koyulmak* * *несов.; сов. - взя́ться1) tutmakбра́ться за́ руки — el (ele) tutuşmak
2) başlamak; sarılmakбра́ться за вёсла — (kürek) çekmeye başlamak
бра́ться за ору́жие — silaha sarılmak
за кни́гу он да́же не бра́лся — kitaba el sürmedi bile
он тут же взя́лся за перо́ — derhal kaleme sarıldı / eline kalem aldı
3) girişmek, koyulmakбра́ться за рабо́ту — işe koyulmak / girişmek
за каку́ю бы рабо́ту он ни бра́лся,... — hangi işe el attıysa,...
тебе́ на́до как сле́дует взя́ться за хи́мию — kimyaya kuvvet vermen gerek
4) çıkmakи отку́да таки́е де́ньги беру́тся? — nereden çıkmaktadır bunca para?
отку́да у него́ уму́ взя́ться?! — onda akıl ne gezer?!
••бра́ться за ум — aklını başına toplamak
не беру́сь утвержда́ть, что... —... iddia edemem
-
9 вспыхивать
parlamak,tutuşmak; patlamak,patlak vermek* * *несов.; сов. - вспы́хнуть1) parlamak; tutuşuvermekвспы́хивать пла́менем — alev alev yanmaya başlamak
вспы́хнул пожа́р — birdenbire yangın çıktı
вспы́хнул бензи́н — benzin parladı
2) ( краснеть) kızarıvermek3) ( раздражаться) parlamak4) patlamak, patlak vermek; kopmakвспы́хнула война́ — savaş patladı / koptu
вспы́хнула забасто́вка — bir grev patlak verdi
вспы́хнула ссо́ра — kavga koptu
-
10 заниматься
meşgul olmak,uğraşmak,ilgilenmek; okumak,öğrenmek,ders almak; ders vermek* * *I несов.; сов. - заня́ться I1) врз meşgul olmak; uğraşmak; yapmak; ilgilenmekзанима́ться земледе́лием — tarım yapmak; tarımla uğraşmak
занима́ться поли́тикой — siyaset yapmak; politikacılık yapmak; politika / siyaset ile uğraşmak
занима́ться нау́чными иссле́дованиями — bilimsel araştırma(lar) yapmak
он не́сколько лет занима́лся бо́ксом — birkaç yıl boksa çalıştı
занима́ться спо́ртом — spor yapmak
он стал занима́ться спо́ртом — spora başladı
таки́ми дела́ми занима́ется мили́ция — bu gibi işlere polis karışır
занима́ться тёмными дела́ми — karanlık işler çevirmek
э́тим вопро́сом никто́ не занима́ется — bu soruna / sorunun üzerine eğilen yok
ребёнком она́ могла́ занима́ться то́лько по вечера́м — çocuğuyla ancak akşamları ilgilenebiliyordu
чем ты сейча́с занима́ешься? — şimdi neyle meşgulsün / uğraşıyorsun?; şimdi ne iş görüyorsun?
что он, совсе́м ниче́м не занима́ется? — onun bir işi gücü yok mu?
занима́йся свои́м де́лом! — sen işine bak!
2) ( учиться) okumak; öğrenmek; ders almak ( брать уроки); dersle çalışmak ( готовить уроки)3) ( учить) ders vermek••II несов.; сов. - заня́ться IIзанима́ться с покупа́телем (о продавце) — müşteriye bakmak
1) ( загораться) tutuşmak, ateş almak2) ( наступать)занима́ется у́тро — gün doğuyor
-
11 пари
-
12 передраться
сов., разг.dövüş etmek; yumruk kavgasına tutuşmak, yumruk yumruğa gelmek -
13 пылать
в печи́ пыла́ли дрова́ — sobada odunlar alev alev yanıyordu
2) перен. alev alev yanmak / olmakлицо́ её пыла́ло — yüzü alev alev yanıyordu / alev alevdi, yüzüne ateş basmıştı
3) перен.пыла́ть стра́стью к кому-л. — biri için yanıp tutuşmak
-
14 самовозгораться
-
15 держать пари
bahse tutuşmak
См. также в других словарях:
tutuşmak — I,170; II, 88bkz: tütü şmek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
tutuşmak — e 1) Birbirini tutmak, birbirine ilişip dokunmak 2) Bir işe başlamak, girişmek İki ordu bir harbe daha tutuştular. F. R. Atay 3) nsz Yanmaya başlamak, ateş almak Bu fenerleri birbirine bağlayan çiçekli askılardaki küçük lambalar tutuştu. H. C.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
lades tutuşmak — tavuğun lades kemiğini birer ucundan karşılıklı tutup kırarak lades oyununa başlamak Lades tutuşmadık ki her defasında hatırımda diyorsun. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
bahse girmek (veya tutuşmak) — görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sözlü anlaşma yapmak Bu marifetimi bilmeyenlerle bahse girip sırtımdan para kazanan açıkgözler bile oldu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
iddiaya girmek (veya tutuşmak) — karşıt iddialarda bahse girişmek Balkonda yan yana oturmuş, bir yandan tutulan ayı izlerken, bir yandan da iddiaya girmiştik. N. Eray … Çağatay Osmanlı Sözlük
yanıp tutuşmak — 1) güçlü bir aşk ile sevmek 2) bir şeyi elde etmek için güçlü bir istek duymak Her şeyden önce bir bakanlık koltuğuna kurulmak ihtirasıyla yanıp tutuştuğunu ve oraya varmak için her vasıtayı mübah saydığını sezip anlamamış mıydı? Y. K.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kavgaya girişmek (veya tutuşmak) — kavgaya başlamak Yahu, dedi, ne diyorsun, kavgaya biz de girişiyor muyuz? M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
etekleri tutuşmak — çok telaşlanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
iştial etmek — tutuşmak, parlamak, alevlenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutağlaşmak — tutuşmak, ele geçmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yanmak — nsz, ar 1) Birleşiminde karbon bulunan maddeler, ısı ve ışık yayarak kül durumuna geçip yok olmak Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir... Anayasa 2) Ateş durumuna geçmek, tutuşmak Kömür yandı. Ocaktaki odun yandı. 3) Isı, ışık veren… … Çağatay Osmanlı Sözlük